Şamil | Kategoriler | Konular
Zerdüştlük
ZERDÜŞTLÜK 
 
 
 
İranlı Zerdüşt tarafından kurulan 
 tek tanrılı inanç sistemi. İnanılan tek tanrıya 
 verdikleri Ahura Mazda adıyla bağlantılı olarak 
 Mazdeizm de denir. Sonraki dönemlerde ise daha çok Mecusilik adıyla 
 anılmıştır. 
 
Tek tanrılı bir inanç sistemi getirdiği 
 için kimilerince peygamber olarak kabul edilen Zerdüşt'ün hayatıyla 
 ilgili bilgiler daha çok efsanelere dayanır. Zerdüştçülerin 
 inanışına göre Zerdüşt, Büyük İskender'den 
 258 yıl önce ortaya çıkmıştır. Büyük 
 İskender, Ahameniş hanedanının (M.ö. 559-330) merkezi 
 Parsa'yı (Persepolis) M.ö. 330'da ele geçirdiğine göre Zerdüşt, 
 Harezm'in kralı olduğu sanılan Vistaspa'ya inançlarını 
 M.ö. 588'de kabul ettirmiş olmalıdır. O sırada 40 
 yaşında olduğu inancı doğru kabul edilirse, 
 doğum tarihinin M.ö. 628 olması gerekir. 
 
Spitamalar adıyla bilinen soylu bir aileye mensub 
 olan Zerdüşt, "Bilge Tanrı Ahura Mazda'dan vahiy 
 aldığını" öne sürerek eski İran dinini 
 yeniden biçimlendirmeye çalıştı. İnanç sisteminin 
 temelini tapınılacak tek tanrı, en yüce tanrı Ahura 
 Mazda oluşturur. Ahura Mazda, göklerin ve yerin, diğer bir 
 deyişle maddî ve manevî dünyaların 
 yaratıcısıdır. Birbirini izleyen karanlıkla 
 aydınlığın kaynağı, evrensel adaletin 
 yaratıcısı, doğanın merkezi, ahlakî düzeninin 
 kurucusu ve tüm dünyaların yargıcıdır. 
 
Ahura Mazda, başlıca altı niteliğe 
 sahiptir. Bunlar doğruluk ya da kusursuz düşen (aşa 
 vahishta), iyi akıl (vohu monah), iyiliksever bağlılık 
 (spenta armaiti), yararlı egemenlik (kshathra vairya), bütünlük ya 
 da kusursuzluk (haurvatat) ve ölümsüzlüktür (ameratat). Bu nitelikler 
 kutsal ölümsüzler (ameşa spenta) denilen altı göksel varlık 
 ya da melek olarak da düşünülür. Kutsal ölümsüzlerin simgelediği 
 iyi nitelikleri Ahura Mazda'ya inananlar da edinebilirler. Bu nitelikler 
 ilahî düzenin işleyişini yansıttıkları ve Bilge 
 Tanrı'yı izleyenleri birbirine bağlayan düzeni oluşturdukları 
 için, Ahura Mazda'nın dünyasıyla ona inananların dünyası 
 birbirine yaklaşmış olur. 
 
Zerdüşçülük'ün kutsal kitabı, hikmet ve 
 bilgi anlamına gelen Avesta'dır. Avesta, üç ana bölümden oluşur. 
 Yasna adını taşıyap ilk bölümde dinî törenlerde 
 okunan ilâhiler yer alır. Zerdüşt'e ait olduğu kabul 
 edilen Gatha'lar da bu bölümdedir. Toplam 896 mısradan oluşan 
 Gatha'l-ar, Gat denilen beş manzumedir. Manzumeler Esnud Gat, 
 Uştad Gat, Spentmend Gat, Vaşnu Hişter Gat ve 
 Vehiştvet Gat adlarını taşır. Çeşitli ilâhilerin 
 oluşturduğu ikinci bölüm Yuşt adını 
 taşır. Videvdat denilen üçüncü bölüm de "şeytanlara 
 karşı kanun" biçiminde adlandırılır. Bu bölümde 
 şeytanlara karşı tılsımlar ve temizlenme 
 kuralları yer alır. 
 
