Şamil | Kategoriler | Konular

Zariyat suresi

ZÂRİYÂT SÛRESİ

Kur'ân-ı Kerîm'in elli birinci sûresi. Altmış
âyet, üç yüz yetmiş kelime ve bin iki yüz seksen altı
harftir. Fasılası elif, kaf, ayın, kef, fa, min ve nun
harfleridir. Mekkî sûrelerden olup, Ahkaf sûresinden sonra nâzil olmuştur.
Adı birinci âyetinin ilk kelimesi olan "ez-Zâriyât" tan
alınmıştır. Zâriyât kelimesi, zâriyetün
kelimesinin çoğuludur ve şiddetli rüzgâr demektir (Elmalılı
Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul 1971, VI, 524 vd.)

Zâriyât sûresinde, insanların duygu ve düşüncelerine
çeşitli sırlarla hitâb edilmektedir. Ondan sonra
"Tevhid" inancı ve ahiret duygusu
aşılanmaktadır. Zaten sûrenin ilk büyük bölümü ahiret
hakkındadır. Ondan sonra "Tevhid" inancına da'vet
konusu gelmektedir. Yüce Allah ahiret inancım izâha geçmeden
önce, sûreye şöyle bir girişle
başlamıştır:

"Savurup kaldıranlara (esip bulutları,
tozları kaldıran rüzgârlara, yanardağlardan lavlar püskürten
tabiat kuvvetlerine, yaratıkları savuran meleklere),
(yağmur) yükleriyle yüklü bulutlara, kolayca akıp giden
(gemilere, rüzgârlara, yörüngelerinde dönüp seyreden gezeğen)lere,
işleri taksim edenlere (rızıkları,
yağmurları dağıtan güçlere) andolsun ki, size
va'dedilen, mutlaka doğrudur. Cezâ, muhakkak olacaktır"
(1-5).

Bu âyetlerin ilk dördü yemindir. Beşinci ve
altıncı âyetler ise, bu yeminin cevabıdır.
Beşinci âyetteki, "size vadedilen, mutlaka doğrudur"
ifâdesi, mutlaka kıyâmet günü gerçekleşecektir, demektir.
Bazı âlimlere göre de bu, size va'dedilen azap veya mükâfat haktır,
manasındadır (el-Maverdî, en-Nuketu ve'l-Uyûnu, Beyrut 1992,
IV, 362)Aynı zamanda bu âyetlerde, tabiat kuvvetlerinin Allah tarafından
yönetilen büyük güçler olduğu anlatılmaktadır. Onlarla
yemin edilerek bu husus dile getirilmiştir. Yüce Allah yemin ile
insanların dikkatini bu yöne çekmektedir.

Bununla beraber sûrede, geçmiş peygamberlerin ve
kavimlerin kıssalarından, ibret alınması için
nakiller yapılmıştır. Peygamberlerin tebliğlerine
kulak vermeden, cehâlete dayanan kendi yanlış ve batıl düşüncelerine
göre hareket edenlerin nasıl mahvoldukları
hatırlatılmıştır. Bir de tabiat olaylarına,
müsbet ilmî araştırmalara işâretler vardır: Her
Şeyden iki çift (erkek, dişi) yarattık, ta ki düşünüp
öğüt alasınız"(49).

Bu âyette Yüce Allah'ın varlığı,
birliği, üstün gücü ve yaratıcılığına
işâret edildiği gibi, insanlara müsbet ilimler alanında
çalışmaları da hatırlatılmaktadır (Seyyid
Kutub, Fi Zilâli'l-Kur'ân, Beyrut 1971, VII, 587 vd.). Bu sûrede dile
getirilen diğer önemli bir husus da, cinlerin ve insanların
Allah'a ibâdet etmek için yaratılmış
olmalarıdır:

"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk
etsinler diye yarattım" (56).

Bu âyette ifade edildiği gibi, Yüce Allah
insanları başkalarına kulluk etmeleri için değil,
yalnız kendisine kulluk etmeleri için yaratmıştır.

Burada söz konusu olan ibâdetten neyin kastedildiği
hususunda, âlimlerin farklı açıklamaları olmuştur.
Bazı âlimlere göre ibâdet, Allah'ı bilmek, O'na inanmak ve imân
etmektir. Diğer bazı âlimlere göre ise, burada anılan ibâdet,
mutlak surette Allah'a itaat etme, İslâm'ın bütün emirlerine
riayet etme manasını ifade eder. Yüce Allah'ın bu
âyetteki açıklamasına göre, l), âkil baliğ olduğu
andan itibaren ölünceye kadar Kur'ân'.a uygun bir hayat sürdürsün
diye insanı yaratmıştır. (ez-Zebîdî, Sahih-i
Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, Terc. Ahmed Naim, Ankara
1975, V, 16).

Sûre; Allah'ın her türlü açıklamalarına,
peygamberin her türlü ikaz ve uyarılarına rağmen imana
gelmeyen, "Tevhid"e sarılmayan ve küfürde ısrar
edenlerin acı akıbetlerini ortaya koşarak son
bulmaktadır:

Muhakkak ki, bu zulmedenlerin de (geçmiş)
arkadaşlarının payı gibi bir azâb payı
vardır (ötekilerin başına gelen azâb gibi bir azâb,
bunların da başına gelecektir), acele etmesinler.
Va'dedildikleri günlerinden dolayı vay o kafirlerin haline!"
(59,60).

Nureddin TURGAY


Konular