Şamil | Kategoriler | Konular

Tefekkür

TEFEKKÜR

Herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni
yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varma.

Tefekkere fiili, üç harfli olan "fekere"
fiilinden türemiştir. Fekere kök fiili ve ondan türemiş olan
tefekkere, efkere, fekkere ve iftekere fiilleri aynı
anlamdadırlar. Tefekkürün zıddı, fikirsizlik ve düşüncesizlik
demektir.

Tefekkür, insana mahsus bir özelliktir. İnsan,
tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır ve
üstün olur. Tefekkür ancak kalpte tasavvuru mümkün olan şeyler
hakkında yapılabilir. Onun için, Allah'ın
yarattığı varlıklar hakkında tefekkür
mümkündür. Fakat Allah'ın zatı hakkındaki tefekkür
mümkün değildir. Çünkü Allah hiç bir şekilde suret olarak
vasıflandırılamaz ve şekil olarak hayal edilemez (el-İsfahânî,
el-Müfredât, İstanbul 1986, 578).

Hz. Muhammed (s.a.s)'e en çok etki eden ayetlerden
biri, tefekkürle ilgilidir. İki kişi Hz. Âîşe (r.a)'ı
ziyaret etmişler. Onlardan biri, "Hz. Muhammed (s.a.s)'de gördüğünüz
etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız?"
deyince, Hz. Âîşe (r.an) şöyle demiştir:

"Resulullah (s.a.s) bir gece kalktı, abdest
alıp namaz kıldı. Namazda çok ağladı. Gözlerinden
akan yaşlar sakallarını ve secde esnasında yerleri
ıslattı. Sabah ezanı için gelen Hz. Bilâl (r.a):

"Ya Resulullah (s.a.s)! Geçmiş ve gelecek bütün
günahlarınız affedildiği halde, sizi ağlatan nedir?"
deyince, o: "Bu gece Yüce Allah bir ayet indirdi. Beni bu ayet ağlatmaktadır"
dedi ve ayeti okudu:

"Göklerin ve yerin yaratılışında,
gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim
sahipleri için ibret verici deliller vardır? (Âl-i İmrân,
3/190).

Ondan sonra Resulullah (s.a.s): "Bu ayeti okuyup
da üzerinde tefekkürde bulunmayan, düşünmeyen kişilere
yazıklar olsun" dedi.

Bu ayette, tefekküre davet edilen akıl
sahiplerinin durumunu açıklayan bir sonraki ayetin meâli de şöyledir:

"Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine
yatarken Allah'ı anarlar, gözlerin ve yerin yaratılışı
üzerinde tefekkür ederler (düşünürler). Rabbimiz (derler), bunu
boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından
koru!.." (Âl-i İmrân, 3/191).

İbn Abbas (r.a)'ın naklettiğine göre,
bazı insanlar Allah'ın zatı hakkında düşünmek
istediler. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.s) bu hususta şu açıklamada
bulundu:

"Allah'ın yarattıkları
hakkında düşünün. Allah'ın zatını düşünmeyin.
Allah'ın şahsı hakkında düşünmeye güç
yetiremezsiniz"

Lokman (a.s) yalnız başına tenha bir
yerde oturup tefekkürde bulunurdu. Kendisine: "Niye yalnız
oturuyorsun? İnsanlarla oturup sohbette bulunsan, daha iyi olmaz
mı?" diye sormuşlar. Lokman (a.s) şu cevabı
vermiştir: "Uzun süre yalnız kalmak, tefekküre daha
müsaittir. Uzun süre tefekkürde bulunmak da, insanı cennetin
yoluna sevkeder"

Ömer b. Abdülaziz tefekkür hakkında şöyle
demiştir: "Yüce Allah'ın nimetlerini düşünmek, en
faziletli ibâdetlerdendir".

İmâm Şafiî de: "Herhangi bir konuda
hüküm çıkarırken, tefekkürden faydalanın" diyerek,
tefekkürün usûl ilmindeki önemine işâret buyurmuştur (Gazzâli,
İhya, Beyrut, t.y. IV, 423 vd.)

Tefekkürün neticesinde insan geniş bir ilme
sahip olur. İnsanın ilmi artınca da, kalbinin hali
değişir. Onun neticesinde de, insanın hali ve hareketleri
değişir. Görülüyor ki insanın bilgisinin artması ve
davranışlarının düzelmesi, tefekkürle başlar.
Onun için Yüce Allah Kur'an'da çeşitli hususları dile
getirdikten sonra "... Şüphesiz bunda tefekkür eden (düşünen)
insanlar için ibretler vardır" (en-Nahl, 16/11) demektedir.
İnsanları tefekküre davet eden bu ifade Kur'an'da beş
yerde daha geçmektedir (er-Ra'd, 13/3; en-Nahl, 16/69; er-Rûm, 30/21;
ez-Zumer, 39/42; el-Casiye, 45/13).

Tefekkürle aynı kökten meydana gelen kelimeler,
Kur'an'da onsekiz yerde geçmektedir.

Kur'an'da birçok ayette, akıl erdiren, düşünen,
bilen insanlar için ibretler vardır denmekte ve tefekkür anlamını
ifâde eden pek çok kelime kullanılmaktadır.

Olumlu tefekkür olduğu gibi, olumsuz tefekkür de
vardır. Doğru olmayan tefekkürün neticesi de doğru olmaz.
Ancak salim kalbe sahip olan insanların tefekkürü sağlıklı
olabilir. İslam dininin istediği tefekkür, hiç şüphesiz
sağlıklı olanıdır. İnsanları bu olumlu
tefekküre davet eden bazı ayetlerin meâli şöyledir:

"O'dur ki arzı uzattı, orada sabit
dağlar ve ırmaklar var etti. Orada bütün meyvelerden iki çift
yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz bunda
tefekkür eden (düşünen) bir toplum için ayetler vardır"
(er-Ra'd, 13/3)

"O'dur ki, sizin için gökten bir su indirdi.
İçecekleriniz ondandır ve hayvanları
otlattığınız ağaçlar, bitkiler ondan sulanıp
filizlenmektedir. Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit
meyvelerden bitirmektedir. Şüphesiz bunda, tefekkür eden (düşünen)
bir toplum için (yaratıcının varlığına,
kudretine ve hikmetine) işaret vardır" (en-Nahl, 16/10,11).

"Biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik,
Allah'ın korkusundan onu, baş eğmiş, parça parça
olmuş görürdün. Bu misalleri, tefekkür etsinler diye insanlara
veriyoruz" (el-Haşr, 59/21) İslâm'ın bu kadar önem
verdiği olumlu tefekkür, insanı taklitçilikten kurtarmaktadır.
Meselâ, "dünya hayatı geçicidir; ahiret hayatı ise
ebedidir. Ebedi olan şeyi geçici olan şeyden üstün tutmak
daha iyidir" şeklindeki bir nasihatı dinleyip ahiret için
çalışan insan, başkasını taklit ederek kendisini
iyi yola sevketmiş olur. Fakat tefekkürün yani derin bir düşüncenin
neticesinde bu kanaata varan ve ona göre bilinçli hareket eden kişi,
her zaman için daha kârlı çıkar. Bilerek kötü şeyden
korunmuş ve iyiyi tercih etmiş olur. Aynı zamanda
başkalarını taklit etmekten kurtulur; kendisi
başkalarına yol gösterir.

Nureddin TURGAY


Konular