Zerdüşt inançlarına göre, ölümsüzlüğün 
 ve sonsuz mutluluğun geçerli olduğu hak ve doğruluk 
 ülkesinin mutlak hakimi olan Bilge Tanrı Ahura Mazda'nın 
 karşısında, kötülüğü simgeleyen Ehrimen yer alır. 
 Bu inanış Zerdüştçülük'ün ikici (dualist) yönünü 
 oluşturur. Ehrimen'in peşinden gidenler, özgür iradeleriyle 
 onu seçtikleri için kötü olurlar. Bu ahlakî ikicilik Zerdüşt'ün 
 kozmoloji anlayışından kaynaklanır. Bu 
 anlayışa göre başlangıçta "hayat ile hayat 
 olmayan" arasında seçim yapma özgürlüğü bulunan iki 
 ruh karşı karşıya gelmiştir. Bu ilk seçim, 
 iyilik ve kötülük ilkelerinin kaynağıdır. "Adalet 
 ve Hakikatin Egemenliği" iyilik ilkesiyle, "Yalanın (Druc) 
 Egemenliği" ise kötülük ilkesiyle bağlantılıdır. 
 Yalanın ülkesi daeva denilen kötü cinlerle doludur. Kendi 
 iradeleri ve kararlarıyla iki karşıt ilkeye dönüşen 
 iki ruhu da Ahura Mazda'nın yaratmış olması, 
 kozmoğonik ve ahlakî ikiciliğine karşın Zerdüşt 
 dininin tek tanrıcı niteliğini korumasını 
 sağlamıştır. 
 
Bilge Tanrı, kutsal ölümsüzlerin de yardımıyla 
 sonunda kötülüğün simgesi Ehrimen'i yok edecektir. Bu inanç, 
 kozmik ve ahlakî düzlemlerde ikiciliğin ortadan kalkacağı 
 anlamına gelir. Ama bu ikici anlayış Zerdüşt'ten 
 sonraki dönemlerde yeniden önem kazanmış, artık Hürmüz 
 (Yaratıcı) ya da Ormazd olarak anılan Ahura Mazda'nın 
 Ehrimen'l-e eşit konumda görülmesine neden olmuştur. Buna göre 
 zamanın başlangıcında dünya, biri iyinin, diğeri 
 kötünün egemenliği altında bulunan iki alana bölünmüştür. 
 Her insan bunlar arasında seçim yapmak zorundadır; kendi 
 iradesi doğrultusunda ya Bilge Tanrı'yı ve onun 
 egemenliğini ya da Yalan ülkesinde hüküm süren Ehrimen'i 
 seçecektir. İnsanın karar verme özgürlüğü, kendi 
 kaderini belirlemesi ve ondan sorumlu olması sonucunu 
 doğurmuştur. Doğru insanın ödülü, sonsuz 
 dürüstlük ve ölümsüzlüktür. Yalanın yanında yer 
 alanlarsa, yalnız Bilge Tanrı tarafından 
 yargılanıp cezalandırılmakla kalmayacak, kendi 
 vicdanlarınca da mahkum edilecektir. Bu insanların ölümden 
 sonra sürdüreceği hayat, İslam'daki Cehennem hayatına 
 benzer, insan bir kere seçimini yaptıktan sonra geri dönüş 
 yoktur. Bu nedenle dünya, birbiriyle savaş durumundaki iki 
 topluluğun oluşturduğu iki zıt kutup ,olarak 
 algılanır. 
 
Günah insanı kötü güçlerin esiri kılar. 
 Erdemler iyiliğin nihai üstünlüğüne yardım eder. 
 Doğru yaşama, ahlakî emirlere uyma başlıca 
 esaslardır. Ahlakî emirler iyi düşünce, iyi söz ve iyi iş 
 diye özetlenir. Yoksullara cömert davranma, misafirperverlik, bütün 
 kötülüklerden uzak kalma, toprağı sürme, sığırlara 
 bakma, sıkıcı şeyleri ortadan kaldırma da 
 başlıca erdemlerdir. Temiz hayvanları, özellikle 
 köpekleri öldürme büyük günahtır. Zina yasaktır. Bazı 
 cinsel konular ve ölü bedenine dokunma kirlenmeye yolaçar ve arınmak 
 için özel ayinler gerektir. 
 
