Şamil | Kategoriler | Konular

Nefs-i levvame

NEFS-İ LEVVÂME

Kendisini kınayan, işlediklerinden
dolayı pişmanlık duyan ve kendini hesaba çeken nefis.

Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de insan nefsini
üç sınıf olarak değerlendirmektedir. Bunlardan biri
insanı kötülük yapmaya teşvik eden nefs-i emmâre
(Yusuf,12/53), ikincisi kötülüklerden dolayı kendini kınayan
nefs-i levvâme (el-Kıyame, 75/2), üçüncüsü ise, Allah'ın
şeriatından bir sapma göstermeden dosdoğru yürüyen ve bu
halinden dolayı tatmin olan nefs-i mutmainne (el-Fecr, 89/27) dir.

Allah Teâlâ, Kıyamet suresinde kıyametin
mutlaka gerçekleşeceğini ortaya koymak üzere kıyamet gününe,
peşinden de nefs-i levvâme üzerine yemin etmektedir.

"Kıyamet gününe yemin ederim. Pişmanlık
duyan nefse (nefs-i Levvâmeye) yemin ederim ", (el-Kıyame, 75/
1-2).

Nefs-i Levvâmeden neyin kastedildiği üzerinde
müfessirler bir birinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
Aralarında Said ibn Cubeyr, İkrime ve Abdullah ibn Abbas'ın
bulunduğu

bazı müfessirler, nefs-i levvâmenin kendisini
iyilikte de kötülükte de kınayan nefis olduğunu kabul
etmişlerdir (İbn Cerir et-Taberî, Tefsir, Mısır 1968,
XXlX,174). İbn Abbas kınamayı mutlak anlamda
almış ve nefs-i levvâmeye, kınayıcı nefis
demiştir (Taberî, aynı yer). Buna göre levvâme tabiri, nefsin
bütün yönlerini kapsamaktadır. Yani o nefis, kıyamet günü
her durumda kendisini kınayacaktır. Kötülük işlemişse,
kendisine zarar verecek böyle bir şeyi neden yaptığı
için kendisini kınar ve pişmanlık duyar; iyilik
yapmışsa elinde imkan olduğu halde neden daha
fazlasını yapmadığı için kendisini eleştirir
ve pişmanlığını dile getirir (İbn
Kayyım, el-Cevziyye, et-Tibyan fi Aksamil-Kur'an, Beyrut 1988, 35).
Resulullah (s.a.s)'in şu hadisi buna işaret etmektedir: "İyi
veya günahkâr hiçbir nefis yoktur ki kıyamet günü kendini kınamasın..."
(Alûsî, Ruhul-Meani, Kahire t.y., XXlX, 136).

Mücahid'e göre ise nefs-i levvâme, muttakı
insanların nefsidir. Bu kimseler yapma fırsatını
kaybettikleri iyilikler için pişmanlık duyar ve kendilerini
kınarlar.

Katade'nin de içinde bulunduğu diğer bir
grup, levvâmeden fâcir kimselerin kastedildiği görüşündedir.
Bunlar kıyamet gününde işlediklerinin
pişmanlığını duyacak ve neden kötü ameller işledikleri
için kendilerini kınayacaklardır.

Bundan, kendi nefsini Cennetten çıkarılmayı
gerektiren bir amel işlediği için sürekli kınayan Hz.
Adem (a.s)'ın kastedildiğini ileri sürenler de olmuştur (Alûsî,
aynı yer).

İbn Cerir et-Taberi, nefs-i levvâme hakkındaki
farklı görüşlerin temelde birbirine çok yakın
olduklarını, dolayısıyla nefs-i levvameden, iyilikte
de kötülükte de kendini kınayan ve kaçırdıkları
fırsatlar için pişmanlık duyan nefislerin
kastedildiğini söylemektedir. Ayetin zahirine uygun olan anlamın
da bu olduğunu belirtmiştir (Taberî, XXlX, 175).

Hasan el-Basrî de aynı görüşte olup şöyle
demektedir: "Allah'a yemin ederim ki, gerçek mümin sürekli olarak
kendi nefsini kınar. O, "Şu sözümle neyi kastetdim? Bu
yemeği yememdeki gayem neydi? Kalbimden geçen şu düşünceden
elde etmek istediğim nedir?" der. Fısk içinde bulunan
kimse ise kendi nefsini asla kınamaz" (İbn Kesir, Tefsîrul-Kur'anil-Azîm
İstanbul 1985, XIII, 300; İbn Kayyım, a.g.e., 35). İbn
Kayyım, nefsin levvâme ile nitelenmesinin sebebinin risalet ve
Kur'an'ın tasdik edilmesinin gerekliliğini açıkça ortaya
koymak için olduğunu, bu tasdik olmadan nefis için başka bir
kurtuluşun asla var olmadığını söylemektedir (İbn
Kayyım, a.g.e., 38).

Fî Zilâlil-Kur'anda, farklı görüşlerin
tamamı zikredildikten sonra şöyle denilmektedir: "Biz,
nefs-i levvâmenin anlamı hakkında Hasan el-Basrî'nin tefsirini
tercih ediyoruz. Levvâme ile nitelendirilen uyanık, korkan ve
işlediklerinden pişmanlık duyan bu nefis, kendini hesaba
çeker, etrafını görüp gözetir, arzularının iç
yüzünü bilir. Böylece kendisini aldanmaktan kurtarır. Böyle bir
nefis Allah katında iyidir. İşte bu yüzden Allah Teâlâ
onu, yemin ederken kıyametle birlikte zikretmiştir.
Karşısında ise, günah işleyen nefis söz konusu
edilir. İnsanın içinde günah işlemeyi arzulayan ve isyan
yollarında yürümeye devam etmeyi isteyen nefistir. Gerçek dini
yalanlar, ondan yüz çevirir, kendisiyle aynı durumda olanların
yanına biraz daha yarar elde etme ümidiyle gider. Ne kendini hesaba
çeker, ne yaptıklarından pişmanlık duyar, ne
aldırış eder, ne de günah işlediğinin
farkında olur (Seyyid Kutub, Fî Zilalil-Kur'an, Kıyamet suresi
tefsiri).

Ayette Allah Teâlâ'nın kıyametle birlikte
nefs-i levvâme üzerine yemin edip etmediği konusunda müfessirler
farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazıları
nefs-i levvamenin başındaki "la"nın olumsuzluk
bildirdiğini, diğer bazıları da kasem için kullanıldığını
kabul etmişlerdir. Hasan el-Basrî; "Allah Teâlâ, kıyamet
üzerine yemin etmiş ancak, nefs-i levvâme üzerine kasem etmemiştir"
demektedir. Katade ise, her ikisine birlikte yemin edildiğini;
İbn Kesîr de Katade'nin görüşünün doğru olduğunu
bildirmektedirler (İbn Kesir, VIII, 301; Ayrıca bk, İbn
Kayyım, a.g.e., 34-38, 188).

Ömer TELLİOĞLU


Konular