Şamil | Kategoriler | Konular

Semavi kitaplar

SEMAVÎ KİTAPLAR



Allah Teâlâ'nın insanları irşad
etmeleri için gönderdiği peygamberlere, insanlığa
tebliğ etmek üzere indirdiği kitablar. Semavî kitablara aynı
zamanda "ilahî kitablar" veya "Kütüb-i
Münezzele"de denir. Bu kitablar lafız ve manâ itibariyle
Allah'ın kelamıdır. Allah tarafından peygamberlerine
tebliğ edip açıklamaları için gönderilen kitablar; ya
suhuf (sahîfeler) veya elvah (levhalar) içinde yazılı olarak,
veyahut da vahiy çeşitlerinin her türlüsüyle lafız ve manâlarıyla
birlikte müdevven veya müdevven olmayarak gönderilir. Müdevven
olmayanlar, gönderilen peygamberlerin bildirdiği şekilde
yazdırılarak bir araya getirilir.

Semavî kitablar; hacim itibariyle ister büyük ister
küçük olsun, gerek tedvin edilmiş olarak gönderilsin, gerek
tedvin edilmeden indirilsin; kendisi ile gönderilen peygamberin içinde
bulunduğu milletin diliyle indirilir. Çünkü Allah her millete çeşitli
asırlarda birer peygamber göndermiştir. Hiçbir millet yoktur
ki, onların içinde Allah'ın azabıyla korkutan bir
peygamber gelip geçmesin? (el-Fâtır, 35/24); "Ve li-küll-i
ümmetin resûl..." (Yunus, 10/47); "Biz her peygamberi,
kendilerine iyice açıklasın diye yalnız kendi kavminin
diliyle gönderdik..." (İbrahim, 14/4). İlâhi kitapların
bazılarında i'câz özellikleri bulunur. Kur'an-ı Kerim ise
pek çok i'câz özelliklerini içermektedir.

Semavî Kitab, Hz. İbrahim'e sahifeler içinde,
Hz. Musâya elvah (levhalar) üzerinde yazılı olarak
indirilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.s)'e Kur'an-ı Kerim peyderpey (tedricen)
çeşitli vahiy şekilleriyle lafızlar olarak indirilmiş,
Hz. Peygamber (s.a.s) de bunları sırasına göre vahiy
katiblerine yazdırmıştı.

Semavî kitablar Kur'an-ı Kerim'de Zebur'un çoğulu
olan "Zûbûr" şeklinde de zikredilmiştir. Zebûr; yazı
veya kitab demektir: "Yoksa sizin için zebûrlarda (kitablarda) bir
beraat mı var" (el-Kamer, 54/43).

Semavî Kitabların hepsi şu noktaları
zikretmede ittifak etmişlerdir:

1- İman ve Tevhid'in esaslarını
bildirmede birleşirler.

2- Allah Teâlâ, zat ve sıfatlarında tektir.
O, yegane Halık (Yaratıcı) ve müessirdir. Allah'dan başkasına
ibadet edilmez.

3- Namaz, Zekat, Oruç gibi ibadet asılları.
Bunların şekilleri değişik olabilir (el-Enbiyâ,
21/73; el-Bakara, 2/183).

4- Zina, adam öldürme, hırsızlık gibi
ırz, namus, can ve mal haklarına tecavüz haram ve büyük
günahtır.

5- Bütün hayırlar ve güzel ahlâk esasları
emredilir.

6- Hz. Muhammed (s.a.s)'in Allah'ın Rasûlü
olarak geleceğini ve sıfatlarını haber verirler.

7- Allah yolunda can ve mal ile cihada teşvik
etmektedirler.

Yüce Allah, önceki kitablarda indirdiği esas ve
bilgilerin pek çoğunu Kur'an-ı Kerim'de indirmiştir. el-Mâide
süresinin 48. âyeti bu hususa işaret eder: (Ya Muhammed), sana da
kendinden önceki kitabları tasdik edici ve onlar üzerine bir
kontrolcü (gözetleyici) olmak üzere bu kitabı indirdik. O halde
onlar arasında Allah'ın indirdiği ile hükmet ". O
halde Kur'an-ı Kerim kendisinden önce indirilen kitabların
değiştirilmeden gelen kısımları ile tahrif
edilerek batıl karıştırılmış
kısım ve âyetleri üzerinde bir şahid ve bir kontrolcü ve
mihenk taşıdır.

