Şamil | Kategoriler | Konular

Ca'fer-ı sadık

CA'FER-İ SÂDIK

(83-148/700-769)

İmamiyye* mezhebinin kabul ettiği oniki
imamın altıncısı. Künyesi Câ'fer es-Sâdık
Muhammed Bâkır b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâlib'tir. Babası,
Muhammed Bâkır'ın yerine imamete geçmiştir. Oniki
imamın altıncısıdır. Hz. Hüseyin'in şehit
edilmesinden sonra Peygamber çocukları siyasetle
uğraşmamışlar; kendilerini ilme vermişlerdir. Bu
evde yetişen Câ'fer de kendini ilme verdi; fıkıh, hadis,
ve öteki şer'î ilimler yanında kimya ve diğer ilimleri de
tahsil etti. Talebesi Tarsuslu İbn Hayyan'ın, Câfer'in beşyüz
risalesini toplayarak bin yaprak tutan bir kitap yazdığı
rivayet edilir. (İbn Hallikân, Vefeyâtü'l-A yân, Mısır
1948, I, 291).

Câbir İbn Hayyan, Câ'fer-i Sâdık'tan çok
yararlanmış, ondan itikad ve iman usulünü öğrenmiş
bunun yanında maddî varlıkların tabiatı ve
özelliklerine ve bunların birbirine
karıştırılmasına (eczacılık-simya) dair
bilgiler de almıştır. Câbir'in Câ'fer'den ilim öğrenmek
için belirli bir saati vardı. O saatte, İmamın yanına
ondan başkası giremezdi. Risalelerinin büyük kısmını
hocası Câ'fer'in adına yazmıştır (Muhammed Ebu
Zehra, el-İmamü's Sâdık, 77).

Ebû Hanife, İmam Mâlik ve Süfyân-ı Sevrî
gibi büyük bilginler Câ'feri Sâdık'tan ilim öğrenmiş
ve hadis rivayet etmişlerdir. Câ'fer-i Sâdık fazla
konuşmazdı. Süfyan-ı Sevrî, Câ'fer'i ziyarete gitmiş;
uzun süre sustuğunu görünce konuşmasını rica
etmiş; bunun üzerine Câ'fer şöyle demiştir: "Allah'ın
nimetine şükret; şükür, nimetin artmasına vesîle olur.
Nimet verildiği zaman da istiğfara devam et. Devletin zulmüne
karşı da Lâ havle velâ kuvvete illâ billah de."

Ebû Hanife de, Hicaz'a gidip, iki yıl Câ'fer'in
yanında kalmış, ondan çok şeyler öğrenmiş
ve bu iki yıl için "Eğer iki yıl olmasaydı Nûman
mahvolurdu" demiştir (Ebû Zehra, a.g.e., s. 37-39).

İmam Câ'fer'in ilmi önce kesbî olarak başlamış,
sonra vehbî ilimle desteklenmiş, ilhâma mazhar olmuştur. Bu yüzden
İmâmiye mezhebi mensupları, imamların ve bu arada Câ'fer-i
Sâdık'ın hatadan sâlim olduğu inancındadır. Her
biri yıldızlar gibi olan ashab-ı kiram'ın bile görüş
ve ictihadlarında zaman zaman hata ettikleri olmuştur. Sahabeden
sonra gelen imamların ilham dışındaki sözlerinde yanılması
mümkündür. Câfer-i Sâdık da insandır, masum değildir.
Çünkü ismet (masumluk) sıfatı yalnız peygamberlere
mahsustur.

Câ'fer-i Sâdık, ahlâk, fazilet ve takvada ileri
idi. İmam Mâlik onun hakkında şöyle der: "O, üç
halde bulunurdu: Ya namaz kılar, ya oruç tutar, veya Kur'an okurdu.
Hiç bir zaman temiz olmadan Allah'ın Rasûlü'nü ağzına
almazdı. Boş yere konuşmazdı. Kendisini her gördüğümde
kalkar, altındaki minderi bana verirdi." (Ebû Zehra, a.g.e., s.
77).

Alta yün, üste ipekli giyerdi. Süfyan ona "Bu
senin ve babalarının elbisesi değildir" deyince Câ'fer
ona "O zaman darlık zamanı idi. Şimdi genişlik
zamanıdır. Şimdi herşey bol." demiş, sonra cübbesini
açıp alttan beyaz yünlü elbisesi görününce, "İşte"
demiş "Allah için giydiğimiz elbise budur. Bu üstteki de
sizin için giydiğimiz elbisedir. Allah için olanı gizledik.
Sizin için olanı gösterdik." (Hilye, III, 193; el-Kevâkib, I,
95).

İmamiye, Câ'fer-i Sâdık'ın bazı
vehbî ilimlere sahip olduğunu, Hz. Peygamber'in bu ilmi Hz. Ali'ye
verdiğini, Hz. Ali'den Ali Zeynelâbidin'e, ondan Muhammed Bâkır'a,
ondan da Câ'fer-i Sâdık'a geçtiğini, bu ilmin "cifr ilmi"*
olduğunu söyler. Cifr ilmi, harflerin ilmidir. Câfer'i Sâdık'ın
cifr'i bildiği ve onu şöyle tarif ettiği bildirilir:
"O, deriden bir kaptır. Onda, peygamberlerin ve
İsrailoğulları bilginlerinin bilgisi vardır." (Seyyid
Hüseyin Muzaffer, es-Sâdık, 109).

Bu gibi rivayetler genellikle Kuleynî yoluyla
gelmektedir. Kuleynî, Câ'fer-i Sâdık'ın, gûya Kur'an'da
eksiklikler veya ilâveler bulunduğunu söylediğinden bahs eder
ki; Murtaza Tûsî, büyük İmamiye bilginleri onu
yalanlamışlar ve Câfer-i Sadık'dan bunun aksini rivayet
etmişlerdir. Ebû Hanife ve İmam Mâlik, Câ'fer-i Sâdık'ın
görüşlerine muttali olmuş, ancak yukarıdaki cifr ilmi vb.
iddialar onların eserlerinde yer almamıştır.

Hamdi DÖNDÜREN


Konular