Şamil | Kategoriler | Konular

Taammüd

TAAMMÜD

Amd kökünden "tefe'ul" babında bir
mastar. "Amd" veya "taammüd" eş anlamlı
olup, önceden tasarlayarak, düşünerek, bilerek, isteyerek ve kasıtla
yapmak demektir.

Kasten veya taammüden işlenen suçlar o konuda
verilebilecekken ağır ceza ile cezalandırılır.
Çünkü unutarak, yanlışlıkla veya zorlama
karşısında işlenen suçlarda failin iradesi suça
yönelmiş değildir. Taamüdde ise suçun bilerek, planlanarak ve
tasarlanarak işlenmesi söz konusu olur.

Kur'an-ı Kerim'de taammüden işlenen suçlara
en ağır ceza öngörülür: Kim bir mümini kasten öldürürse,
onun cezası Cehennemdir. Orada ebedî olarak kalacaktır. Allah
ona gazap ve lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır?
(en-Nisâ, 4/93). Diğer yandan kasten adam öldürmenin dünyadaki
cezası kısastır: "Ey iman edenler! Size
öldürülenler hakkında kısas farz kılındı"
(el-Bakara, 2/178). Hz. Peygamber; "Kim kasten öldürürse, bunun
hükmü kısastır" (Ebû Dâvûd, Diyât, 5).

Kasten ve taammüden öldürmenin kısası
gerektirdiği konusunda görüş birliği vardır. Ancak
kasıt ve taammüdün karînesi üzerinde ise görüş
ayrılığı olmuştur. Ebû Hanîfe'ye göre, bir
uzvu bedenden ayırabilecek bir silâh veya âlet ile işlenen
öldürme fiili kasten ve taammüden işlenmiş sayılır.
Keskin demir, taş, ağaç ve benzerleri ile bir insanı
öldürmek gibi. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre, ister
öldürücü âlet ile olsun, ister ölüme yol açan bir fiil ile olsun,
işlenen öldürme suçu kasten ve taammüden sayılır.
Denize veya ateşe atmak, uçurumdan yuvarlamak ve zehirlemek bunlar
arasında sayılabilir. İmam Şafiîye göre bedene batan
veya kesici âletlerde olduğu gibi genellikle ölümü doğurabilecek
bir şeyle öldürmek de taammüden öldürme kapsamına girer (el-Kâsânı,
el-Bedâyi, Beyrut 1394/1974, VII, 233 vd.).

Kasten öldürmeden başka bir de kasta benzer
şekilde öldürme çeşidi de vardır. Buna "şibhü'l-amd"
denir. Ebû Hanîfe'ye göre, öldürücü vurmanın silah veya silah
niteliğinde öldürücü olmayan yani bedenin azalarını
koparamayan bir şeyle olması, öldürmedeki kastı
hafifletir. Değnek, taş, büyük sopa ile vurmak gibi. Çünkü
bunlarla genel olarak ölüm meydana gelmez, terbiye amacıyla
kullanılmış olmaları ihtimal dahilindedir. Fetva da bu
görüşe göre verilmiştir.

Ebû Yusûf ve İmam Muhammed'e göre, büyük taş
ve büyük sopa gibi ağır şeylerle öldürmek kasten
öldürme sayılır. Kasta benzer öldürme ise genellikle
öldürmeyen taş, küçük sopa gibi şeylerle vurmakla gerçekleşir.

Buna göre değnek, küçük taş, kırbaç
gibi genel olarak öldürücü olmayan âletlerle vurmak üç Hanefi
İmanına göre de kasta benzer öldürme" niteliğindedir.

Öldürme kastedilmeden vurma sonucu öldürme ise
"yanlışlıkla öldürme" çeşidine girer. Av
sanarak insana ateş edip ölümüne yol açmak gibi.

İslâm'ın yasakladığı bir
işin kasıtsız olarak yapılması, sorumluluğu
kaldırır. Nitekim ayette yanılmalara karşı,
Cenab-ı Hak'tan şöyle af istenir: "Rabbimiz, unuttuk veya
yanıldı isek bizi sorumlu tutma" (el-Bakara, 2/286). Bu
duaya cevap niteliği taşıyan bir hadiste şöyle
buyurulur: "Şüphesiz, Allah ümmetimden, yanılma, unutma
ve yapmaya zorlandıkları şeyin hükmünü kaldırmıştır"
(Buhârî, Talâk, II, İlm, 4, Şurût, 12, Enbiyâ, 2; İbn
Mâce, Talâk, 16-20).

Kasıtlı yapılan bir işin günaha
yol açacağı, ayette şöyle belirlenir: "Evlatlıkları
babalarının adıyla çağırın. Bu, Allah
nezdinde daha adaletlidir. Eğer babalarını
bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve
dostlarınızdır. Yanlışlıkla
babalarından başka birinin adıyla çağırmanız
halinde size bir günah yoktur. Fakat bunu kasten yaparsanız günaha
girersiniz. Allah çok affedici, çok merhametlidir" (el-Ahzâb,
33/5).

Hac sırasında ihramlı iken av
hayvanı öldürmede de kastın cezaya etkisi şöyle açıklanır:
"Ey iman edenler! Hac'da ihramlı iken av hayvanı
öldürmeyin. Sizden kim, ihramlı iken kasten bir av hayvanı
öldürürse, onun cezası: İçinizden adaletli iki kişinin
vereceği hükme göre ehl hayvanlardan öldürdüğüne denk ve
Kâbe'ye ulaşacak bir kurbanlıktır, yahut onun değeri
kadarıyla kefaret olarak yoksulları doyurmak veya değeri
ölçüsünde oruç tutmaktır. Bu ceza, işlediği suçun karşılığını
tatması içindir, Allah geçmişte yapılanları
affetmiştir. Kim yeniden bu yasağı ihlâl ederse Allah onu
cezalandırır" (el-Mâide, 5/95).

Sonuç olarak, suçların sorumluluğu
gerektirmesi kasıt unsuru ile yakından ilgilidir. Suçun işlenişinde
kasıt unsurunun bulunmaması çoğu yerde sorumluluğu ya
tam olarak ya da kısmen kaldırmakta yahut da hafifletmektedir.

Hamdi DÖNDÜEN


Konular