Kur'an-ı Kerim kendisinde bildirilen hakikatlerin
önceki ilâhi kitablarda da indirildiğini söylemiştir:
"Şurası bir gerçektir ki, Kur'an âlemlerin Rabbinin
indirdiğidir. Allah'ın azabıyla korkutanlardan olman için
onu (ey Muhammed), senin kalbine apaçık bir Arapçayla Cibril-i Emin
indirmiştir. O daha önceki (peygamber)lerin kitablarında da
vardır (zikredilmisti)" (eş-Şuârâ, 26/192-196)
"Öncekilerin kitabları (zübüril-evvelîn)" lafzının
mefhumuna, suhufu İbrahim, Tevrât, Zebûr ve İncil girer.

İndirilen Semavî Kitabların adedlerini kesin
olarak bilemiyoruz.

Ebû İdris el-Havlânî'nin Ebû Zer'den rivâyet
ettiği bir hadisinde Peygamberimiz, Yüce Allah'ın Hz. Âdem'e
10 sahife, Hz. Şît'e 50 sahife, Hz. İdris'e 30 sahife, Hz.
İbrahim'e 10 sahife; ayrıca Tevrât, Zebûr, İncil ve
Kur'an-ı indirdiğini beyan etmiştir. Hz. İbrahim'e ve
Tevrat indirilmeden önce Hz. Mûsâ'ya suhufun (sahifelerin) indirildiği,
Kur'an'da bildirilir (en-Necm, 53/37-54; el-A'lâ, 87/19). Yine Kur'an-ı
Kerim'de Hz. Mûsâ'ya Tevrât'ın indirildiği (el-İsrâ,
17/2; el-Mâide, 5/44); Hz. Davûd'a Zebûr'un (en-Nisa, 4/163) ve Hz.
İsa'ya da İncil'in indirildiği (el-Maide, 5/46, 110) ifade
edilmiştir.

Hatemül-Enbiyâ' Hz. Muhammed (s.a.s)'e de Kur'an-ı
Kerim indirilmiştir.

a) Kur'an indirilen semavî kitabların
sonuncusudur.

b) Kur'an-ı Kerim'in Allah'ın Kelâmı
olduğu gerçeği, akli ve nakli delillerle sabittir. Çünkü
Kur'an lafzî ve manevî çeşitli i'câz yönleriyle büyük bir
mucizedir. Kıyamete kadar insanlar tarafından bir benzeri
getirilemez. Bizzat Kur'an'ın âyetleriyle de Allah katından
geldiği sabittir. Rasûlüllah'tan itibaren tevâtür yoluyla zamanımıza
kadar gelmiştir:

c) Kur'an'da hiçbir gerçeğe ve ilmî hakikate
ters düşen bir söz yoktur.

"Ona önünden ve ardından hiçbir
şekilde hiçbir batı! giremez. O, yegane şükür ve hikmet
sahibi ve yegane hamdedilmeye layık olan Allah tarafından
indirilmiştir" (Fussilet, 41/42).

d) Kur'an, Allah Teâlâ'nın muhafaza etmesiyle
her türlü tahriften, arıtılıp azaltılmaktan
korunmuştur:

"Şüphesiz Kur'an'ı biz indirdik ve
elbette onu biz koruyacağız" (el-Hicr, 13/9).

Semavî kitabların hepsine iman etmek, imanın
şartlarındandır. Müslümanlar, Yüce Allah'ın
peygamberlerine vahyettiği semavî kitabların hepsine iman
etmekle mükelleftirler: "Ve de ki Allah'ın indirdiği her
bir kitaba iman ettim" (eş-Şûrâ, 42/15); "Ey iman
edenler! Allah'a ve Rasûlüne ve Rasûlüne indirdiği kitaba ve
önceden indirdiği kitablara iman edin ". Kim, Allah'ı ve
meleklerini ve kitablarını ve peygamberlerini ve Ahiret gününü
inkâr ederse Hakk'tan uzak bir sapıklıkla sapmış ve
ayrılmış olur? (en-Nisâ, 4/136). İndirilen
kitabların hepsine iman, peygamberlere imanın bir
gereğidir. Kur'an'ın Allah tarafından vahyedildiğini
tasdik etmek nasıl farz ise, geçmiş peygamberlere vahyedilip
inzâl edilen -ister suhuf, ister kitab halinde olsun- kitapların
hepsine iman etmek de farzdır. İlâhi Kitabların hepsi
aslında doğu ve Allah katındandır. Kur'an'a iman etmek
mefhumu semavî kitabların hepsine iman etmeyi de içine alır.
Kur'an-ı Kerim'in haber verdiği kitablardan birini inkâr etmek
küfürdür.

