Şamil | Kategoriler | Konular

Vasi

VASÎ

Bir kimsenin mallarında veya çocuklarının
işlerinde tasarrufta bulunmak üzere tayin edilen akıllı, büluğ
ermiş, hür ve ehliyetli şahıs.

Bir kimse tarafından vefatını müteakip
terekesinde veya diğer işlerinde tasarrufta bulunmak üzere
tayin olunan vasîye "vasiyyi muhtâr" denir. Buna
"vasiyyü'l-meyyit" denildiği gibi vârislerin hallerine
nazaran "vasiyyü'l-eb", "vasiyyü'l-ah" veya
"vasiyyü zevi'l-erhâm" da denilir. Bir kimsenin her hangi bir
hususu için hâkim tarafından tayin olunan şahsa da
"vasiyyi mansûb" veya "vasiyyü'l kâdî" denir (Ö.
Nasuhi Bilmen, Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu,
İstanbul 1985, V, 116).

Güven bakımından vasîler üç kısımda
ele alınmaktadır. Bunun ise bazı hukukî sonuçları
ortaya çıkmaktadır.

1- Emîn (güvenilir) vasî: Kendisine güvenilen ve
vasiyet edilenleri yerine getirmeye muktedir olan bu şahsı hâkim
azledemez.

2- Güvenilir fakat kendisine vasiyet edilenleri yerine
getirmekten aciz olan vasî: Hâkim ona yardımcı olacak
başka birisini tayin eder.

3- Fâsık, kafir veya köle: Hâkim bu
özeliklerden birisine sahip olan vasiyi azlederek yerine bir başkasını
tayin eder (el-Fetâvâ'l-Hindiyye, Bulak 1310, VI,137; Mevsılî, el-İhtiyâr,
İstanbul 1989, 772-773).

Vasiyyet icab ve kabul ile tamam olur. Bir kimse bir
şahsa "Sen benim vasîmsin", "Sen, benim mallarımda
vasîmsin", "Sen benim ölümden sonra vekilimsin",
Ölümümden sonra evladım sana teslim ettim" gibi tabirlerden
birini söyleyip karşı taraf kabul ederse vasî tayin edilmiş
olur. Vasî tayin edilen şahıs onu tayin edenin
gıyabında daha önce kabul ettiği halde reddetse vasiyeti
reddolunmaz ve o vasîdir. Çünkü vasiyyet eden ona itimad ettiği
halde ölmüştür. Yüzüne karşı reddederse vesayet sona
eder. Bir kimse, bir şahıs vasî tayin ettikten sonra ölse, o
şahıs vesayeti reddetse, kadı tarafından
reddettiğine dair hüküm verilmişse o şahıs vesâyeti
tekrar kabul ederse bu kabul sahihtir. Ancak kadının hükmünden
sonra sahih olmaz. Güvenilir ve işleri yürüten vasisi vârislerden
bazısı veya hepsi kadıya şikâyet ederlerse vasînin hıyaneti
görülmedikçe vasîlikten çıkarılmaz. Bir kimse iki
şahsı vasî tayin ederse, Ebû Hanîfe (ö. 150/767)'ye göre
bunların her birisi tek başlarına ölenin malında
tasarrufta bulunamazlar. İmam Muhammed (ö.189/805)'e göre ise sayı
ile satılan mallarda herbiri tek başına tasarrufta
bulunabilir. Ancak ölenin techiz ve tekfininde, borcunu ödemede, alacağını
istemede, küçük çocuğunun ihtiyacı olan malı satın
almada ve çocuk için verilen hibeyi kabul etmede, muayyen emaneti
vermede, muayyen vasiyeti yerine getirmede, gasbedilmiş malı
sahibine iade etmede, fasid alış verişle
alınmış malı satıcısına vermede, zayi
olan malları toplamada, malları korumada, zayiinden veya
telefinden korkulan malları satmakta vasîlerden herbirinin tek başına
tasarrufta bulunması caizdir. Ebû Yusuf (ö. 182/798)'a göre, bu
iki vasîden herbirinin adetle satılan eşyalardan olsun
olmasın mutlak surette tasarrufları caizdir. İki vasîden
birisi ölürse, ölen kimse başka bir şahsı vasî tayin
etmemişse, kadı ölenin yerine başkasını vasî
tayin eder. Vasî ölürken bir başkasını tayin
etmişse tayin edilen bu vasî her iki terikeye de vasî olmuş
olur. Vasî ölürken iki terikeden birisinde tasarruf etmek üzere bir
şahsı vasî tayin etse Ebu Hanife'ye göre terikenin ikisine de
o şahıs vasî tayin edilmiş olur. İmameyn bu görüşte
değildir. Vasînin vârislerle kendisine vasiyyet edilen
şahıs arasında terikeyi taksim etme, si sahihtir.

