Şamil | Kategoriler | Konular

Rafızilik

RAFİZİLİK



İslâm mezhebleri tarihinde ele alınan
fırkaların biri. Rafizilik birden fazla isimle
tanınmaktadır. Bunların başında da Şia ve
kolları gelmektedir. Mesela, Şia'nın en yaygın kolu
olan İmamiyye fırkası, inançlarının temeline
"imam" anlayışını koymaları yönüyle
İmamiyye adıyla tanınırken: On iki İmama
inanmaları ve onları esas almaları yönüyle İsnâ Aşeriyye;
On iki imamdan yedincisi olan Cafer-i Sadık'ı amelde ve itikatta
esas almalarından dolayı da Caferiyye olarak bilinmektedirler.
Rafizilik Fırkası da bunun örneklerinden birisidir. Bu fırkaya
bu ismin verilmesi ve böyle bir fırkanın varlığı
konusunda bazı farklı görüşlere rastlanmaktadır.

Rafizilik ismi, bazı müelliflere göre
Şiiler için kullanılan isimlerden birisidir. Ebû Hasan el-Eşarî'ye
göre, Rafizilik, İmamiyye'nin başka bir adıdır. Zira
O, Rafiziliği Zeydiler ve Gulat fırkalarıyla birlikte
Şia'nın üç fırkasından birisi olarak göstermektedir.
el-Eşarî bu ismin verilmesine sebep olarak da, Zeyd b. Ali'nin terk
edilmesi olayını göstermektedir (Eşari, Mukalatül-İslamiyyin,
İstanbul 1928, s. 10, 29).

Malati de, Rafıza kelimesinin İmâmiyye ile
aynı fırkaya işaret ettiğini belirtmekle beraber,
Rafizileri, Zeydiyye'nin onsekiz fırkasının sonuncusu
olarak saymaktadır (Malati, et-Tenbih ve'r-Redd, 1936, IX, 14).

Mezhebler tarihinde önemli bir kaynak olarak bilinen
el-Fark Beynel-Fırak'ın Müellifi Abdulkahir Bağdadi ise,
Zeydiyye, İmamiyye ve Keysaniyye fırkalarını ve
kollarını "Ravafız"
başlığında ele almakta, yani bu üç fırkayı
Rafizilerden saymaktadır. Bu tasnife göre Rafizilik bir anlamda
Şiilik ile aynı fırka olarak görülmektedir. Zira, Bağdadi,
eserinin tasnifinde "Ravafız"
başlığının dışında ayrıca
Şiilik ayrımına gitmemekte ve diğer Şii
fırkalarını bu başlık altında ele
almaktadır (Bağdadi, el-Fark Beynel-Fırak, Beyrut (t.y.),
s. 29 vd.).

Bu fırkaya Rafizilik isminin verilmesi ile ilgili
olarak gösterilen olaya gelince;

Bilindiği üzere, Emevilere karşı Ehli
Beyt adına ilk ayaklanmayı yapan Hz. Hüseyin'in torunu Zeyd b.
Ali (80-122/699-740) dir. Zeyd b. Ali, Ehl-i Beyt içinde gerçekten
bilgili ve fakih bir zât idi. Devrin ileri gelen müslümanları gibi
o da, Emeviler'in kötü idaresinden ve zulümlerinden şikayetçi
idi. Sadece şikayetçi olmaktan öte, aynı zamanda bu durumu
devrin hükümdarı olan Hişam b. Abdilmelik'e açıkça
söyleyen birisiydi. Fakat ne yazık ki bu ikazları fazla etkili
olmuyordu.

Bu pasif ikazlarının etkili olmaması
üzerine Zeyd b. Ali, Kufe'ye geçer ve Emevî hükümdarına isyan için
zemin hazırlamaya başlar. Halkın nabzını yoklar,
kardeşi Ebû Cafer Muhammed el-Bakır ile istişare eder. O
kendisine, Kufelilere güvenilemeyeceğini söylerse de, onu dinlemez.
Kufe'de kendisine bey'at eden onbeş bin kişi ile birlikte
zamanın Kufe-Basra valisi Yusuf b. Ömer es-Sakafi (127/744) ye karşı
H. 122/M. 740 yılında ayaklanır.