İman edilmesi farz olan semavi kitablarda iki
şart aranır:

a) Allah tarafından gönderilen peygambere
indirildiği gibi lafız ve mânâlarının muhafaza
edilmesi. Bu da ilâhi kitabın lafızlarının hiç değiştirilmeden
aynen indirildiği gibi muhafaza edilmesi ve toplanmasıyla vukû'
bulur.

b) Semavî kitabın aynen yazılan veya
toplanan metinlerinin zamanımıza kadar tevatür yoluyla gelmesi
şarttır.

Aslında Allah tarafından indirilip de bu iki
şartı bulunmayan kitablar, ilâhilik ve semavîlik özelliğini
kaybederler. Aslında ilâhi vahye dayanan ve bugün elde bulunan
Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid isimleri ile anılan kitablara bu iki
özellik açısından bir göz atacak olursak şu neticelere
varırız: Ehl-i Kitabtan ve başkalarından olan ilmi
araştırıcılar, bu kitabların hiç birisinin
muttasıl (kesiksiz) ve sahih bir senedle bir peygambere veya bir
peygamberin sahabî ve tilmizlerine varıp dayandığına
dair bir sened ve belgenin bulunmadığını ispat
ediyorlar. Kitab-ı Mukaddes denilen Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedîd'in
zamanımıza kadar tevatür yoluyla gelmesi şöyle dursun;
bunların nisbet edildiği peygamberlere ulaşan kopuksuz
zayıf bir senedi bile yoktur. Bu kitablarda birbirleriyle açıkça
çelişen ve te'vil edilmesi mümkün olmayan pek çok sözlere
rastlanılıyor. Bu kitablarda Tevhid akidesi ve ilâhi vahiy
eseriyle bağdaşmayan pek çok hata ve yanlışların
yanında, kesinlikle sabit olan ilmi gerçeklere ters düşen
batıllar mevcuttur. Dinen ve aklen bilmemiz lazımdır ki,
Peygamberlerin Allah'tan tebliğ ettiği sözlerde ve kitablarda
hiçbir şekilde Allah'ın vahdaniyyetine ve ilmi gerçeklere ters
düşen bir husus olmaz ve asla hiçbir batıl ve yanlış
bulunmaz.

Tarihen sabit bir gerçektir ki Kitab-ı Mukaddesi
Yahudi ahbariyle Hıristiyan papazları da tahrif
etmişlerdir. Kur'an-ı Kerim bunların tahrif edildiğine
işaret eder (el-Bakara, 2/79; el-Mâide, 5/13-15), (Ayrıca bkz.
Rahmetullah Hîndî, İzharul-Hakk ve Tercemesi, İstanbul 1972).

Bunlarla beraber, Kitab-ı Mukaddeste tahrif
edilmeden Allah'ın indirdiklerinden kalanlar, aslında semavî
olan kitabların mazmunlarına uygun düşerler ve doğru
olan da bulunur. Hz. Peygamberin sıfatlarının pek çoğu
gibi.

