Şamil | Kategoriler | Konular

Mahrem

MAHREM

Saygıya ve gizlenmeye değer şey,
kendileriyle evlenmek haram olan yakın hısım, İslâm'ın
kendileriyle evlenilmesini yasakladığı belli
hısımları ifade eden bir fıkıh terimi. Çoğulu
meharim gelir.

Evlenme engelleri mutlak ve nisbi olmak üzere ikiye
ayrılır. Birincisi hiç bir şekilde ortadan kalkmayan sürekli
engeller olup, bazı yakın nesep hısımları ile,
evliliğe bağlı sıhri hısımlar ve süt hısımları
bu gruba girer. Din ayrılığı, iddetli olma ve evli
bulunma gibi engeller ise geçici ve nisbi olup, bu vasıflarda
değişiklik meydana gelince engel kalkar. Mahrem sayılan
nesep hısımları Kur'ân-ı Kerim'de şöyle
belirlenmiştir: "Size, annenizle, kızlarınızla,
kız kardeşlerinizle, halalarınızla, teyzelerinizle,
kardeş kızlarıyla, kızkardeş
kızlarıyla, sizi emziren süt annenizle, süt kardeşlerinizle,
eşlerinizin annesiyle, cinsî temasta bulunduğunuz
karılarınızdan olan ve evinizde bulunan üvey kızlarınızla
evlenmek haram kılındı. Eğer anneleri ile cinsî
temasta bulunmamış iseniz onlarla evlenmenizde bir sakınca
yoktur. Sulbünüzden gelen oğullarınızın
eşleriyle evlenmeniz ve iki kızkardeşi bir arada
almanız da haram kılındı. Cahiliyet devrinde geçen
ise, artık geçmiştir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan
ve çok merhamet edendir" (en-Nisâ, 4/23).

Ayetteki kan hısımlarını dört
maddede toplayabiliriz:

1) Ana, ananın anası, babanın anası
ve yukarıya doğru bunların anaları,

2) Kız, oğul kızı, kızın
kızı, oğlun kızının kızı ve
aşağıya doğru bunların kızları.

3) Kız kardeş, kız kardeşinin
kızı,

erkek kardeşin kızı ve bunların
aşağıya doğru kızları.

4) Halalar ve teyzeler. Ana ve babanın
halaları ile teyzeleri de bu yasağın kapsamına girer.
Yalnız zikrettiğimiz bu hala ve teyzelerin, amca ve
dayıların hiçbirinin kızı ile evlenme
yasağı bulunmaz.

Süt emme yoluyla meydana gelen hısımlık
da mahremlik doğurur. Başkasının, küçük erkek veya
kız çocuğunu süt emme devresinde emziren bir kadın bu
çocuğun süt annesi, sütün meydana gelmesine sebep olan koca da,
süt babası olur. Artık bu çocuk süt emziren ailenin öz oğlu
gibi mahremlik hükümlerine tabi olur. (bk. "Süt Hısımlığı"
maddesi). Kayın valideler, kendisiyle cinsel temasta bulunan
eşin başka erkekten olan kızı da bu yasak
kapsamına girer.

Mahremlik fitne korkusu olmadıkça, bu yakın
hısımların gerektiğinde yalnız başına
kalmalarını, birlikte yolculuk yapmalarını ve tesettürsüz
olarak yani başı, kol ve ayakları örtüsü olarak görüşmeyi
mümkün kılar. Bu sayılanlar, biri diğerinin yanına,
yabancı erkeklerin yanına çıkarken giyilmesi gereken
dış elbise ve baş örtüsünü örtünmeksizin çıkabilir
(bk. "Tesettür" maddesi).

Nûr Suresinde, bir kadının yanına çıkabileceği
erkekler şöyle sıralanır: "Ey Muhammed! Mümin kadınlara
söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar,
ırzlarını ve namuslarını korusunlar, görünmesi
zarurî olanlar dışında ziynetlerini kendi
kocalarından veya babalarından veya kocalarının
babalarından veya kendi oğullarından veya
kocalarının oğullarından veya kendi
kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya
kız kardeşlerinin oğullarından veya
kadınlarından veya sahip oldukları cariyelerden veya cinsî
iktidarı olmayan hizmetçilerden veya kadınların mahrem
yerlerini henüz anlayacak çağda olmayan çocuklardan başkasına
göstermesinler"

Bu ayette belirtilen kimselerle görüşürken, kadının
tesettür durumunu şu şekilde tesbit edebiliriz:

Karı-koca birbirinin bütün bedeni ne bakabilir.
Bunda bir sakınca bulunmaz.