Gathalarda Zerdüşt'ün kıyamet ve ahiret 
 hayatıyla ilgili inançları da açıklanır. Bu ilâhilerin 
 hemen her satırında ölümden sonra insanı nelerin 
 beklediğinden söz edilir. Bu dünyadaki hayat, ölümden sonraki 
 hayatın uzantısıdır. Bilge Tanrı tüm iyi davranış, 
 söz ve düşünceleri ödüllendirip kötülerini cezalandıracaktır. 
 Ölülerin ruhları, herkeste korku ve kaygı uyandıran 
 Karşılık Köprüsü'nden (Cinvat Peretu) geçecektir. Ahura 
 Mazda'nın yargısından sonra iyi ruhlar sonsuz mutluluk ve 
 ışık ülkesine, kötü ruhlar da korku ve karanlık 
 ülkesine gönderilecektir. 
 
Daha sonraları, Zerdüştçülük çevresinde 
 gelişen kozmolojinin dramatik bir akış olarak gördüğü 
 dünya tarihi her biri 3 bin yıl süren 4 dönemden oluşur. 
 Ezeli, öncesiz zamanda, aydınlıkta duran Hürmüz ile onun altında 
 karanlıkta duran Ehrimen vardır. İlk 3 bin yılın 
 sonunda, Ehrimen, kendisini Hürmüz'den ayıran Boşluk'u geçerek 
 ona saldırır. Ehrimen'l-e mücadelesinin sonlu ölçülerle 
 gerçekleştirilmediği sürece sonsuza kadar süreceğini gören 
 Hürmüz, onunla mücadelesinin süresini sınırlayan bir 
 anlaşma yapar. Arkasından, Zerdüşt inançlarının 
 özünü içerdiğine ve duaların en kutsalı olduğuna 
 inanılan Ahuna Vainya'yı okur. Büyük bir korkuya kapılan 
 Ehrimen, Cehennem çukuruna yuvarlanır ve ikinci 3 bin yılı 
 orada geçirir. Bu dönemde Hürmüz, evreni yaratmaya girişir. Önce, 
 kutsal ölümsüzlerin de içinde bulunduğu ruhlar âlemini, ardından 
 onun maddi karşılıkları olan gökyüzü, yeryüzü, 
 bitkiler, İlk Öküz ve İlk İnsan Gayomart'ı 
 yaratır. Sonra da insan ruhlarına iki seçenek sunar: Sonsuza 
 kadar doğum öncesi durumlarında kalmak ya da bir bedene bürünüp 
 dünyaya gelerek Ehrimen'l-e mücadelesinde Hürmüz'e yardım etmek. 
 Ruhlar doğmayı ve Hürmüz'l-e birlikte mücadele etmeyi 
 seçerler. Bu arada Ehrimen de altı kötü cin ve Hürmüz'ünkine 
 karşıt yapıda bir maddî âlem yaratır. 
 
