Şamil | Kategoriler | Konular

Kudüs

KUDÜS



İslam'ın kutsal kentlerinden Beytü'l-Makdis,
Mukaddes, el-Kuds ve Kuds-i Şerif gibi adlarla da anılır.
İbranice'de Yeruşalim adıyla bilinir. Müslümanlar gibi
Yahudiler ve Hristiyanlarca da kutsal sayılır.

Kudüs, bugün Siyonist İsrail tarafından
işgal edilmiş durumda bulunan Filistin topraklarının
ortalarında, Lut gölünün yaklaşık yirmidört km. batısında,
Ak Denizden yaklaşık elli kın.-içerde, denizle Şeria
ırmağı arasında yer alır. Eski Kent olarak
anıları asıl Kudüs, kenarları yaklaşık bir
km uzunluğundaki kare biçiminde surlarla çevrilidir. İkisi
kapanmış durumda yedi kapısı bulunan Eski Kent,
Kuzeydeki Şam kapısı ile batıdaki Yafa
kapısından başlayarak merkezde kesişen iki ana cadde
ile dört bölüme ayrılır. Kuzey doğudaki bölüm
Müslüman, kuzey batıdaki bölüm Hristiyan, Güney doğudaki bölüm
Yahudi ve Güney batıdaki bölüm Ermeni mahallesi durumundadır.

Kudüs'e kutsallık veren yapılar
Haremu'ş-Şerif içinde yeralır. Kentten duvarlarla
ayrılan Haremu'ş-Şerif'te ünlü Mescidu'l-Aksa ve
Kubbetü's-Sahra bulunmaktadır. Mescidu'l-Aksa, uzun süre
Müslümanların kıblesi olan, Hz. Süleyman tarafından
yapılmış Beytu'l-Makdis'in yerinde yükselir. Hz. Peygamber
(s.a.s)'in Mirac sırasında uğrak yeri olan bu
mekanının hemen yakınında da bazı kutsal
emanetlerin korunduğu Kubbetü's-Sahra vardır. Mescidü'l Aksa'nın
doğusunda ikinci Mabet'ten kalan duvarın bir bölümünü oluşturan
Ağlama Duvarı, Yahudilerin en kutsal mekanıdır. Hz.
İsa'nın çarmıha gerildiği sanılan yerle Hz.
Meryem'in mezarının bulunduğu yerde yapılan kiliseler
de Kudüs'ü Hristiyanlar gözünde kutsallaştırmakta, bir
ziyaret mahalli durumuna getirmektedir.

İskender'in İssos'ta kazandığı
zaferden (M.Ö.333) sonra Kudüs ilk kez Batı siyasetinde önem
kazandı. İskender'in ölümü üzerine Kudüs Ptolemaisos
l.Soter'in payına düştü. (M.Ö) 198)'de ise I. Selevkos
Nikator'un soyundan gelen hanedanın eline geçti.

Bu dönemde Yunan etkisinin güçlenmesi ve Selevkos
kralı Antiokhos IV. Epiphanes'in Beytu'l-Makdise
saldır-ması M.Ö.108 Kudüslülerin ayaklanmasına neden
oldu. M.Ö.167 Ayaklanma sonunda Selevkoslar kovuldu ve Hasmon hanedanı
kuruldu.

M.Ö. 63'te Roma kralı Pompeus Kudüs'ü ele
geçirdi. Yahudi ulusçuluğu ile Roma arasındaki çatışma
Büyük Herodes'in ustaca politikalarıyla engellendi. M.Ö. 40'ta
Roma Senatosu kendini Celile valisi ilan etmiş olan Herodes'i Yahuda
kralı yaptı. Herodes'in 36 yıllık
krallığı sırasında Kudüs büyük bir gelişme
gösterdi ve genişledi. Romalılar Herodes'i oğlu
Arkhelaos'u krallıktan indirdiler ve yerine bir vali atadılar.
Kudüs'ün beşinci Romalı valisi Pontius Pilatus Hz.
İsa'yı mahkum eden kararı onaylamasıyla
tanındı.