Kocası dışındaki diğer
sayılan erkeklerin yanında yüz, el ve ayaklarla, iş ve
hizmet sırasında açılan başını, saçını,
kulaklarını, boynunu, kollarını ve inciklerini açabilir.
Onların da bu kısımlara bakmaları helâldir. Çünkü
bunların yakınlıkları sebebiyle bir arada ve birlikte
bulunması zaruret gereğidir; fitne de söz konusu olmaz. Ancak,
kadın karın ve sırt kısmını kocası
dışında bu yakınlarının yanında da açamaz;
bu arsızlıktır. Erkeğin erkeğe karşı
olduğu gibi, kadının kadına karşı örtmesi
gereken yerler göbekle diz kapağı arasıdır. Bunun
dışında kalan yerlere hem cinsinin bakması mümkün ve
caizdir. Ancak, gayrimüslim kadınlar bundan istisna edilmiştir.
Onların mümin kadınları bu derece tesettürsüz görmesi
sakıncalı sayılmıştır. İktidarsız
olan veya yaşlılığı sebebiyle kadınlara
karşı ilgisi kalmamış bulunan erkekler de diğer
mahremlere benzetilmiştir. Küçük çocuklar ise henüz emir ve
yasaklarla yükümlü değildirler. Ancak, onlara, karşı
cinsle ilgili anlayışı ölçüsünde edeb öğretilmesi
gerekir (el-Kurtubî, el-Câmi'li Ahkâmi'l-Kur'ân, Beyrut 1965-1966, VI,
222-238; Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul
1936, IV, 3496-3509; Mevdudî, Tefhîmü'l-Kur'an, Terceme, Heyet,
İstanbul 1986, III, 468-479).

Kadınlara mahrem olan veya özel izin verilen bu
erkeklerin dışında kalanlara karşı örtünmeleri
ve yabancı erkeklere bakmaktan sakınmaları emredilirken,
aynı konuda karşı cins hakkında da şöyle
buyurulmaktadır:

"Ey Muhammed! Mümin erkeklere söyle, gözlerini
(fitne sebebi olabilen namahreme bakmaktan) sakınsınlar,
ırzlarını ve namuslarını korusunlar: Böyle
davranmak onlar için daha temiz ve daha hayırlıdır. Şüphesiz
ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır" (en-Nûr,
24/31).

Erkek ve kadında ilk cinsel etkilenme
bakışla başlar. Gözden kalbe duygu iletişimi olur.
Anlamlı bakışlar zinaya kadar götürebilir. Bu yüzden
mahrem veya izinliler dışında gözlerin bakışı
için sınır getirilmiştir. Fitne korkusu bulununca bu
sınır daha da dar tutulabilir. Süt kardeşlerin birbiri
yanında veya bir kadının kayın biraderi veya
eniştelerinin yanında tesettüre riayet etmesi gibi.

Hz. Peygamber yol kenarında oturan bazı
sahabileri görünce; "Yol kenarlarında oturmaktan
sakının" buyurdu. Sahabiler; "Buraları bizim
oturup konuştuğumuz yerlerdir" deyince; "Eğer
burada oturursanız yolun hakkını verin" buyurdu.
"Yolun hakkı nedir" sorusuna ise Allah elçisi şöyle
cevap verdi: "Yoldan gelip geçenleri seyretmemek, yoldan eza veren
şeyleri kaldırmak, selâm almak ve emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy-i
ani'l münker yapmak " (Buhârî, Mezâlim, 22; Ebû Dâvud, Edeb,
12; Ahmed b. Hanbel, III, 36, 47, IV, 30).

Sonuç olarak İslâm, kadın-erkek
ilişkilerinde, insan yaradılışına en uygun olan
ölçüleri getirmiş, nefis ve şeytanın etkisini
kırabilecek güçte önleyici tedbirleri almıştır.
Birlikte ve bir ailenin fertleri olarak yaşamak zorunda bulunan
yakın hısımlar arasında ebedi evlenme yasağı
koyarak, geçit vermez mahrem bir alan belirlemiştir. Evlenmeleri mümkün
ve caiz olan yabancı erkek ve kadınların görüşmesinde
tesettürün emredilmesi, iffetin korunması ve kalbin vesveseden
kurtarılması amacına yöneliktir. Hz. Peygamber'in eşlerinden
bir şey istenmesi gerekliğinde, konuşmanın perde
arkasından yapılmasını bildiren "hicab"
ayetinde; "Bu, sizin de onların da kalbleri için daha
temizdir" (el-Ahzâb, 33/53), kadınların sokağa çıkarken
dış elbise giyinmelerini bildiren "cilbab" ayetinde;
de Bunun, onların tanınıp, kendilerine eziyet
yapılmamasına daha yakındır" (el-Ahzâb"
33/59) buyurulması bunu ifade eder.

Şâmil İA


Konular