Şamil | Kategoriler | Konular
Karmatiler
KARMATİLER
Şiî grupların en meşhurlarından
biri.
İslâm mezhepleri arasında en çok ihtilafa
sebep olan fırkalardan biri
Şüphesiz ki Şia'dır. Bu
fırkanın mensupları zamanla kendi aralarında
ayrılığa düşmüşler ve değişik
şubelere ayrılmışlardır (İA. Çubukçu,
Gazzali ve Batınîlik, Ankara 1964, s. 29). Bunlardan biri de
İsmailiyye'dir (Bernard Lewis, "İsmâilîler ",
İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1977, c. V/2, s. 1120)
İsmâiliye fırkasının bir kolu olan
(Hüseyin Atay, Ehl-i Sünnet ve Şia, Ankara 1983, s. 111) ve Ehl-i
Beyt sevgisini istismar ederek kurdukları gizli teşkilat
sayesinde siyâsi nüfuz elde etmeyi amaçlayan ve neticede Sünnî
akideyi ortadan kaldırmayı planlayan Karmatilik hareketi (N. Çağatay-İ.A.
Çubukçu, İslâm Mezhepleri Tarihi, Ankara 1965, c. I, s. 65, 68).
Kûfe, Bahreyn ve Suriye olmak üzere üç değişik bölgede
ortaya çıkmıştır (Doğuştan Günümüze
Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1986, c. III, s. 285).
Karmat ya da Karmatî kelimesinin menşei
hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür (Geniş
bilgi için bk. L. Massignon, "Karmatiler", İA,
İstanbul 1977, c. VI, s. 353a; Büyük İslâm Tarihi, III, 287).
Öyle anlaşılıyor ki bu kelime adını
tarikatın kurucusu olan Hamdan b. Karmat'tan almış
olmalıdır (Neşet Çağatay, Bir Türk Kurumu Olan
Ahilik, Konya 1981, 66). Ancak bu sahsın adının Hamdan b.
Eş'as olduğu da rivâyet edilmektedir (Atay, a.g.e., 111). Kûfe
yakınlarında kendi başına derviş hayatı
yaşayan Hamdan, halkın yoksulluğu ve Abbâsîler'in ülkede
meydana getirdiği baskıdan yararlanarak "ortak mülkiyet"
anlayışını amaç edinen bir tarikat kurdu. Zenginlerin
malını paylaşmayı ana ilke olarak benimseyen bu
tarikat, kısa sure içinde bütün Irak'ta yayıldı. Görünüşte
dini, gerçekte ekonomik bir hüviyet taşıyan bu tarikatın
politik düşünceleri de vardı. İslâm Dini'nin getirdiği
kuralların birçoğunu gereksiz sayıyor, özellikle
Mazdekçiliğin görüşlerine uygun düşünceler ileri
sürüyordu (Çağatay, Ahilik, 66).
Nitekim beklenen ilk isyan Vasıt civarında (Kûfe)
Hamdan ile başladı (Massignon, a.g.e, VI, 353a). Hareket
çöldeki Arap bedevilerinden destek görmemekle birlikte Sevâd
köylüleri arasında geniş bir şekilde yayıldı.
Bu isyan özellikle her sene şahıs başına bir
dinarlık yeni bir vergi konulmasına karşı bir tepki
idi. Karmatiler'in bu hareketi yaklaşık olarak on sene devam
etti (277-288/890-901) (Büyük İslâm Tarihi, III, 287). Bu arada
Büveydi Sultanı Samsâmüddevle tarafından Kûfe'yi istita
etmek isteyen Karmatiler'e büyük kayıplar verdirilmiştir. Samsâmüddevle'nin
vurduğu bu darbe, onların sonunu yaklaştıran
sebeplerden biri olmuştur (H. İbrahim Hasan, İslam Tarihi,
Çeviren: İsmail Yiğit, İstanbul 1986, IV, s. 312).
İkinci Karmatî hareketi ise Bahreyn'de ortaya aşıktı
(286/899). Ebû Said el-Cennâbı liderliğinde başlayan
hareket, bedevilerden ve bu mezhebe bağlı olanlardan birçoğunun
da desteğiyle bir hayli güç kazandı (İbnu'l-Esir, el-Kâmil
fi't-Tarih Tercümesi, çeviren: Ahmet Ağırakça, İstanbul
1986, VII, 410). Ebû Said zamanında Karmatiler'in hâkimiyetine
girdi (ibnu'l-Esir, a.g.e, VIII, 74). Ahsâ ise müstakil bir devlet
haline geldi.
