Şamil | Kategoriler | Konular

Amel-ı salıh

AMEL-İ SÂLİH



İyi, güzel, faydalı, sevaba ve Allah'ın
rızasına sebep olacak, haram sınırına girmeksizin
kişinin iman, iyi bir niyet ve ihlâs ile yapmış
olduğu davranışlar .

"Amel", iş manasına gelir. "salih"
ise, elverişli, yararlı, yarayışlı demektir.
Dolayısıyla amel-i salih; kişiye ahiret saadetini
sağlamaya, Allah'ın rızasını kazanmaya
elverişli olan, Allah katında bir değer ifade eden
davranışlardır .

İmanı kuvvetlendiren,
sağlamlaştıran, onu çepeçevre sararak koruyan salih
amellerdir. Amel-i sâlih Kur'an-ı Kerîm'de doksan küsür yerde doğrudan
doğruya veya dolayı olarak emredilmiştir. Sâlih amelden
sözeden ayetler genellikle, önce imana değinerek başlarlar.
Bunların hep "İman edip salih amel isleyenler..."
şeklinde oldukları görülmektedir. Bu da iman ile amelin, bir
bütünün ayrılmaz parçaları olduğunu ortaya koyar. iman
olmadan güzel davranışların hiçbir önemi olmadığı
gibi, salih amel olmadan da kuru bir imanın tadı yoktur

Bir müslümanın imanını salih amellerle
bütünleştirmesi, dünya ve ahiret hayatına bağlı
olarak bütün davranışlarını güzelleştirmesi
gerekir. İslam'ın müminlerden istediği iman ve salih amel
budur. Nitekim Cenâb-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de kurtuluşa
erebilecek kimseleri şöyle tanıtıyor: "Asr'a yemin
olsun ki hiç şüphesiz insan hüsrandadır. Ancak iman edip
salih amel işleyenler birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye
edenler müstesna." (el-Asr, 103/1-3). "Muhakkak ki iman edip
salih amel işleyenler, yaratıkların en
hayırlısıdırlar." (el-Beyyine, 98/7). Bu
ayetlerden anlaşıldığı gibi imanın
yanında mutlaka salih amel gerekir. Bu da İslâm'ın bütün
emir ve yasaklarının yeryüzünde uygulanması,
insanların hayatına hakim kılınması için gereken
amelî ve sözlü tebliğdir. Allah'ın emirlerini uygulayıp,
bunları kendi nefislerinde yaşayarak toplumda yerleşmesi için
çalışmak amel-i salihtir. En hayırlı yaratık
olmanın şartı budur. Kur'an-ı Kerîm'de salih amel'den
söz eden bütün ayetlerde hemen hemen önce imandan söz edilmektedir.

"Kadın, erkek iman etmiş olarak kim
salih amel islerse ona güzel bir hayat yaşatacağız.
Ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.
" (en-Nahl, 16/97).

"İşte o gün hükümranlık
Allah'ındır, O. aralarında hükmeder. İnanıp
salih amel isleyenler, en güzel Cennetlerdedir." (el-Hacc, 22/56).

"İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini
örteriz. Onları yaptıklarından daha güzeli ile
mükâfatlandırırız." (el-Ankebût, 29/7).

"İman edip salih amel isleyenleri iyilerin
arasına koyarız. " (el-Ankebût, 29/9).

Amel-i salih ister istemez ihlâsı çağrıştırır,
işin salih olması ancak Allah rızasının mutlaka gözetilmesi
ile gerçekleşir. Amel, Allah rızası için olacak ve insan
bu amelinin karşılığını yalnız
Allah'tan isteyip yalnız ondan bekleyecektir. İnsanların
hoşnutluğunu ve beğenisini kazanmak için yapılan
ameller asla amel-i salih değildir. Zira buradaki niyet
bozukluğu insanı ihlâssızlığa ve riyaya götürür.
Riya ile yapılan amellere ise Cenâb-ı Hak iltifat etmez ve
karşılığını da vermez.

Amel-i salih, Allah'ın rızası gözetilerek
yapılmış bir amel olursa kişinin duasının
kabul olunmasına sebep ve vesile olabilir. İnsan
sıkıntı anlarında daha önceden yapmış
olduğu salih bir amelden dolayı Allah'ın izniyle
sıkıntıdan kurtulabilir.