Savaş devam ederken ve Zeyd b. Ali'nin üstünlüğü
söz konusu iken, Hişam'ın casusları, Zeyd b. Ali'nin
taraftarlarını o gün için güncel ve hassas olan bazı
konularda tereddüde düşürürler. Bir taraftan eğer bu hareket
devam ederse Hişam'ın Küfe halkının bütün mallarına
el koyacağı sözünü yayarken, diğer taraftan da Zeyd b.
Ali'den Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer hakkında görüşünü
sormasını isterler. Bunun üzerine, onlardan bir grup, Zeyd'e
gelerek, "Gerçek şu ki, biz düşmanlarına
karşı, sana, atan Ali b. Ebî Talib'e haksızlık eden
Ebû Bekir ve Ömer hakkında görüşünü söyledikten sonra
yardım edeceğiz" derler. Bu soru karşısında
Zeyd, "Bu ikisi hakkında iyilikten başka bir şey söyleyemem
ve babamdan da onlar hakkında iyilikten başka bir şey söylediğini
işitmedim. Ben, atam Hüseyin'i öldüren ve el-Harra gününde
Medine'ye saldıran, sonra da Allah'ın evini (Kabe)
mancınıkla taşa tutup ateşe veren Ümeyye oğullarına
karşı ayaklandım" der. Bu cevap üzerine onlar, Zeyd'i
terkederler. O da, onlara, "Beni bırakıp kaçtınız,
terkettiniz" der. Bunun Arapçasında "Râfaztumunî"
ifadesi geçmektedir. İşte bundan dolayı bunlara o günden
beri "Rafızî" denmiştir. Sonuç olarak Zeyd'in yanında
çok az sayıda insan kalmıştır. Zeyd ve çok az sayıdaki
arkadaşları son nefeslerine kadar çarpışırlar.
Zeyd şehit edilir. Sonra cesedi kabrinden çıkarılarak
asılır ve daha sonra da yakılır (E. Ruhi
Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslam
Mezhebleri, Ankara 1980, s. 92; Bağdadi, el-Fark Beynel-Fırak,
Çev. E.Ruhi Fığlalı, s. 36-37).

İşte burada sözü edilen Rafizilik fırkasının
ismi ve ortaya çıkışı bu olay ile
başlamıştır. Bu olaydan sonra Kufeliler
vefasızlık ve cimrilikle
vasıflandırılmıştır. O kadar ki, bu iki
hususla ilgili olarak onlar hakkında "Kufeli'den daha cimri,
Kufeli'den daha hain ve vefasız" deyimi söylenir olmuştur
(Bağdadi, a.g.e., s. 37).

Buna göre Rafizilik ismi, Şii olarak kabul edilen
kimseler için yanlış olarak kullanılmış bir
tabir şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Zira,
bu isimde hiç bir müstakil fırkaya rastlayamıyoruz. Bu tabir
Şii fırkalarının hiç birisi için müstakil olarak
kullanılmamıştır. Yukarıda da izah edildiği
üzere, böyle bir durum sadece bu isim için söz konusu olmuş
değildir. Aynı durum, İmamiyye'nin diğer isimleri için
de geçerli olmuştur. Bu durumun başka örneklerini de görmek
mümkündür. Esas itibariyle önemli olan, fırkaların temel
esaslar üzerindeki görüşleridir. İsimler de zaten kabul
edilen görüşler paralelinde verilen birer tabirdir. Çeşitli görüşlere
göre bazen farklı isimler almışlardır. Bunlar
arasında da en meşhur ve yaygın olanı o fırkaya
has bir isim olarak yaygınlaşmıştır. Ancak
şurası da bir gerçektir ki; "Rafizilik" ismi, her ne
kadar Şia'nın kendisi veya kolları için kullanılmış
olsa da, fazla yaygın değildir. Zira, biraz önce anlatılan
olayda da görüldüğü üzere, bu ismin onlara verilmesi pek hoş
bir olaydan sonra olmamıştır. Dolayısıyla
fırkalar tarihinde olumlu bir kanaat da izhar etmemektedir. Bu
bakımdan fazla yaygın olmadığını da söylemek
mümkündür.

Abdurrahim GÜZEL


Konular