Karmatî faaliyetinin en büyük merkezi durumuna gelen
Bahreyn'de güçlü ve iktisâdî bakımdan başarılı ve
dayanıklı bir devlet kuran Karmatiler (C.E. Bosworth, İslâm
Devletleri Tarihi, çevirenler: E. Merçil-M. İpşirli,
İstanbul Tarihsiz, s. 89). Fatımîler'den de manevî yardım
alarak Bağdat'da ikâmet eden Abbâsi halifelerine korkulu günler yaşattılar(Çağatay-Çubukçu,
İslam Mezhepleri Tarihi, I, 68). Nitekim Halife Mu'tezid
tarafından gönderilen el-Abbâs Amr el-Ganavı ve kuvvetleri, Ebû
Said ve Maiyyeti tarafından yenilgiye uğratıldı
(287/900) (İbnü'l-Esîr, VII, 414-415).
Ebû Said'den sonra Karmatiler'in basına küçuk
kardeşi Ebû Tahir Süleyman geçti (301/914) (ibnü'l-Esîr, VIII,
74). Süleyman zamanında da Basra (311/924) ve Kûfe (312/925)
Karmatiler'in eline geçti. Mekke yolunun Karmatiler tarafından
tehdit edilmesi sebebiyle müslümanlar o yıl haclarını edâ
edemediler (İbnü'l-Esir, VIII, 122, 131-132). Birkaç sene sonra
Mekke'deki hâcılara saldıran Karmatiler, müslümanları
kılıçtan geçirdiler ve Hacerü'l-Esved'i yerinden söküp
Hecer'e götürdüler (317/930) (İbnü'l-Esir, VIII, 173). Yaklaşık
yirmiiki sene burada kalan mübârek taş nihayet Fatımî
halifesi Mansur'un hususi emri ile Mekke'ye iade edildi (339/951) (ibnu'l-Esir,
VIII, 417).
Abbâsi halifeleri Karmatiler'le başa çıkamadılar
ve Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'dan yardım istemek
zorunda kaldılar (Çağatay, Âhilik, 67). Nitekim Melikşah,
Türkmen reislerinden Artuk Bey'i Ahsâ ve Bahreyn bölgelerinde isyan
halinde bulunan Karmatiler'i te'dip etmek vazifesiyle Hulvan (Luristan)'a
gönderdi (469/1077). ilk seferinde başarılı olamayan Artuk
Bey, daha sonra tertiplediği bir seferle Karmatiler'i itaat
altına almaya muvaffak oldu (Ali Sevim, "Sultan Melikşah
Devrınde Ahsâ ve Bahreyn Karmatiler'ine Karşı Selçuklu
Seferi", Belleten, Ankara 1960, c. XXIV, sayı 94, s. 217-218,
224).
Diğer taraftan Fatımî Halifesi Aziz, Suriye
ve Filistin bölgelerini Karmatiler'den istirdad için çalışıyordu.
Remle yakınındaki Tavvahin Nehri kıyısında Halife
Aziz komutasındaki Fatımiler ile Hasan A'sam komutasındaki
Karmatiler ve onu destekleyen Alptekin komutasındaki Türkler arasında
yapılan şiddetli savaşta Karmatiler ve Alptekin hezimete
uğradı. Dımeşk tekrar Fatımîler'e geçti.
Böylece Halife Aziz, Karmatiler'i tekrar Fatımî camiâsına
almaya muvaffak oldu. Karmatiler 458/1066 tarihinde Üval adasındaki
ve 470/1077 tarihinde de Bahreyn'deki devletleri, Sünnîler tarafından
ortadan kaldırılıncayâ kadar Fatımîler'e bağlı
kaldılar (H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, IV/5, 312).
Bahreyn'de Karmatî devletinin başında bir hükümdar
bulunuyor ve halk, altı kişilik bir meclis tarafından yönetiliyordu.
Bunlar oruç tutmuyor ve namaz kılmıyorlardı. Bir kişi
fakirleştiği veya borçlandığı zaman toplum
fertleri tarafından yapılan yardımlar sayesinde eski haline
gelebiliyordu. Bölgeye gelen yabancı bir zanaatkârın
yerleşmesi için gerekli para derhal bulunuyor ve hatta fakirlerin
evlerinin tamir masrafları devlet tarafından
karşılanıyordu (Bernard Lewis, Tarihte Araplar, çev. Hakkı
Dursun Yıldız, İstanbul 1979, s. 133-134). Devlet
teşkilatı bazı yönlerden komünizme benziyordu. Sözgelişi
vergiler toplanıyor ve toplumun fertleri arasında ihtiyaçlarına
göre bölünüyordu (Boswarth, İslâm Devletleri Tarihi, s. 90).
