Şamil | Kategoriler | Konular

Rahman suresi

RAHMAN SURESİ

Kur'an-ı Kerim'in elli beşinci suresi.
Yetmiş sekiz ayet, üçyüz elli bir kelime ve bin üçyüz otuz altı
harften ibarettir. Fasılası "ra, mim ve nun"
harfleridir. Adını, birinci ayetini oluşturan Allah Teâlâ'nın
isimlerinden olan "er-Rahmân" kelimesinden almıştır.
Sure, insanlarla birlikte, irade ve sorumluluk sahibi varlıklar olan
cinlere de hitab eden Kur'an'daki tek suredir. Surenin özellikle ön
plana çıkan ayrı ve dehşetengiz bir ahengi vardır.
Ayetleri kısa kısa cümlelerden oluşmaktadır. Surede,
kâinat sahasında Allah'ın açık ve gizli hâkimiyetinin
delilleri açıklanmakta; sayısız nimetlerine,
sınırsız kudretine dikkat çekilmekte ve bunun karşısında
cinlerin ve insanların acz içerisinde Allah'a itaatten başka
çareleri olmadığı bütün çıplaklığı
ile ortaya konularak, onların sorumlulukları
hatırlatılmakta ve itaatten yüzçevirirlerse karşılaşacakları
kötü sonuçlar; boyun eğip, şerîatine uyarlarsa elde
edecekleri hayırlı neticeler mucizevî bir uslupla dile
getirilmektedir. Sure, konuları bir hitap tarzı ile ele almakta,
coşku ve belagat dolu bir akış içerisinde, Allah'ın
kudretinin mükemmelliği, O'nun her şey üzerinde yaymış
olduğu mutlak hâkimiyeti müthiş bir tablo halinde gözler
önüne serilmektedir. Allah'a tabi olarak işlenen iyilik
karşılığında mükâfat olarak vaadedilen
Cennet'in bir tasviri yapılmakta ve isyan etmenin
karşılığında kazanılan Cehennem azabı
ile insan ve cinler topluca uyarılmaktadırlar.

Bir hadis-i şerife göre Resulullah (s.a.s),
Rahman suresini okudu ve sonra ashabına; Niçin sizlerden cinlerin
Rablerine verdiği gibi bir cevap işitmiyorum?" dedi. Onlar;
"O cevap nedir ya Resuluallah?" diye sordular. Resulullah
(s.a.s) şöyle cevap verdi: Ben; "Şimdi Rabbinizin hangi
nimetini yalanlıyorsunuz?" ayetini okuduğumda, onlar;
"Biz Rabbimizin hiç bir nimetini yalanlamıyoruz"
dediler".

Bu rivayete göre, cinlerin Resulullah (s.a.s)i Kuran
okurken dinlemeleri olayı, nübüvvetin onuncu yılında,
onun Taiften dönerken yolda dinlendiği bir esnada vuku
bulmuştur. Bu rivayetten, cinlerin okunurken dinledikleri surenin
Rahman Suresi olduğu anlaşılmaktadır.

Sure tek bir kelime ile, Allah Teâlâ'nın
sıfatlarından biri olan "er-Rahman" ayetiyle
başlamaktadır. Peşinden Rahman olan Allah'ın insanlara
rahmetinin en büyük ve en kapsamlı tecellisi olan, Kur'an'ı öğrettiği
bildirilmektedir: Kur'anı öğretti" (2). Sureye bu
şekilde bir giriş yapılmasının sebebi,
Kur'an'ın bir insan sözü olmayıp, Allah Teâlâ'nın
indirdiği bir vahiy olduğunun vurgulanmak istenmesidir.
Ayrıca, diğer sıfatları yerine O'nun Rahman
sıfatının kullanılmış olması, insanlara
bu ayetleri gönderip, onları zulmetten kurtararak hidayete erdirmek
için indirmesinin, rahmetinin bir gereği olduğunun
anlatılmak istenmesidir. Arkasından "İnsanı
yarattı" (3) denilmektedir. Kur'anın öğretilmesi,
insanın yaratılmasından önce zikredilmektedir. Allah'ın
Kur'an'ı bir yol gösterici olarak göndermesi, O'nun Rahman sıfatı
yanında Hâlık (yaratıcı) sıfatının da
bir gereğidir. Ayrıca, insanın
yaratılışının sonra zikredilmesinin, O'nun ancak
bu Kur'an ile insan olma özelliğinin gerçekleşebilmesinden
dolayı olduğu da söylenebilir.

