Şamil | Kategoriler | Konular

Solculuk

SOLCULUK



Aşırı sosyalist düşünceleri ve
solcu politikaları benimseyen, yani kendilerine halkçı ve
demokrat diyenlerin yolunu takip etme veya onların sosyal ve politik
olaylara getirdikleri fikri çözümleri benimseme anlamında
kullanılan bir terim.

Sosyalist ve Komünist açıdan ise solculuk,
geleneksel sol partilere veya sendikalara oranla kitlelerin devrimci rolüne
üstünlük tanıyanların siyasi düşüncesi veya tutumuna
denir.

Küçümsenen ve aşağılanan bir anlamda
solculuk, sol bir parti veya sendika içinde aşırılığı,
aşırı sol akımı ifade için kullanılır.

Siyasi ve sosyal anlamda solculuk, 1789 Fransız
İhtilâliyle ortaya çıkmıştı. XIX. yüzyılın
ilk yarısında muhafazakârlara sağcı, liberallere de
solcu denilmişti (bk. Sağcılık).

"Solculuk" (Gausehisme) terimini ilk defa
Lenin'in 1920 de yazdığı "Sol Komünizm-Bir Çocukluk
Hastalığı" adlı kitabında
kullandığı söyleniyorsa da; yukarıda da
belirttiğimiz gibi bu terim Fransız İhtilâlinden beri
kullanılmaktaydı. Lenin, adı geçen kitabında
solculuğu daha ziyade küçültücü anlamda ve tenkit etmek için
kullanmıştır. Bu solculuk "keskin solculuk"; yani
şartlardan faydalanmasını bilmeyen ve zaman içerisindeki fırsatları
değerlendiremeyen solculuktur. O zaman "solcu" olarak
nitelenenlerin, sol komünizm veya işçi muhalefeti yandaşlarının
kabul etmedikleri bu terim, o dönemde, komünist hareketin solunda yer
almak isteyen ve 1918'den başlayarak Rusya ve Almanya'da belirli
konular çerçevesinde toplanan kişilerin ideolojilerini
belirlemekteydi. Bu konular; işçi denetimi, sendikal özerklik,
gelirlerin aynı düzeye getirilmesi ve eşit
paylaşılması, devrimci enternasyonalizme gitmek, işçi
konseylerinin partinin önüne geçmesini sağlamak vb. dir.

"Solcu" terimi daha sonraları Stalin'in
düşüncesine, şahsına karşı her çeşit
muhalefeti belirtmek için kullanılmıştır. Bu sebeple
Troçki, Tito, Mao Zedong, Che Guevara vb., solculukla suçlanmışlardır.
O zamandan beri, amaçları açık bir şekilde
kurumlaşmış sosyal, siyasî ve ideolojik sistem dışında
ortaya çıkan her sol mahiyetli ifade ve istek "solculuk"
olarak nitelendirilmiştir.

Sağcılık ve solculuğun siyaset ve
fikir hayatında Fransız İhtilâlinden sonra etkin olmaya başladığı
dikkate alınırsa, bu terimler Komünist Manifesto (1848)'sundan
yaklaşık yarım asır önce kullanılmış
demektir. Şu halde, bu tarih olayının ortaya koyduğu
önemli gerçek şudur: Sol ve solculuk mutlaka Komünizm demek değildir.
Fransız ihtilal meclislerinde aşırı sol hareket de komünizm
değildi. Buna göre, her solcu komünist değildir; ama her komünist
solcudur ve kendisini gizlemek isteyen komünistler bunu bir maske olarak
kullanırlar; sadece solcu olduklarını, komünist olmadıklarını
söylerlerdi.

"Solculuk" sadece siyasi ve fikri bir
özellik değil; aynı zamanda dini değerlerle ilgili ve inançla
da ilgili bir vasıftır. Kur'ân sağda olanlardan
bahsettiği gibi, solda olanlardan da bahsetmektedir. Kur'âna göre
sol ehli; kendi yaptıkları yüzünden yalanlanacak olanlar; uğursuz,
bedbaht ve Allah'ın kendilerini zillete düşürdüğü,
inançsızlık ideolojisini benimsedikleri için Allah'ın
huzurunda sol tarafta bulunanlardır. Bu sol ehli
(Ashabu'ş-Şimal). Allah'ın emrini tanımayan, namaz
kılmayan, fakire yardım etmeyen ve yedirmeyen, Allah'ın
kullarına acımayan, boş konuşan, beyhude ve bâtıl
işler peşinde koşan, zaman öldüren, gâfillerle gaflette
yarışan, ceza gününü yalanlayan ve inanmayanlardır. Bütün
bu menfi davranışların gerçek sebebi ise imansızlık
ve küfürdür.

Kur'ân-ı Kerim, Allah'ı inkâr eden, emir ve
yasaklarını tanımayan, yaradılış gâyesini
idrak edemeyen sol ehlinin âhiretteki durumunu şöyle açıklıyor:
"Sol ehli ise; onlar ne acıklı durumdadırlar!... Hücrelere
işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su ve kapkara
dumandan olan bir gölge içindedirler; ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı.
Çünkü onlar, bundan önce (dünyada) zevklerine düşkündüler ve
en büyük günah şirk (Allah'a ortak koşmak) üzerinde
ısrar ediyorlardı.... Bir de diyorlardı ki: Öldüğümüz,
toprak ve bir yığın kemik olduğumuz vakit mi,
hakikaten biz mi dirilecekmişiz? Evvelki atalarımız da
mı (dirilecek)? Söyle: Bütün evvelkiler ve sonrakiler, belirli bir
günün belirli bir vaktinde çaresiz toplanacaklardır. Sonra siz ey
sapkınlar, yalancılar! (Cehennemde) Zakkum ağacından
yiyeceksiniz; karınlarınızı ondan
doyuracaksınız. Üstüne de (susuzluğunuzu gidermek için)
o kaynar sudan içeceksiniz. Öyle ki, suya kanmayan develerin içişi
gibi içeceksiniz. İşte hesap günü, onlara ziyafet bu!.?
(el-Vakıa, 56/41-56). Ayrıca bk. Sağcılık.

Hüsameddin ERDEM


Konular