Şamil | Kategoriler | Konular

Ateızm

ATEİZM

Hiçbir ilâh kabul etmeyen, Tanrıtanımaz
felsefi doktrinlerin ortak adı.

Sistemleştirilmiş bir ekol
oluşturulmaksızın filozoflardan bir bölümünce benimsenmiş
olan bu anlayış, doğrudan doğruya tanrının
varlığını inkâr üzerine kuruludur. Bu özelliğiyle
de benzer yanlar taşıyor olsa da- tanrının
varlığını ya da mahiyetini tartışan
doktrinlerden ayrılır; tanrının yokluğunu kesin
bir biçimde öne sürer.

Hemen hemen tüm felsefe ekolleri ve öğretileri
gibi ateizm'in kökleri de Eski Yunan'a uzanır. Maddeci yapı
belirten çeşitli felsefe okullarının
bağlıları, ontolojik yorumları sonucunda ateist bir
inanç sergilemişlerdir. "Gölge etme başka ihsan istemem"
sözüyle yaygın bir ünü bulunan Diyojen bunlardan biri ve felsefe
tarihinde kâfir diye nitelenen ilk kimsedir. Atom kuramcısı
Demokrit, onun izleyicisi Leocippus, Sofist'lerden Gorgias ve Protegoras,
kendi adıyla anılan ekolün kurucusu Epikür, öne sürdükleri
materyalist görüşler bağlamında birer ateist olarak göze
çarparlar.

Rönesans'tan sonra Batı'da
varlığını hissettiren din-dışı
eğilimler ve özellikle de evrenin, doğanın ve insanın,
insan toplumunun dinden bütünüyle soyutlanarak yorumlanması sonucu
ortaya çıkan görüşler, ateist tutumlara büyük katkılarda
bulunmuş, onlara bolca kullanabilecekleri veriler
sağlamıştır.

Nitekim, dinden ve törelerden bağımsız
bir siyasetin oluşturulması savını öne süren
Makyavel, ateizm'i bu alana sokarken; birer ateist olmadıkları hâlde
Dekart, David Hume ve Kant gibi kimselerin akılı dinden
bağımsız kılma çabaları ve bu doğrultuda
öne sürdükleri düşünceler çağdaş ateizm'e tutanaklar
hazırlamış oldu. Pozitivist yorumlarla oluşturulan
bilimsel kuramlar ve evrene yönelik rasyonalist bakış açılarının
oluşturduğu ortam, Feuerbach'ın öne süreceği düşünceler
için çok elverişliydi. XIX. Yüzyılın en önemli ve
sonraki dönemler bakımından da en etkili ateisti olan bu düşünür,
Tanrı'nın insana özgü ülkülerin bir yansıması
olduğunu, insanın özgürlüğünün Tanrı'yı inkârla
gerçekleşebileceğini öne sürmüş; dini insanın
etkinlik alanına indiren bu görüşten yola çıkan Marks
ise, ezilenlerin egemenliğiyle birlikte dinin de yok
olacağı varsayımıyla ateizm'i doruk noktasına çıkarmıştır.
Bu çizgiyi kemâline ulaştıran Nietzsche ise, "Tanrı'nın
Ölümü" adlı kitabında, insanın kendisini bütünlemesi
ve özünü bulması için göstermesi gereken en insanca tepkinin
ateizm olduğunu söylemiştir.

Darwin, geliştirdiği kuramla
Yaratıcı-Tanrı kavramını dışlarken;
Freud, Tanrı inancının çaresizlik içindeki insanın
çocukluk durumuna dönerek koruyucu bir babaya sığınma
ihtiyacından doğduğunu öne sürerek, psikolojik
çerçevedeki inkârı gündeme getirmek yoluyla ateizm'e bir başka
boyut kazandırmıştır.

Yüzyılımızdaysa, ateizm'i Jean Paul
Sartre, Albert Camus gibi varoluşçular temsil ettiler. Bunlar, insanın
evrende bir başına olduğu ve kendi değerlerini
belirlemek özgürlüğüne sahip bulunduğu düşüncesinden
yola çıkarak, bu özgürlüğü kabulün kaçınılmaz
sonucu olarak Tanrı'nın inkârına gitmektedirler.

Agnostizm (bilinmezcilik) ve Pozitivizm (olguculuk)
gibi ateizm'i andıran görüşler, açıkça "tanrı
yoktur" demeyip de "bilinemez" "tartışılması
bilimsel değildir" türünden ifadeler kullandıklarından
konumuzun dışında kalmaktadır.

İslâm literatüründe, dehriyye* diye adlandırılan
ateizm, kronolojik bakımdan iki ayrı safha halinde irdelenebilir.
Cahiliyye Dönemi Dehriliği ve İslâm sonrasındaki
Dehriyyun...

Kur'an-ı Kerîm'de: "Dediler ki: o (hayat
dedikleri) şey, dünya hayatımızdan başkası
değildir; ölürüz, diriliriz, Ve bizi ancak dehr (zaman) helâk
etmektedir.' Halbuki onların bu sözlerinde hiçbir ilimleri yoktur.
Onlar ancak zanda bulunuyorlar. " (el-Casiye, 45/24) haberiyle
bildirilen cahiliyye dehriliği, yaratılmayı inkârla zaman
ve maddenin ebediliğini öne süren bir inançtır.

Felsefî anlamdaki İslâm sonrası dehrilik
ise, muhtemelen, Sâsânîler döneminde yaygın bir inanç olarak
gözlenen "herşeyi değiştiren ve herşeyden
kuvvetli olan, tüm olayları oluşturan ve yönlendiren büyük
güç, ilâhî zat olan Hürmüz değil, yalnızca
sınırsız zamandır" temel inancı üzerine
oturtulmuş bulunan zurvanig'in karşılığı ve
uzantısıdır. Bu inancın sahipleri Allah'ı inkâr
ederek, bütün oluşları zaman, dehr ya da felek adını
verdikleri akışa bağlamaktaydılar.

Öte yandan, kısmî inkâr diyebileceğimiz
bir tutum içinde bulunan maddiyun, tabiiyun (maddecilik, tabiatçılık)
gibi düşüncelerle dehriliği karıştırmamak
gerekir. Çünkü, dehrilikde, ateizm'de olduğu gibi kesin bir inkâr,
Yüce Allah'ı açık bir biçimde yok sayma sözkonusudur. Yüce
Allah'ın kimi esma ve sıfatlarını değil de, gerek
yaratıcılık, gerek ilâhlık ve gerekse rablık plânında
küllî bir inkâr vardır. Ateizm, gerçek anlamıyla, işte
böylesine bir küllî inkârdır.

Zübeyr YETİK


Konular