Şamil | Kategoriler | Konular
Hıcabe
HİCÂBE
Kâbe kapıcılığı, perdeciliği ve anahtarlarının korunması ve elde bulundurulması ile ilgili olan görev.
Buna Sidânet veya Hicâbet de denilmesine rağmen "hicâbe" genel kabul gören bir adlandırmadır. Bunun yardımcısına da sedânet denilmektedir.
Kâbe, ilk olarak Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmâil tarafından inşa edilmiştir (el-Bakara 2/27). Yine, Kur'ân, insanlar için ilk olarak te'sis edilen mâbedin Kabe olduğunu beyan etmektedir (Âlu İmran, 3/96). Mekke ve Kâbenin müslümanların merkezî toplanma yeri olduğunu Kur'ân şöyle belirtir. "İnsanları hacca çağır... uzak yollardan sana gelsinler" (el-Hacc, 22/27). Allah Kâbe'nin ilk muhafızlığını ve hacıların koruyuculuğu görevini Hz. İsmail'e vermesi neticesi daha sonraları ortaya çıkacak alan "Rifâde" (hacılara yemek vermek görevi), liva (bayraktarlık), sikâye (hacılara su dağıtmak), gibi faaliyetlerin temellerinin atılması sağlanmıştır. O zaman Kâbe'de siyâsî işler Cürhüm kabilesinin elinde bulunuyordu. Hz. İsmail ise, Kâbe'nin değişik hizmetlerine bakıyordu; perde ve örtü işleri de ondan soruluyordu.
Kâbe'nin anahtarlarını muhafaza etmek için hicâbe görevini yürüten şahsın emri altında diğer bazı görevliler de hizmet görür bunlar hicab eden sorulurlardı (İbnü'l-Hişâm, es-Sirâtu it-Nebeviyye, I, 80, 83). Bu görevi elinde bulunduran şahıs, en yüksek makama erişmiş sayılırdı. Hz. Peygamber (s.a.s)'in beşinci dedesi olan Kusay b. Kilâb'dan önce ve sonra, bu görevin ele geçirilmesi konusunda çeşitli mücâdele ve savaşlar çıkmış, ancak Kusay, bu görevi oğlu Abduddâr'a bırakarak ayrılmıştır. Bu görevi Haşim, Abdumenâf, Abdu'ş-Şemsoğullarının da almak istemeleri sonucun da onların başarıya ulaşamamaları ve hüsranlarıyla sonuçta bu kabileler arasında anlaşmaya gidilerek hicâbe görevi Abduddâr oğullarına bırakılmış ve İslâm'ın ilk yayılış günlerine kadar da onlarda kalmıştır. Mekke'nin müslümanlar tarafından fethi h. 8 (M. 630)dan sonra Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe'nin anahtarlarını yine Abduddar oğullarından Osman b. Talha'ya vermiş, bu zat, Hac, Umre veya ziyaret için gelenlere Kâbeyi açmakla görevlendirilmiştir.
Kabe'deki diğer görevlerinde, Hicabe ile alakası vardır. Bunlardan Sikâye, cahiliye devrinde Mekkeye gelen hacılara içilecek su te'mininden ibaret olup, buna "zemzem kuyusundan alınan su" veya zemzem suyu denirdi. Bu su olmayınca uzak yerlerden hurma ve üzüm suyu getirilerek hacılara dağıtılırdı. Bu görevi Abdulmenaçoğulları, Hâşimoğulları ve Abdulmuttaliboğulları yerine getirir olmuşlar, bunların zemzem kuyusunu bulmasıyla Kâbeye su taşıma işi son bulmuştur. Son olarak Ebû Talib'ten kardeşi Abbâs bu görevi devralmıştır.
Rifâde: Mekke'ye gelen hacıların fakir olanlarını doyurup onları güzel izzet ikramda buunmak ve sıcak bir yuva olmak amacını güden bir görev olup Kusay tarafından ortaya çıkarılmıştır. Bu gelenek İslâm'dan sonra da uzun bir süre devam etmiştir.
Kıyade; Kureyş'in Ukab (karakuş) denilen bir sancağıdır. Savaş zamanları dışarı çıkarma, saklama, bakım onarım gibi işlerin yerine getirilmesiyle görevliydi. Bu bayrağa "liva" da denirdi. Bu görevi Mekke'nin fethine kadar Ebû Süfyan yerine getirmiştir. Bunlardan başka Mekke'de Nedve veya Darü'n-Nedve teşkilatı, meşveret, sifâret (gönderilecek elçilerde heyet başkanı) hükümet (hakem) nezaret (taşınan eşya kontrolü) görevlerini yerine getiren ayrı ayrı sorumlular bulunuyordu.
Henüz kabile asabiyetini atamamış, bedevî Arabların teşkilat bakımından ne kadar disiplin içinde olurlarsa olsunlar mutlaka içlerinde bir sapma olayı görülmüş ve cahiliyet hayatının vermiş olduğu korkunç bunalımda insanlar bir türlü huzurlu bir ortama kavuşamamışlardır.
İslâm'ın gelişiyle gerçek hüviyetine bürünerek hayata konmuş ve devlet idaresini Allah'ın hüküm ve kanunlarının bekçileri olan müslümanlar almış, işte o zaman müslüman olsun-olasın bütün insanlar huzur ve mutluluk içerisinde, güvenli bir hayat ortamına kavuşmuşlardır. Din olarak "İslâm" onlar için yeterli olmuştur.
Naci YENGİN