Bir kimse, bir şahsı vasî tayin edip ve
kendi yerine hacc yapılması için vasiyette bulunsa vasî,
terikeyi vârisler arasında taksim edip, hacc için vasiyyet edilen
parayı kendisi alsa ve bu hacc parası vasînin yanında zayi
olsa, vârislerden geri kalan terikenin üçte birinden hacc parası
alınır. Ebû Yusuf'a göre, terikenin üçte birinden hacc parası
alındıktan sonra geriye bir şey kalmış ise, o
alınır, geriye bir şey kalmamış ise vârislerden
geriye kalanın üçte biri alınmaz. Zira vasiyyet terikenin
üçte birinden alınır, terikenin üçte biri bulunduğunda
vasiyyetin yerine getirilmesi vaciptir. Terikenin üçte biri katmayınca
vasiyet batıl olur. imam Muhammed'e göre terikenin üçte birinden
hacc parası ayrılıp zayi olduktan sonra geriye üçte
birinden para kalsa bile hacc için alınmaz. Zira terikeyi taksim
etmek vasînin hakkıdır.

Bir kimse, terikesinin bir şey satılıp
ve o şeyin parasının fakirlere tasadduk edilmesini vasiyyet
etse, vasî de emrolunan şeyi satıp parasını alsa, vasînin
elinde para zayi olsa, satılan şeye hak sahibi çıkıp
alsa vasî sattığı şeyin parası öder, ödediği
parayı terikeden alır.

Vasînin satışı ve satın
alması ancak insanların aldanabileceği miktar ile caizdir.
Zira vasînin terikede de tasarrufu vârisleri gözetmektir. Vasînin alım
satımı çocuğun menfaatine olduğunda sahihtir. Vasînin
yetimin malını mudârebe'ye, ortaklığa, sermayeye
vermesi, zengin üzerine yapılan havaleyi kabulü caizdir. Vasînin
yetimin malını ödünç vermesi, kendisi için ödünç alması,
yetimin malıyla ticaret yapması caiz değildir. Babanın
tayin ettiği vasî, dedenin tayin ettiği vasîden vesayete daha
layıktır.

İki vasî, "ölen kişi bizimle beraber
falanı da vasi tayin etmişti" der ve o şahıs da
bunu iddia ederse ihtisamen o da vasî kabul edilir. İki vasînin
küçük vârise mal isbatı için lehine yaptıkları
şahitlik kabul edilmez. Yine iki vasînin büyük vârisin lehinde,
ölen kimsenin terikesinde mal iskatı hususunda da yapacakları
şahitlik kabul edilmez. Vasînin şahitliği gerek davadan
önce gerekse azlinden sonra kendisini vasî tayin edip ölmüş olan
kişi aleyhinde caizdir. Lehine caiz değildir (Kâsânî,
Bedâiu's-Sanai', Kahire 1327-28/1910, VII, 330-394; el-Fetava'l-Hindiyye,
VI,136-158; Mevsilî, a.g.e., 772-776; Damad, Mecma'u'l-Enhur,
İstanbul 1328, II, 718-728; Mehmed Mevkûfâtî, Mevkufâtî (Sadeleştiren;
Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1980, II, 524-529; Ö. Nasuhi Bilmen,
a.g.e., V, 180-206).

Saffet KÖSE


Konular