Karmatiler, Fatımî Halifesi Mustansır
devrinde yıkıldılar. Onların ortadan
kaldırılmaları iki safhada gerçekleştirildi.
Birincisi, Ehl-i Sünnet mensuplarının gerçekleştirdiği
bir dizi isyandan sonra 458/1066 yılında Uval Adası,
Bahreyn Karmatileri'nin hâkimiyetinden çıktı ve Abbâsilerin
hâkimiyetine girdi. ikincisi, Bahreyn'deki Sünniler, Karmatiler'e karşı
isyan eden Abbâsi taraftarlarının etrafında toplanarak,
Ahsâ şehrinin kuzeyinde Karmatiler'i kuşattılar. 470/1078
yılında yapılan Hendek savaşında onları
yendiler. Bu savaş, tarihin en önemli savaşlarından biri
sayılır. Çünkü bu yaklaşık iki asır boyunca
özellikle Abbâsi Devleti için korku ve heyecan kaynağı olan
Karmatî Devletinin ortadan kalkmasına sebep olmuştur (H.
İbrahim Hasan, a.g.e, IV/5, 314).
Bahreyn'de iktidarı ele geçirmeye ve bir devlet
kurmaya muvaffak olan Karmatiler, burasını hilâfete karşı
bir asırdan fazla bir propaganda ve askeri harekât üssü olarak
kullandılar (Bernard Lewis, "İsmâililer", İA,
V/2, s. 1121a).
Diğer bölgelerde ise Karmati faaliyetleri şu
şekilde gelişmekteydi:
Şam'da bir grup bedevî Hz. Hüseyin'in soyundan
geldiğine inandıkları Zikreveyh'e bey'ât ettiler (289/902)
(İbnu'l-Esir, VII, 426). Hareket desteğini Suriye ve lrak
çöllerindeki göçebelerden ve özellikle bir zamanlar Emevi idaresinin
dayanağı olan Kelb kabilesinden almaktaydı (Büyük
İslâm Tarihi, III, 289). Fırat Nehri kenarında Zikreveyh
ve Abbâsi ordusu ile yapılan savaşı Karmatiler
kazandılar (293/906). Ertesi sene, Horasan hacılarının
yolunu keserek birçoğunu öldüren ve hacılara karşı
son derece zâlimce davranan Zikreveyh, yapılan bir savaşta
öldürülerek ortadan kaldırılmıştır (ibnü'l-Esir,
VII, 455, 458, 461). Böylece bütün Irak bölgesindeki Karmatiler te'dip
edilmiştir. Daha sonra Zikreveyh'in oğlu Yahya'nın
liderliğinde ayaklanan Karmatiler, Kûfe'den Şam'a giden yol
üzerinde ticâri hâkimiyet kurdular ve Şam'da bulunan bir
Tolunoğulları Ordusu'nu mağlup ettiler (Büyük İslâm
Tarihi, III, 290).
Bunun üzerine halife Muktefi, Karmatiler'e karşı
mücadeleyi desteklemek amacıyla bizzat kendisi Rakka'ya gitti. Tolunîlerle
yapılan işbirliği neticesinde kıskaç altına
alınan Karmati kuvvetleri dağıtılarak Suriye ve Irak
çölleri üzerinde hükümet otoritesi yeniden tesis edildi (a.g.e, III,
291). Bir müddet sonra Suriye Karmatiler'i, yaptıkları bir dizi
harekâtla Suriye-Irak çöllerine sınır olan bütün şehir
halkını yıldırdılar ve iki sene müddetle
Mekke'den dönen kervanlar da dahil, buradan gelip geçen bütün
kervanlara saldırıp yağmaladılar. Yapıları
savaşta Zikreveylî yaralı olarak ele geçirildi. Nihayet onun
ölümü ile de Suriye'deki isyan sona ermiş oldu (a.g.e, III, 293).
Karmatiler Yemen'de de geniş ölçüde faaliyette
bulunmuşlardır (Çağatay-Çubukçu, I, 69). 266 (879)'dan
itibaren Mansur el-Yemen tarafından idâre edilen Karmatî Hareketi,
mahalli Zeydî reislerin mukavemeti karşısında
başarılı olamadı (Massignon, VI, 354a).