M.S. 66'da Yahudiler Roma'ya karşı
ayaklandılar. 70'te Romalılar kente girerek Beytü'l-Makdis'le
birlikte her yeri yaktılar. Kent 130'da bir ölçüde yeniden iskan
edildi. Yahudiler 132-135 arasında Roma'ya karşı yeniden
ayaklandılar. Kanlı biçimde bastırılan bu ayaklanma
sırasında Yahudiler toplu biçimde katledildi, hayatta kalanlar
ise dünyanın dört bir yanına dağılmak zorunda
kaldı. Hadrianus burada Roma tarzında bir kent oluşturmaya
girişti. Onun uyguladığı planın ana çizgileri
20. yüzyıla kadar ulaştı.

Constantinus 313'te Hristiyanlığı resmen
tanıdı. Constantinus'u annesi Azize Helena'nın 326'da Kudüs'e
giderek Gerçek Haç'ı bulması, başta Kamâme kilisesi
olmak üzere birçok ünlü kilisenin yapılmasına neden oldu ve
böylece kent Hristiyanlığın kutsal merkezi olarak
geliştiği yeni bir döneme girdi. Bu dönem 614'te Sasani
istilasında Kudüslülerin kılıçtan geçirilmesi ve
kiliselerin yıkılmasıyla sona erdi.

Eski Kent'in en göze çarpan yapısı

Kanuni Sultan Süleyman'ın 1538-1540
yılları arasında Haçlılar dönemine ait sur kalıntıları
üzerine yaptırdığı Eski Kent surlarıdır. Geçmişi
yer yer Bizans, Herodes, hatta Hasmon dönemlerine kadar uzanan surların
yüksekliği yaklaşık oniki, kalınlığı
bir metredir. Kentin sokakları, ana caddeler dışında
genellikle dar ve dolambaçlıdır. Taştan yapılan
evlerinin odaları, zemininde genellikle bir sarnıç bulunan
merkezi bir avluya açılır. Kent, çeşitli üsluplardaki
cami, sinagog, kilise ve sivil yapılarıyla mimari açıdan
tam bir mozaik görünümündedir.

Beş bin yılı aşan tarihiyle dünyanın
en eski kentlerinden birisi olan Kudüs'ün ve ilk Mısırlı
hükümdarlarının adlarına M.Ö. 19-18. yüzyıl
Mısır metinlerinde ve M.Ö.14. yüzyıldan kalan Amarna
Mektupları'nda rastlanmaktadır. Bu metinlerdeki bilgilere göre
kentin adının ilk biçimi Urusalim'dir ve bunun "Allah'ın
kurduğu (yer)" anlamına geldiği tahmin edilmektedir.

Tarihi verilerden izlenebildiği kadarıyla
Yabusiler denilen karışık bir halkın
yaşadığı Kudüs'ü M.Ö. 1000 dolaylarında Hz.
Davud ele geçirerek kırallığının başkenti
yaptı. Oğlu Hz. Süleyman Kudüs'ü genişleterek Beytü'l
Makdis adıyla ünlü Birinci Mabed'i inşa ettirdi. Böylece
Kudüs o dönem İslâm'mm merkezi oldu. M.Ö.922'de Mısır
firavunu I. Şesonk, M.0.850'de Filistinlilerle Araplar, M.Ö. 786'da
İsrailli Yaoş kentini yağmaladılar. Hizkiya kenti
surlarla çevirdi ve Gihon Kaynağından su getirmek için yer altından
bir kanal açtırdı. M.Ö.701'de Asurlu Sinahheriba kenti haraca
bağladı. M.Ö.614'te Kudüs kralı Babil'e sürgün edildi
ve kent yağmalandı. M.Ö.586'da Nabukadnezar Beytü'l Makdisi ve
kenti tümüyle yaktı ve Yahudileri Babil'e sürdü. Sürgünü II.
Kyros M.Ö. 538'de sona erdirdi. Kudüs'e dönen Yahudiler M.Ö. 515'te
Beytü'l-Makdis'i ikinci adıyla yeniden inşa ettiler. M.Ö.
yaklaşık 444'te Nehemya'nın kent surlarını
yeniden yaptırmasıyla Kudüs'ün konumu güç kazandı.

