Şamil | Kategoriler | Konular

Zühd

ZÜHD

İsteksizlik, rağbetsizlik, aza kanaat. Terim
olarak, dünyaya ve maddî menfaate değer vermemek, çıkarcı,
menfaatperest ve bencil olmamak, kalpte dünya ve çıkar
kaygısı taşımamak, kanaatkâr olmak demektir. "Elde
olan dünyalığa sevinmemek ve elden çıkana üzülmemek,
elde bulunmayan şeyin gönülde de bulunmamasıdır"
şeklinde de tarif edilir.

Zühd sahibi olanlara; zahid denilir. Zühd, dünyayı
tamamen terk edip çalışmayı bırakmak, dünya
nimetlerine sırt çevirip, kuru ekmek yiyerek aba giymek değil,
lezzet verici şeyleri azaltmak, onlara dalmamaktır. Başka
bir ifadeyle: Ahireti unutup, dünyaya esir olmamaktır (Süleyman
Uludağ, Kuşeyrî Risâlesi, 252 vd).

Hz. Peygamber, zühdün; helâllara haram kılmak
veya malı telef etmek değil, elde olana güvenmemek olduğunu
bildirmiştir (Tirmizî, Zühd 29; İbn Mâce, Zühd, 1).

Allah (c.c) kullarının yararlanması için
çeşit çeşit nimetler yaratmış, dünyayı güzellik
ve lezzetlerle donatmıştır. Bunlardan yararlanmak herkes için
olduğu gibi müslüman için de tabiî bir haktır. Ancak, müslümanın
dikkat etmesi gereken husus, dünya nimetleri ve zevklerinden istifade
etmek için, meşru olmayan yollara sapmamak, israf etmemek ve
haramlara dalmamaktır. Müslüman meşru sınırlar içerisinde
dünya nimetlerinden istifade ederken âhireti hiç bir zaman unutmamalı,
asıl zevk ve nimetlerin orada olduğunu bilmelidir. Kısaca,
âhireti unutup, dünyaya gönül vermemelidir.

Zühd üç kısma ayrılır:

a- Haramları terketmek: Zühdün, bu türünün
bütün müslümanlarda bulunması gerekir. Herkes için farzdır.

b- Helâllardan, gerekli olmayanları terketmek: Bu
kullukta ileri derecelere ulaşanlarda bulunur.

c- Allah'la meşgul olmayı engelleyen her
şeyi terketmek: Bu da, "ârif ' denilen Allah'ı tam bilip
ona itaat eden kullara ait olan zühddür (Süleyman Uludağ, a.g.e.,
256).

Şamil İA


Konular