Şamil | Kategoriler | Konular
Hasr ve nesır
HAŞR VE NEŞİR
Haşr; bir topluluğu bulunduğu yerden çıkarmak, meskenlerinden koparıp başka bir yere sevketmek, sürgün etmek ve bir yere toplamak demektir, "Kitap ehlinden inkarcıları ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur" (el-Haşr, 59/2) ayetinde geçen "haşr" sözü kıyamet günü vuku bulacak olan "haşr" değil, onun küçük bir numunesi olmak üzere Nadiroğulları yahudilerinin yurtlarından çıkarılıp sürülmesi demektir. Bu "haşr" ehl-i kitabın ilk haşridir. Yani bunda ehl-i kitap, Arap Yarımadasından ilk defa olarak çıkarılmak suretiyle haşrolunmuşlardır. İkinci haşirleri de herhalde kıyamette olacaktır.
Terim olarak "haşr"; insanların öldükten sonra dirilip dünyada iken yaptıkları işlerden ve söyledikleri sözlerden dolayı sorguya çekilmek üzere "mahşer" denilen yere sürülmeleri, burada toplanmalarıdır. Nitekim kıyamet gününe "yevmü'l-ba's" (tekrar dirilme günü) ve " yevmü'n-neşr" denildiği gibi, "yevmü'l-haşr" (toplanma günü) de denir.
"Neşr"; yaymak, dağıtmak manasına yahut "nuşûr yapmak" yani ölüleri diriltmek anlamındadır.
Buna "neşr", öldükten sonra insanları tekrar diriltmek; "haşr" de onları mezarlarından çıkararak, "mahşer" denilen yere sevkedip orada toplamaktır.
"Sizi yaratıp yeryüzüne yayan O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksınız" (el-Mülk, 68/24).
Öldükten sonra tekrar dirilmeye ve hesap vermek üzere Allah ile mülâki olmaya (neşre ve haşre) inanmak, iman esaslarından biridir. Kalbimizde en ufak bir şilphe duymadan bizleri yaratanın Allah olduğuna iman ettiğimiz gibi, aynı katiyetle O'nun huzunında toplanacağımıza da inanıyoruz. Ne var ki, ölümü gözleriyle gördükleri için inkâr edemiyen birtakım insanlar, öldükten sonra dirilmeye akıl erdiremiyor, ölümün toprak oluş ve nihayette yokoluş olduğuna inanıyorlar. Bu gibilerine Kur'ân:
"Kendi yaratılışını unutup,çürümüş kemikleri kim diriltecek? Diyerek bize misâl vermeye kalkar. De ki; onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilendir" (Yâsîn,, 36/78, 79).
"Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak, yeryüzünü ölümden sonra nasıl diriltiyor. Şüphesiz ölüleri O diriltir. O herşeye kâdirdir" (er-Rûm, 30/50).
"Allah, rüzgarları gönderir, onlar da bulutu kaldırır. Biz de onu ölü bir nehre sürükleriz; onunla yeri, ölümünden sonra diriltiriz. İşte ölümden sonra dirilme böyledir" (el-Fâtır, 35/9).
"Sonra onu öldürüp kabre koydu. Sonra dilediği zaman onu diriltip kaldırır" (Abese, 80/21, 22).
Sağlıklı düşünebilen insan için bunlar ne kadar vecîz ve belîğ ifadelerdir. İlk önce yoktan vareden elbette öldürdükten sonra tekrar diriltmeye kadirdir. Görmüyor musun, her kış çürüyüp toprağa karışan bitkiler bahar gelince nasıl canlanarak ayağa kalkıyor, ölü iken yeniden diriliyor. Gören gözlere düşünen gönüllere lisan-ı hal ile "haşri ve neşri" ispat ediyor.
"Ki, O, gökten belli bir miktar su indirdi de onunla ölü bir beldeyi dirilttik. Siz de böyle diriltilip çıkartılacaksınız" (ez-Zuhruf, 43/11).
Varı yok edebilen yoktan da varedebilen Allah için, ölüyü diriltmek idrak edemeyeceğimiz kadar kolay ve basittir.
"Bir şeyi dilediği zaman, O'nun buyruğu sadece, o şeye "ol " demektir, hemen oluverir" (Yâsîn, 36/82).
Bunun için zamana, yardımcıya ve alete ihtiyacı yoktur. Bir kişiyi, bin kişiyi veya bir milyar kişiyi yaratmak, öldürüp haşretmek O'nun için birdir.
"Sizin yaratılmanız ve (öldükten sonra) tekrar diriltilmeniz, tek bir nefsin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir. Şüphesiz Allah işitendir, görendir" (Lokman, 31/28).
Allah'ın apaçık ayetlerini gördükleri halde, öldükten sonra tekrar dirileceklerine ve yaptıklarından hesaba çekileceklerine inanmayarak şeytana uyanlara Cenab-ı Allah şöyle hitabediyor:
"Rabbine andolsun ki, biz onları mutlaka uydukları şeytanlarla beraber haşredeceğiz. Sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız" (Meryem, 19/68).
Her ne suretle olursa olsun ölüm muhakkaktır. Akıllı kimse odur ki Rabbi ile karşılaşacağını hesaplayarak kendini buna hazırlar. Ahmak, akılsız kimse böylesi bir hazırlıktan mahrum olarak yakasını Azrail'e kaptırandır. Madem ki ölüm vardır o halde Allah'ın istediği biçimde ölmeye bakmalıdır.
"Andolsun ki ölseniz de öldürülseniz de Allah katında toplanacaksınız" (Âlu İmrân, 3/158).
"Müttakileri o gün Rahman'ın huzurunda O'na gelmiş misafirler olarak toplarız, suçluları do susuz olarak cehenneme süreriz" (Meryem, 19/85, 86).
O gün dehşetli bir gündür:
"O gün, kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve oğullarından kaçar. O gün herkesin kendine yeter bir derdi vardır" (Abese, 80/34. 35, 36, 37).
Halid ERBOĞA