O halde, bugün elde bulunan Ahd-i Atik ve Ahd-i
Cedîd'i -insanların onlar üzerinde yaptıkları tahriflere
katılmamak için- ne tamamıyla tasdik ederiz ne de tekzib
ederiz. Bunlar hakkında tevakkuf eder ve susarız ve
"Allah'ın indirdiği Tevrat, Zebûr, İncil ve
diğer bütün kitablara iman ettik" deriz. Ebû Hüreyre (r.a.)'ın
şöyle dediği rivayet olunur: "Ehl-i Kitab olan Yahudiler,
Tevrat'ı İbranice metni ile okurlar, Arapçayla da
müslümanlara açıklarlardı. Bu konuda Rasûlüllah (s.a.s)
ashâbına, "Siz Ehl-i kitabın sözlerini ne tasdik ediniz,
ne de tekzib ediniz ve şöyle deyiniz: Biz Allah'a, bize ve size
indirilene iman ettik" (Buhârî, İ'tisam, 25) demiş ve
daha sonra el-Bakara süresinin 136. âyetini okumuştur: "Deyin
ki; biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak,
Yakub ve torunlarına indirilenlere, Mûsâ ve İsâ ya ve diğer
bütün peygamberlere Rabbleri tarafından verilenlere iman ettik.
Bunlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz
Allah'a teslim olanlarız" (el-Bakara, 2/136).

İnsanlar, kendilerine Allah'ın ahkâmını
tebliğ eden peygamberlere muhtaç oldukları gibi, onlara
indirilen semavî kitablara da şu bakımlardan muhtaçtırlar:

1- Peygamberlere indirilen semavî kitablar, aradan ne
kadar zaman geçerse geçsin, ümmetlerin dinin akaidini, ilke, gaye ve
ahkamını tanıma ve tarif etmede müracaat ettikleri kaynaktır.
Ümmetler, Allah'ın şeriatının hükümlerini tanımada,
Allah'ın emrettiği farzları ve nehyettiği
haramları açıklamada, fazilet ve güzel ahlâkı, edep ve
terbiye kurallarını, Allah'ın uyarılarını,
va'd ve va'dini beyan edip insanları doğru yola çağırmada
ve öğüt alıp ve öğüt vermede Allah'ın
kitabına baş vuracaklardır. Peygamberin vefatından
sonra ümmetin alimleri, beşer hayatında
karşılaşılan müşkillerin şer'i hükmünü
istinbat için Allah'ın indirdiği kitaba bakacaktır.

2- Peygamberin vefatından sonra ona
vahyedilmiş olan ilâhî kitab, insanların ihtilaf ettikleri her
bir meselede başvuracakları âdil bir hakemdir. Çünkü bu, en
âdil ve en iyi hakim olan Allah'ın kelâmıdır. Yüce Allah
bu hususu şöyle belirtir: İnsanlar (Hz. Âdem zamanında)
tek bir ümmetti. Bunu müteakiben Allah onlara müjdeleyen ve korkutan
peygamberler gönderdi. Onlarla birlikte insanlar arasında ihtilaf
ettikleri şeylerde hükmetmek için hakk ve gerçek olan kitablar
indirdi... (el-Bakara, 2/213).

Bir ümmet arasında indirilen ve
yazılmış olan kitab, tevhid esaslarını ve dinin
akaid, adab ve ahkâmını korur. Ümmet içinde bir semavî kitabırı
değiştirilmeden kalması, aralarında yaşayan
peygamberin durması anlamındadır. Diğer insanlar gibi
peygamberler de ölürler. Peygamberlerin ölümünden sonra semavi kitabın
durması olmasaydı, dinin aslından sapacak kadar ümmetin
ihtilafları büyürdü. İnsanların tabiatı icabı,
nefis ve hevalarının arkalarında sürüklenmelerinin azaltılması,
dini anlayış ve ictihadlarda ihtilafların durdurulması
için yazılı bir ilâhi kitabın bulunması
lazımdır.

İlâhi Kitab, nazil olduğu yer ve zamandan ne
kadar uzaklaşılırsa uzaklaşılsın, dinin
yayılması ve insanların irşâd edilmesinde peygamberin
davetinin etki ve kabiliyetini taşır. Son Peygamber Hz. Muhammed
(s.a.s)'in tebliğ ettiği evrensel İslamın
yayılması ve kabul ettirilmesinde Kur'an-ı Kerim'in çok
büyük etki ve hizmetleri olmuştur.

Allah Teâlâ, işte bu sayılan ve bunlardan
başka bir takım sebeplerle peygamberlerine kitablar
indirmiştir. Onlar da bunları tebliğ edip açıklamışlardır.
Hz. Peygamber (s.a.s), arkasında insanlık için bir nur ve
hidayet rehberi olan Kur'an-ı Kerim'i
bırakmıştır.

Muhiddin BAĞÇECİ


Konular