Şamil | Kategoriler | Konular

Taassub

TAASSUB

Bağnazlık, doğru veya
yanlışlığa bakmaksızın bir fikrin
savunmasını yapmak, kendi dinini, mensup olduğu düşünceyi
veya ekolü her türlü düşünce ve inançtan üstün görmek,
Taassup da kör bir tarafgirlik ve doğruluğu hiç araştırılmadan
karşıt düşünceyi inkâr vardır.

İnsanda herhangi bir konuda oluşan
aşırı sevgi ve heyecan bilgi ile değil de cehaletle
desteklenirse, o konuda taassup; ilimle desteklenirse, müsamaha (hoş
görürlülük) meydana gelir. Taassup sahiplerine mutaassıp denir.

Her ne kadar halk arasında mutaassıp kelimesi
dindar anlamında kullanılıyorsa da, bu çok yanlış
bir kullanımdır. Taassupa en çok karşı çıkan
din İslâm'dır. Hz. Peygamber (s.a.s) müşrikleri
İslm'a davet ettiğinde onlar, yanlış-eksik yönleri
olduğunu söyleyerek değil, körü körüne atalarının
dinine sarıldıkları, hiç bir araştırma ve
tartışmaya girmeden kendi dinlerini üstün gördükleri için
İslâmiyet'i kabul etmiyorlardı. Hak dini kabul ettirmeyen, ona
karşı koyduran bu kör inada Kur'an "Cahiliyye taassubu"
(hamiyyetü'l-câhiliyye) (el-Fetih, 48/26) demektedir.

Bugün de İslâmiyet hakkında yeterli ve
doğru bilgisi olmayan, aksine, onun hakkında yanlış
bilgilere sahip olan ve kendi bildiklerini tartışmasız
doğru ve üstün kabul ederek İslâm'a karşı olan
mutaassıp aydınlar olabileceği gibi, dinî heyecanları
çok, fakat din hakkındaki bilgileri eksik olan mutaassıp
dindarlar da olabilir. Müslüman mutaassıp değil, hoşgörülü
olmalıdır. Müsamahakâr insan, sabit fikirli değildir,
medeni cesaretle fikirleri tartışabilir, doğru ile
yanlışı ayırdetme gücüne sahiptir. Hakkında
yeterli bilgisi olmayan şeylerde körü körüne iddia sahibi değildir.
Ancak böyle davranıldığı zaman doğruyu anlatma
imkanı olur. İslâm'ın yayılışında Hz.
Peygamber (s.a.s) insanlara İslâm'ı hoşgörü ile anlatmış,
irşadının vazgeçilmez unsuru, müsamahası
olmuştur. "(Dini anlatırken)
kolaylaştırınız (hoşgörülü olunuz), zorlaştırmayınız,
müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz" (Buharî, Edeb, 80) hadisindeki
tavsiye de bunu göstermektedir.

Kur'anî nasslara ve sünnete uygun olan bağlılık
taassup değildir. Zira iman, tasdik etmek; İslâm ise, hak ve doğru
olana teslim olmak demektir. bu da dine bağlılık ve
sadık olmak anlamını taşır ki, buna salabet-i
diniyye* denir.

Bilgisizlikten kaynaklanan taassup ise inat ve
muhakemesizlik üzere kuruludur. Taassup yalnız dinlerde değil,
beşeri ideolojilerde de bağnazca bağlılıklar
neticesinde görülmektedir. Müslüman dinine körü körüne değil
bilinçli olarak bağlıdır.

Akif KÖTEN


Konular