Şamil | Kategoriler | Konular
Kadı beydavi
KÂDI BEYDÂVÎ
Abdullah ibn Ömer ibn Muhammed Nâsıruddin
el-Beydâvî İran'da yetişmiş H. VII. asrın
meşhur müfessirlerinden biri. Şiraz yakınlarındaki
Beydâ'da doğmuş, tahsil ve terbiyesini burada
tamamlamış, yetiştikten sonra Şiraz'da kadı
olmuş ve burada başkadılığa kadar yükselmiştir.
Rivayete göre daha sonra şeyhi Muhammed ibn Muhammed Kethânî'nin
tavsiyesiyle kadılığı terketmiş (Ömer, Nasuhi
Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, Ankara 1960, II, 350) ve 650/1252
senelerine doğru Tebriz'e gelip yerleşerek 685/1286'da
vefatına kadar orada kalmıştır.
el-Gâyetu'l-Kusvâ adlı eserinin mukaddimesinde
belirttiğine göre birinci derecede hocası Şiraz
başkadısı olan babası Ömer ibn Muhammed'dir. (Mahmud
Besyunî Fûde, Neş'etu't-Tefsîr ve Menâhicuhû, Kahire 1986, s.
211).
Eserleri ve bu arada tefsîri İslâm âleminde
çok meşhur olmasına rağmen hayatı, hocaları ve
talebeleri hakkında kaynaklarda yeteri kadar bilgi yoktur.
Yalnız onun, Tebriz'e geldiği sırada bir mecliste gösterdiği
maharet ve ilmi seviye anlatılmaktadır ki bu sayede o mecliste
hazır bulunan bir vezir tarafından itibar gördüğü
kaydedilir. (Davudî, Tabakâtu'l-Müfessirîn, Beyrut, t.y. I, 248-249).
Tefsir, Hadis, Fıkıh, Usûl-i Fıkıh,
Kelâm, Mantık ve Dil konularında te'lif etmiş olduğu
eserlerden önemli olanları şunlardır:
1. Minhâcul-Vusûl ilâ ilmi'l-Usûl: Fıkıh
usulüne dairdir.
2. Şerhu Mesâbîhu's-Sünne: el-Beğavî (ö.
516/1122)'nin hadise dair Mesâbîhu's-Sünne adlı eserinin
şerhidir.
3. Nizâmu't-Tevârîh: Farsça olan bu eseri Hz.
Âdem'den başlayarak 674/1275 yılına kadar gelen genel ve
özet bir tarihtir.
4. el-Gâyetu'l-Kusvâ: Şâfiî mezhebine göre
kaleme alınmış olan bu eser furûu'l-fıkha dairdir.
5. Tavâliu'l-Envâr min Metâlii'l Enzâr. Kelâm
ilmine dairdir.
6. Envârü't-Tenzîl ve Esrâru't Te'vil. Kâdî
Beydâvî "Kadî Tefsiri" diye de bilinen bu eseri ile şöhret
bulmuş, ilim erbabınca çok değerli bir tefsîr olarak
kabul edilen bu tefsir asırlar boyunca ehl-i sünnet dünyasında
medreselerde okutulagelmiş, üzerinde 250'den fazla şerh,
haşiye ve ta'lîka yazılmıştır. Fıkıhta
Şâfiî, akaidde Eş'arî mezhebine göre te'lif edilmiş
olan bu tefsîri özellikle Osmanlı medreselerinde asırlarca
ders kitabı olarak okutulmuştur. Osmanlı âlimlerince
Hanefî-Maturudî mezheblerine uygun Nesefî tefsiri "Medâriku't-Tenzîl
ve Hakâiku't-Te'vîl"in değil de Kâdî'nin bu eserinin
medreselerde okutulmak üzere seçilmiş olması ger çekten
önemini ve değerini ortaya koymaktadır.
Envârü't-Tenzîl doğuda ve batıda defalarca
basılmış olmakla birlikte yazmaları
karşılaştırılarak ilmî bir nesirle şimdiye
kadar yayınlanmamıştır.
Bu eserin hâşiyeleri arasında Muslihiddin
ibn Temcîd (ö. 890/1485), Muhammed ibn Mustafa Şeyhzâde (ö.
950/1543) Abdülhakîm es-Siyalkûtî (ö. 1067/1485) Şihâbuddîn
el-Hafâcî (ö. 1069/1659) ve İsmail İbn Muhammed el-Konevî
(ö. 1195/1781)'nin hâşiyeleri basılmıştır.
Bunlar içinde de Şihâb, Şeyhzâde ve Konevî hâşiyeleri
çok meşhurdur.