Kudüs, Hz. Ömer döneminde müslümanlarca fethedildi
(638). Ünlü Beytü'l Makdis'in yerinde Mescid-i Aksa diye bilinen mescid
yapıldı. Emevilerden Abdülmelik bin Mervan, Mescid-i Aksa'yı
genişleterek bazı kutsal emanetlerin de korunduğu ünlü
Kubbetü's Sahra'yı inşa ettirdi. Kent, 969'da Fatımilerin
eline geçti. Halife Hakim 1010'da Kudüs'teki tüm kiliselerin yıkılmasını
emretti. Haçlılar 1099'da kenti istila ederek burada Kudüs Krallığını
kurdular. Müslümanların kente girmelerini yasaklayan Kudüs Krallığı
1187'de Salahaddin Eyyubi tarafından yıkıldı. 13. yüzyılın
ortalarında Yahudiler yeniden Küdüs'e dönerek kendi mahallelerini
kurdular. 1517'de Yavuz Selim'in fethiyle Kudüs'ün 400 yıl süren
Osmanlı dönemi başladı. Kanuni döneminde büyük bir gelişme
gösteren kentte yeni surlar, medreseler, imarethaneler yapıldı.
Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'nın oğlu
İbrahim Paşa Kudüs'ü 1831'de ele geçirdi ise de Osmanlılar
1840'ta geri aldılar. Kudüs'ün Siyonistlerce işgali süreci
19. yüzyılın sonlarında başladı. Dünyanın
dört bir yanına dağılmış bulunan Yahudiler 19. yüzyıl
başlarında kurulan Siyonist örgütlerce Filistin topraklarına
göçe teşvik edildiler. Rusya'da yaşayan bazı Yahudilerin
göçmesiyle Filistin'de ilk Yahudi yerleşme bölgesi kuruldu (1882).
1905'te Rusya'daki ihtilal hareketleri nedeniyle ortaya çıkan
ağır baskılardan kaçan Yahudilerin de Filistin'e göçmesi
üzerine buradaki Yahudi nüfusu 90 bine ulaştı. Bu sayı
1925'te 110, Hitler'in Almanya'da iktidarı ele geçirmesiyle
Almanya'dan yapılan göçlerle 1939'da 450 bini buldu. 1917'de Kudüs
ve Filistin topraklarını işgal ederek 1948'e kadar
ellerinde tutan İngilizler, Yahudilerin yerleşmelerine büyük
kolaylıklar sağladılar. Bu sıralarda İngiltere ve
ABD desteğini arkasına alan Siyonist terör örgütleri
Filistin'in müslüman halkına karşı terör ve katliam
hareketine başladılar. Uluslararası alanda
yaptıkları çalışmalar sonunda 1947'de BM'den
Filistin'de bir Arap-Yahudi devleti kurulması yönünde bir karar çıkartan
Siyonistler, İngilizlerin bölgeyi boşaltmaları üzerine
Filistin topraklarının büyük bir bölümü ile Kudüs'ün yarısını
işgal ederek İsrail devletinin kurulduğunu ilan ettiler
(1948). Haziran 1967'deki Altı Gün Savaşı'nın
ardından İsrail Kudüs'ün tamamını işgal etti ve
burasının "sonsuz ve bölünmez" başkentleri
olduğunu açıkladılar.

Allah'ın Kur'an'da çevresini mübarek kıldığını
açıkladığı ve son Peygamber'i Hz. Muhammed'i
âyetlerini göstermek üzere İsra gecesinde götürdüğü (el-İsra,
17/1) kutsal Kudüs, bugün de Siyonizm'in işgali
altındadır. Siyonist örgütlerin yürüttükleri terör ve
katliam hareketleriyle Siyonist devleti kuran Yahudiler, o günden bu yana
yürüttükleri soykırım ve zulüm politikalarıyla
sayısız müslümanın hayatına son vermekle kalmayarak
bir milyonu aşkın müslümanın yurtsuz kalmasına neden
oldular. Hz. Peygamber (s.a.s)'in ifadesiyle "Allah'ın takdis
ettiği" toprakların bu şekilde işgal edilmesi, hiç
şüphesiz tüm müslümanları sorumluluk altında
bulundurmaktadır. İslam ülkesinin küfür ülkesi durumuna
getirilmesi, müslümanlara cihad yükünü yüklemektedir.
İslam'ın bu hükmü, Kudüs gibi kutsal bir yer sözkonusu olduğunda
daha bir önem ve aciliyet ifade etmektedir.

Ahmet ÖZALP


Konular