Surenin girişi mahiyetinde olan ayetler, bu
Kur'an'ın Allah tarafından gönderildiğini ve doğru
yola sevkederek insanları delaletten kurtarmanın O'nun
rahmetinin bir sonucu olduğunu ve insanların şuur, idrak ve
akıl sahibi olarak yaratıldığını açıklamaktadır.

Arkasından uzay boşluğunda bulunan
cisimlerin intizamını gözler önüne sererek bu nizamın
adalet ve ölçü çerçevesinde ayakta durduğu;
dolayısıyla, insanların hayatı devam ettirmek için
kaçınılmaz olan alışverişlerinde
kullandıkları ölçülerde dikkatli davranmaları
gerektiği bildirilmektedir:

"Sakın tartıda haksızlık ve
taşkınlık yapmayın" (8).

Yeryüzünde insan için hazırlanan nimetlerden
bahsedildikten sonra: "Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini
yalan sayabilirsiniz?" (13) denilerek, insanoğlunun bunca nimet
ve ihsana karşılık, inkârlarının büyük bir
nankörlük olduğu anlatılmaktadır. Bu ayet surede
devamlı olarak tekrarlanmıştır. Ayetin metnindeki
âlâ? kelimesi her tekrarda değişik bir anlam ifade
etmektedir. Bu, kendinden önce gelen ayetin konusuna göre kudret, ihsan,
harikuladelik, Allah ın sıfatları gibi anlamları
karşılamaktadır.

Allah Teâlâ, âlemde sorumluluk sahibi kıldığı
mahlukâtının; insan ve cinn'in yaradılış
malzemesini zikretmektedir; "İnsanı ateşte
pişmiş gibi kuru çamurdan yarattı. Cinleri de
dumansız bir ateşten yarattı" (14-15). İşte
böyle yaratma kudretine sahip olan bir Rab nasıl olur da
yalanlanır?

Sure Allah Teâlâ'nın, çoğu insanların
gözü önünde bulunan veya meydana gelen, fakat gafletlerinden dolayı
bir türlü farkedemedikleri mucizevî olayları tek tek zikrederek
inkârcıların yalanlarken içinde bulundukları
basiretsizliği bütün çıplaklığı ile ortaya
koymaktadır. Öte taraftan; "Yeryüzündeki her şey yok
olucudur. Celâl ve İkram sahibi olan Rabbinin yüzü (zatı) bâkî
kalacaktır" (26-27) ayetiyle insanoğlu, yalın bir gerçekle,
fena bulma olayıyla uyarılmaktadır.

Ölümlü varlığın peşinden gelen
kalıcı gerçeklik böylece vurgulandıktan sonra başka
bir bölüme, içinde kıyamet, azap ve dehşetinin yer
aldığı bölüme geçiliyor: "Ey yeryüzündeki iki ağırlık
(insan ve cin) sizin de hesabınızı ele alacağız
". Arkasından kıyamet gününün tabloları çiziliyor:

"Gök yarılıp da kırmızı
sahtıyan gibi bir gül olduğu zaman" (37).
"İşte o gün insana da, cinne de günahı
sorulmaz" (39). "Suçlular simalarından
tanınırlar da perçemlerinden ve ayaklarından
tutulurlar" (41). "İşte bu, suçluların
yalanladığı Cehennemdir. Bununla kaynar su arasında
dolaşır dururlar. Öyleyse Rabbinizin nimetlerinden hangisini
yalan sayıyorsunuz?" (43-45).

Acıklı ve dehşet dolu azap ve
cezalandırma bölümünden sonra, Allah'a itaat edenlerin karşılaşacakları
nimet ve ikramların zikredildiği bölüm gelmektedir.

"Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimseye iki
Cennet vardır" (46). Bu cennetlerde, bulunan güzellikler,
nimetler ve zevkler tasvir edildikten sonra, ilahî adalet çarpıcı
bir uslûpla ortaya konmaktadır.

İyiliğin karşılığı
iyilikten başka bir şey midir?" (60). Böyle olduğu
halde insanoğlu Rabbinin "nimetlerinden hangisini yalan
sayabilir" (61). vurgulandıktan sonra, tekrar cennet
nimetlerinin güzellikleri dile getirilmektedir.

"O ikisinden başka iki Cennet daha
vardır" (62). Bu iki Cennetteki görüntü güzellikleri,
meyveler ve huriler zikredildikten sonra, yine her ayetin ardından
tekrarlanan; "Öyleyse Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalan
sayabilirsiniz?"ayeti yer almakta ve celal ve ikram sahibi Allah
Teâlâ tesbih edilerek sure son bulmaktadır:

"Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne yücedir"
(78).

Ömer TELLİOĞLU


Konular