İkinci 3 binin sonunda Ehrimen, İlk 
 Kadın olan Fahişe'nin kışkırtmasıyla gökyüzüne 
 saldırıp Hürmüz'ün yarattığı dünyaya 
 kötülüğü yayar. Onun öldürdüğü Gayomart'ın 
 cesedinden insan soyu ile ilk metaller, İlk Öküz'ün cesedinden de 
 hayvanlarla bitkiler türer. Üçüncü dönemde Ehrimen, maddî dünyaya 
 egemen olursa da, ondan kaçmayı başaramaz. Onu bu tuzağa düşüren 
 Hürmüz'dür ve Ehrimen, kendi felaketini kendi eliyle hazırlamıştır. 
 Son 3 bin yıllık dönem, yeryüzüne dinin gelişiyle, yani 
 Zerdüşt'ün doğumuyla başlar. Bu dönemi oluşturan 
 her bin yılın sonunda Zerdüşt'ün ölümünden sonra doğan 
 oğullarından biri onun halifesi olarak ortaya çıkacak ve dünyayı 
 kurtarma görevini üstlenecektir. Üçüncü ve son kurtarıcı 
 Saoşyans, son yargıyı gerçekleştirecek, 
 ölümsüzlük içkisini dağıtacak ve yeni dünyanın yolunu 
 gösterecektir. Saoşyans, Kansava Gölünde yıkanan bir 
 bakirenin, o gölde bulunan Zerdüşt'ün tohumuyla gebe kalması 
 sonucu doğacaktır. Böylece ölülerin dirilmesi başlayacaktır. 
 İlk İnsan Gayomart'ın kemikleri hayat kazanacak, bütün 
 ölüler tekrar vücutlarına kavuşacak ve bir yerde 
 toplanacaklardır. İyilerle kötüler ayrılacak, iyiler 
 Cennet'e, kötüler Cehennem'e gidecektir. Üç gün kalındıktan 
 sonra bütün yaratıkları Ateş Irmağı'ndan geçecek, 
 ateş kötüleri temizleyecek, şeytanlarla bütünleşenler 
 dışında herkes Ahura Mazda'nın ülkesine geçecektir. 
 Böylece sonlu zaman, 12 bin yıllık aradan sonra, içinden koptuğu 
 ezeli, öncesiz zamanla yeniden birleşecektir. 
 
Zerdüşt'ün kurduğu inanç sistemi, onun 
 ölümünden sonra bugün Afganistan'ı oluşturan topraklara 
 doğru güneye ve batıda Medlerle Persler arasında 
 yayıldı. Bu arada eski dinlere özgü öğeler de 
 canlandı, eski tanrılarla tanrıçalara yeniden tapınılmaya 
 başlandı. Bu dönemde Zerdüşt rahipler dinî temizlik 
 idealini ateşle simgelediler. Bu rahipler "ateş 
 yakıcılar" olarak anılmaya başladılar. Müslümanların 
 İranlıları "ateşe tapıcılar" 
 olarak nitelendirmelerine neden olan ateş kültü, İran dinî 
 yapısının en göze çarpan niteliği halini aldı. 
 Ateş tapınakları, güneş 
 ışığının bile sızmasına izin 
 vermeyecek şekilde yapılıyor, buradaki kutsal ateşe 
 insan eli değdirilmiyor, nefesle kirletilmiyordu. Ateşi 
 maşa ve kürekle besleyen rahipler ellerine eldiven giyiyor, ağızlarını 
 örtüyorlardı. Ayinle temizlenmiş odunlarla beslenen 
 ateşten evlere götürülmesi durumunda kesinlikle 
 söndürülmüyordu. 
 
İslâm'ın İran'da 
 yayılmasından sonra, Zerdüştçülük sınırlı 
 biçimde daha 3 yüzyıl varlığını sürdürdü. 
 8-10. yüzyıllarda ise artık yaşama şansını 
 tümüyle yitirdi. Bunun üzerine son Zerdüştçüler 
 İran'ı terkederek Hindistan'a göçtüler. Hindistan'da varlıklarını 
 hâlâ sürdüren Zerdüştçülere Parsiler denilmektedir. 
 
Günümüzde Parsilik olarak adlandırılan 
 Zerdüştçülük, güçlü monoteist bir karakter taşımaktadır. 
 Ateş, yine tanrıyı simgelemektedir. Eskiden olduğu 
 gibi içinde sürekli ateş yapan tapınakları vardır. 
 Bu tapınaklara Parsi olmayanlar alınmaz. Günde beş kez, 
 ateşin temizliğini korumak için temizleme ayini yapılır. 
 Rahipler denetiminde yapılan ayinlerde Avesta'dan ilâhiler okunur. 
 Sunu ve kurbanlara büyük önem verilir. Ölüler, kentten uzak 
 "dakhma" denilen ölü kulelerine bırakılır. 
 Necis sayılan bu kuleler 4-5 metre yüksekliğinde silindirik 
 yapılardır. Terasına çıplak biçimde yatırılan 
 ölülerin etleri akbabalar tarafından yenilir, kemikleri güneşte 
 kurur. Daha sonra bu kemikler kule içinde depolanır. Böylece toprağın 
 kirletilmediğine inanılır. 
 
Ahmet ÖZALP



