Şamil | Kategoriler | Konular

Vahdet-i kusud

VAHDET-İ KUSUD

Tasavvufta insanın istek ve iradesini
Allah'ın istek ve iradesi ile birleştirmesi. Tevhidin bir yorum
biçimidir. İslâm ilke ve kuralları ile çakışan bir
tevdid ve vahdet anlayışını belirtir. Vahdet-i
şuhud ve vahdet-i vücud anlayışını benimseyen
mutasavvıflar târafından halka ait bir vahdet
anlayışı olarak kabul edilir.

Mutasavvıflara göre vahdet-i kusud, kalbte Allah'ın
ilahlığını yerleştirmek, Allah
dışındaki varlıkların (masiva)
tanrılığını reddetmektir. Bu vahdet, Allah'a
kulluk ile Allah dışındaki varlıklara kulluktan,
Allah'a duyulan sevgi ile O'nun dışındaki varlıklara
sevgiden, Allah'tan korku ile diğer varlıklardan korkudan,
Allah'tan istemek ve yardım beklemekle Allah dışındaki
varlıklardan istemek ve beklemekten, Allah'a tevekkül ve bağlanmakla
diğer varlıklara tevekkül ve bağlanmaktan geçmek; kısaca,
isteyerek, özgür iradeyle Allah dışındaki
varlıklardan yüz çevirmektir. Bu vahdet anlayışı
"la maksude illallah" (Allah'tan başka maksut yoktur) cümlesiyle
özetlenir:

Vahdet-i kusudun yetkinliği, kalbte Allah'tan
başka hiçbir şeyin kalmaması ile anlaşılır.
Bu da sevgi ile bağlantılıdır. Allah sevgisi, kalbteki
masiva sevgisini yakarak yok eder. Kalbteki Allah sevgisi arttıkça,
insanın masiva sevgisi azalır; insanın Allah'a kulluk ve
bağlılığı, diğer varlıklara
karşı da bağımsızlık ve özgürlüğü
artar.

Vahdetin bu anlayış biçiminde bir irade
birliği söz konusudur. Yoksa irade sahiplerinin (Allah ile insanın)
birliği düşünülemez. İnsan, iradesini Allah'ın
iradesinde yok etmiştir. Ama kendisinden geçme durumunda değildir,
uyanıktır ve her şeyi kendi gerçekliği içinde değerlendirir.

Ahmed ÖZALP


Konular