Hamdan'ın erkek kardeşi Me'mun da İran
topraklarında ortaya çıktı. Bu sebeple İran
Karmatileri'ne "el-Me'muniyye" adı verilmiştir
(el-İmam Ebû Mansur Abdulkahir b. Tahir b. Muhammed, el-Bağdâdi,
el-Fark Beyne'l-Firak, s. 259). Birçok kaynak Mısır'daki
Fatımî Devletini kuran Ubeydullah el-Mehdi'nin Karmatî dâilerinden
büyük ölçüde istifade ettiğini yazmaktadırlar (Çağatay-Çubukçu,
I, 69).
Karmatiler'den bir grup Multan şehrini (Pakistan)
istilâ ettiler. Sultan Gazneli Mahmud onlara hücum ederek geri
püskürtmeye muvaffak oldu (396/1006) (H. İbrahim Hasan, IV/5, 314).
Horasan'daki hareket ise 260 (873)'da Rey şehrinde
Halaf ile başlamıştır. Bu arada Cürcan emiri
Karmatiler'e katılmıştır. Merv ve Deylem'e
yayılan hareket kısa bir müddet sonra gerilemiş ve ancak
Doğu Horasan'da sınırlı bir şekilde
tutunabilmiştir (Massignon, VI, 354a). Karmatî akidesi, esasını
Şiîliğin Mehdilik fikirlerinden alıyordu.
ilhamını ise muhtemelen başlangıçta, Suriye ve
Arabistan çöl bedevileri arasında yayılmış olan
İsmâilî propagandasından almıştı (Bosworth,
89). Tarikatın kurucusu olan Hamdan b. Karmat, bu düşüncelerini
yaymak için davetçiler yetiştirdi ve bunları ayrı
ayrı ülkelere gönderdi. Bunlar Kur'ân'ı ve Hadisleri kendi
anlayışlarına göre yorumlarlar, tarikata girmek
isteyenleri sekiz mertebeden geçirirlerdi. Bu mertebelerin herbirinde
Kur'ân ve Hadis yorumu, namaz ve orucun bırakılması,
şarabın haram olmayışı, kalbin temiz
tutulması, Hz. Muhammed (s.a.s) ile Hz. Ali (r.a)'yi sevmenin
gerekliliği, tarikata para yardımında bulunmanın yüceliği
ve tarikatın bütün sırları öğretilir, son gece de
kendi aralarında kadınlı-erkekli dini bir tören yapılırdı
(Çağatay, Ahilik, 67). Karmatiler'e göre kıble Kudüs'tür.
Hac yapmak isteyen kimse Mekke'ye değil Kudüs'e gitmelidir. Dinlenme
günü pazardır. Cuma günü çalışmak gerekir. Şarap
ve sair sarhoş edici içkiler helâldir. Yılda iki gün oruç
tutulur: Nevruz (21 Mart) ve Mihrican (16 Eylül)'de birer gün oruçlu
olmak yeterlidir (a.g.e, 66).
Karmatiler tenâsuha inanırlar (Çağatay-Çubukçu,
I, 59). Bunların inançlarına göre cennet, dünyadır. Dünyada
rahat, mutlu ve geçimi yerinde olan bir kişi cennettedir. Gerçek
cennet insanın derin bir zevk ve keyf içinde yaşamasıdır
(Çağatay, Ahilik, 66).
Karmatilik hareketinin belli-başlı
vasıfları ise şunlardır:
1- İlmî: Arap dilinin yabancı, özellikle
Yunan menşeili fen ıstılahlarını
geliştirmesine yardımcı olması.
2- Siyâsî: Hilâfetin Hz. Ali (r.a) âilesine ait
olduğunu ileri sürerek bunu halk arasında yaymaya çalışması,
dolayısıyla Sünnî akideyi yıkma teşebbüsü.
3- Dinî: Bütün din, ırk ve sınıflara
uygun akıl, hoşgörü ve eşitliğe dayanan bir akaidi
kabul etmeleri. Özellikle batıda tesir icra eden bu hareket
farmasonluğun gelişmesinde önemli rol oynamıştır
(Massignon, VI, 353a; Mehmed Ali Aynî, "Karmatlara dair yazılmış
kitaplar", Darülfünun İlâhiyat Fakültesi Meemuası,
İstanbul 1929, sene 3, sayı II, s. 103).
Sünnî İslâm akidesini saptırmak, bozmak ve
hatta ortadan kaldırmak hususlarında İslâm dünyasının
başına büyük gaileler açan Karmatiler, arkalarında
kendilerini hayırla anan bir topluluk bırakmayarak tarih
sahnesinden çekildiler.
A. Zeki İZGÖER