Kâdî tefsîrini -hemen bütün müfessirlerde olduğu
gibi- hayatının sonlarına doğru Tebriz'de kaleme
almıştır. 650/1252 yıllarına doğru buraya
geldiğine göre tefsîrin yazılışı H. VII.
asrın ikinci yarısındadır.
Tefsirinin başında Kâdî Beydâvî bir
müfessirde bulunması gereken şartları ve tefsirinin
özelliklerini şöyle açıklar: "Tefsir ilmi dînî
ilimlerin başkanı ve başı, şeriat
binasının temelidir. Onun hakkında konuşmaya ancak
usul ve fürûu ile dini ilimlerin hepsinde yüksek bir mertebeye ulaşmış,
Arap dil ve edebî sanatların bütün çeşitleri üzerinde
bütün akranlarının üstünde olanlar lâyıktır. Uzun
zamandır bu sahada bir kitap yazmayı düşünmekteydim. Bu
kitab Sahâbe, Tâbiûn ile onlardan sonraki selef ve halef âlimlerinin
büyüklerinden bana ulaşan tefsire dair sözlerin özünü, parlak
nükteleri, parlak lâtifeleri, gerek benim, gerekse benden önceki
faziletle müteahhir âlimlerin Kur'ân'dan çıkardıkları hükümleri
ihtiva edecek, meşhur sekiz imama nisbet edilen kırâat
vecihlerine, muteber kurradan rivâyet edilen şâz kırâatlere
yer verecekti." (Mecmau't-Tefâsîr, İstanbul 1984, I, 7-13).
Gerçekten Kâdı tefsirinde, bu girişteki şartlarına
uymuş, söylediklerini ihtiva eden kısa, öz bir tefsir meydana
getirmiştir.
Kâdî tefsirinin en önemli kaynakları
Zemahşerî (ö. 538/1144)'nin el-Keşşâf adlı tefsîri
ile Fahruddîn er-Râzî (ö. 606/1210)'nin Mefâtihu'l Gayb (el-Tefsîru'l-Kebîr)'idir.
Zaman zaman Râgıb el-İsfahânî'nin el-Müfredât fî
Garîbi'l-Kurân'ından da istifade etmiştir.
Bir âyetin tefsîrinde büyük çoğunluğunu
el-Keşşâf'tan naklederek muhtelif te'villeri sırayla
vermekle yetinmeyip bunlar arasında tercihler de yapar. Bir de bu
te'villerin eserde, sıhhat derecelerine göre sıralandığı;
kuvvetli sayıları te'vil, açıklama ve rivâyetlerin önde
zikredildiği görülür.
Kâdî tefsirinde İsrâiliyyâta rastlanır.
Özellikle sûrelerin faziletlerine dair surelerin sonlarında
verdiği hadisler ihtiyatla karşılanmalıdır.
Çünkü çoğunluğu ya zayıf, ya da uydurma hadislerdir. Mâturîdî
mezhebine uymayan te'villeri görüldüğü zaman da bu eserin Eş'arî
mezhebi kelâm ekolünün görüşlerine uygun olarak
yazıldığı hatırlanmalıdır. Ahkâm
âyetlerinin tefsirinde de hep kendi mezhebi olan Şâfiî mezhebini
teyid edecek te'vil ve açıklamalara yer verir. Hadislerden istifade
ederken bu mezhebin görüşlerinin delilleri olan hadisleri verir. Bu
tefsir bir rivâyet tefsîri olmadığı için tefsirde
malzeme olarak kullanılan hadislerin isnâd zincirleri zikredilmemiştir.
Envârü't-Tenzîl, kelâm ilmi konuları
itibariyle Eş'arî mezhebinin görüşlerini aksettirmekle
beraber -belki de farkına varmadan- Mu'tezile mezhebinin görüşlerine
uygun te'villere girmiştir. Bunda, tefsirin el-Keşşâf'tan
kısaltılarak alınmasının etkisi
olmalıdır. Yani Kâdı, el-Keşşâf'tan alıntılar
yaparken ondaki Mu'tezile mezhebini destekleyen görüş ve te'villeri
ayıklayarak almaya çalışmış ama bunda pek
başarılı olamamıştır. Bu özellik maalesef
el-Keşşâf'ın tesîrinde kalan pekçok ehl-i sünnet
müfessirinde görülmektedir.
Bu özelliklerine rağmen Kâdı tefsiri sahabe,
tabiûn ve kendinden önceki müfessirlerin Kur'ân tefsirine dair açıklamalarını
kısa ve özlü bir şekilde toplayan, bu açıklamaların
değerlendirmelerinin de yer aldığı, Kur'ân-ı
Kerim'in dil yapısı, belagatı ve icâz yönlerini açıklamaya
öncelik veren, bunun yanında arapça ibaresi oldukça düğümlü
bir tefsirdir.
Bedreddin ÇETİNER