Bu hususta müttefekun aleyh olarak nakledilen hadis meşhurdur.
Pek uzun olan bu hadiste kısaca şu olay anlatılır:
"Üç kişi yağmurdan korunmak için bir mağaraya
girerler ve mağaranın ağzına bir taş
yuvarlanıp mağaranın kapısı kapanır. Duadan
başka çareleri yoktur. Onlardan birisi anne-babasına hürmette
en ufak bir kusurda bulunmadığını, diğeri çalıştırdığı
işçinin hakkına son derece riayet ettiğini ve kendi
uhdesinde kalmış olan işçinin hakkını yine onun
namına çalıştırıp büyük bir meblağ:olarak
yıllar sonra ona verdiğini, öbürü ise her türlü imkân ve
uygun bir ortam mevcut olduğu hâlde zina etmediğini, bütün
bunları da sadece Allah rızası için yaptıklarını
söyleyerek o sıkıntının giderilmesini dilerler.
Sonunda Allah'ın izniyle tas yuvarlanır gider ve onlar da
kurtulur" (Buhârî, Edeb, 5; Müslim, Zikir, 100). Burada bizler
için ibretler mevcuttur: Kişi sıkıntıya düşebilir.
O anlarda Allah'a dua ederken zikretmesi gereken amel-i salihi
bulunmalı, o güne kadar kişi, amel defterine bu türden ameller
kaydettirmelidir. ihlâsla yapılan amel, inciye benzer. Ne kadar küçük
olursa olsun o yine de çok kıymetlidir.

Allah, kendisine ulaşmamız için vesileler
aramamızı emreder (el-Mâide, 5/35). "Vesile"
kelimesinin akla getirdiği mana ise Allah'ı razı edecek
amel vb. dir. (İbn Kesîr, Tefsir, II, 563).

Bu arada hayırlı evlâd da amel-i salih
cümlesinden sayılmıştır. Hayırlı evlâd
yetiştirmek zamanımızda müslümanlar için hayli önem
arzeden bir meseledir. Resulullah (s.a.s.): "İnsan ölünce
ameli kesilir (amel defteri kapanır). Ancak üç şey müstesna (onlar
yazılmaya devam eder): Sadakayı cariye (insanların uzun
zaman istifade ettiği çeşme, yol, köprü, hastahane, cami...),
kendisinden istifade olunan ilim (kitap vb.), kendisine duacı olan
salih evlâd" buyurmuştur (Ebû Dâvud, Vesâyâ; 14; İbn Mâce,
Mukaddime; 20). Evlâtların, amel-i salih olacak şekilde
yetiştirilip ardımızdan bizlere hayır dua eder
bırakılması önemli görevlerimizdendir .

Bunun aksine, makbûl olmayan çocuklara "amel-i
gayr-i salih" denilmiştir. Hz. Nûh (a.s.), kendisine isyan edip
gemiye binmediği için sularda boğulan oğlunu tufandan
sonra yeniden Allah'tan isteyince Allah'u Teâlâ cevaben "Ey Nûh,
o, senin ailenden değildir. Çünkü o, amel-i gayri salih (salih
olmayan bir amel-sahibidir..." (Hûd, 11/46) buyurdu.

Ameli salih, imanın tabii bir semeresidir.
Eğer bir kalpte iman yerleşmiş ise, bu imanın
gerektirdiği hareketler, yavaş yavaş ve kendiliğinden
tezahür etmeye başlar. Bu kaçınılmazdır. Çünkü
iman sadece dil ile ikrar edip monoton bir hayat tarzını
benimsemek demek değil; bilâkis dil ile ikrarın yanında, müspet
ve hareketli bir gerçekten ibarettir. Salih amelde, vicdanda yer eden
imanın, vakit kaybetmeden kendini dış dünyaya açıklaması
demektir. İslâm'da sözü edilen iman, işte bu şekilde
salih amellerle tamamlanan bir imandır. Bu imanın pasif kalmaya
asla tahammülü yoktur. Müminin içinden çıkıp
dışına aksetmesi gerekir. Eğer bir iman, bu tabii
hareketi sağlayamıyorsa, o ya sahtedir veya ölüdür. İman,
güneşten uzak kapalı bir kutuda yetiştirilmeye çalışılan
çiçek misali, sadece kişinin iç dünyasında gizlenip kalamaz.
Böyle bir iman yok olmaya mahkûm veya ölüme terkedilmiş demektir.
O. ancak salih ameller ile beslendikçe kuvvet kazanır ve hayat bulur.

İmanın kıymeti buradan gelmektedir. iman;
amel, hareket, bina ve imar işidir. Kişiyi Allah (c.c.)'a yöneltir.

"İnanıp salih ameller işleyenlere
gelince. Onların yaptıklarına karşılık,
varacakları Cennet konakları vardır. " (es-Secde,
34/19).

"İnanıp salih amel işleyenler,
Cennet bahçelerindedirler. Rablerinin katında onlara diledikleri
verilir. İşte büyük lütuf budur." (eş-Şûrâ,
42/22).

"Kim salih amel işlerse lehine, kim kötü
amel işlerse aleyhinedir. " (Fussilet, 41/46). "Allah'a
iman edip salih amel işleyenlerin günahları affedilir. "
(et- Teğabun, 64/9).

"Allah, yeryüzüne salih kullarım vâris ve
hakim olacaktır, diye hükmetmiştir. " (el-Enbiyâ,
21/105).

Orhan ÇEKER


Konular