Şamil | Kategoriler | Konular

Sika

SİKA

Hadis râvilerinde aranan şartlardan biri; adâlet
ve zabt sıfatlarını taşıyan güvenilir râvi.

Kelime anlamına göre, kendisine itimad olunan,
güvenilen kimse demek olan "sika" hadis
ıstılahında gerek adâlet gerekse zabt yönünden kusursuz
olan hadis râvileri hakkında kullanılan bir tabirdir. Bir râvinin
hadislerinin kabul olunabilmesi ve kendisinin sika diye vasıflandırılması
için, adâlet ve zabt vasfını tam olarak
taşıması gerekmektedir. Adâlet, hadis naklinde,
rivayetlerinin kabul edilebilmesi için râvilerde bulunması gereken
vasıfların en önemli olanlarından biridir.

Hadis râvisinin, din işlerinde istikamette
olması, fısk ve fücurdan selâmeti, mürüvveti ihlal eden hata
ve kusurlardan uzak olmasına râvinin adâleti (adâletü'r-râvî)
denilmektedir. Bu râvi dinî farîzayı gereği gibi ifâ eder,
emrolunanı işler, nehyolunandan kaçınırsa,
"adl" ile mevsûf olur. Nitekim böyle kimseler hakkında,
dininde adl ile mevsuf, hadisinde sıdk ile ma'rûf, denir (Hatib Bağdadî,
el-Kifâye fi İlmi'r-Rivâye, Haydarabad 1357, s. 80).

Hadis âlimlerinin bazılarına göre adâlet,
insanı büyük günah (kebâir) işlemekten ve küçük günah
(sağâir) üzerinde ısrar etmekten alıkoyan bir melekedir.
Bazılarına göre de, şehâdet ve rivâyetin kabul
edilmesini gerektirecek şekilde, insana, taât ve mürüvvetin hâkim
olmasıdır. Zira insanın işlerinde masiyet ve mürüvvetsizlik
galebe çalarsa, şehâdet ve rivâyeti reddedilir (Tahir
el-Cezâirî, Tevcîhu'n-Nazar, Beyrut (t.y), s. 26).

Bir râvinin adâleti çeşitli yollarla bilinir.
Bazan, adâleti sâbit olan kimselerin o râvinin adâleti hakkında
şehâdet etmeleriyle; bazan adâletinin ilim ehli arasında
şöhret kazanmasıyla ve sika (güvenilir) olan kimselerin o
râviden övgü ile bahsetmeleriyle bilinir. Bu ikinci durumda, râvinin
adâletinin tesbiti hususunda herhangi bir açıklama (beyyine) veya
şâhit aranmaz. Meselâ Mâlik b. Enes, Şu'be b. Cerrâh,
Süfyan es-Sevrî, Süfyan b. Uyeyne el-Evzaî, Abdullah b. Mübârek,
Veki' b. Cerrâh, Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Maîn, Ali b. Medinî ve
bunların benzeri bir çok muhaddisin adâleti, ilim ehli arasında
büyük bir şöhret kazanmış ve her biri hakkında
diğer mühaddisler hayır ve senâ ile bahsetmişlerdir.

Zabt, kelime itibariyle insanın,
işittiği herhangi bir şeyi aradan uzun zaman geçmiş
olsa bile, dilediği anda hatırlayabilecek bir şekilde
belleyip hıfzetme yeteneğine sahip olması demektir. Hadis
ıstılahında, rivâyetinin kabulü için bir râvide
bulunması gereken iki önemli sıfattan birini teşkil eder.
Hadis usulü âlimleri zabtı; ezberdekinin zabtı (zabtu's-sadr)
ve kitaptakinin zaptı (zaptul-kitab) diye iki kısma
ayırmaktadırlar. İnsanın işittiği bir
şeyi dilediği zaman hemen hatırlayabilecek şekilde
hıfzetmesine zabtu's-sadr denilir. Kitaptakinin zabtı
(zabtul-kitab ise; râvinin, işittiği veya tashihini
yaptığı andan itibaren, içindeki hadisleri edâ veya
rivâyet edinceye kadar kitabını koruması demektir. Bir râvinin
zabt bakımından kuvvet ve kudreti, rivayet etmiş
olduğu hadislere, aranılan şartları taşıyan
başka râvilerin muvafakatiyle bilinir. Eğer bir râvinin
hadisleri, zabt şartına hâiz diğer râvilerin hadîslerine
muhâlif olursa; o râvi, zabt bakımından zayıf
sayılır (Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, Ankara (t.y), s.
46).

Bir râvide bu iki sıfat, yani adâlet ve zabt sıfatı
birleştiği zaman, o ravi sika (güvenilir) olma özelliğini
kazanır. Şüphesiz hadisteki sıhhat ve za'fiyet, her
şeyden önce, hadisi nakleden ravinin güvenilir olup olmamasına
bağlı olarak ortaya çıkan sıfatlardır. Bir râvi
ne derece güvenilir ise, onun rivayet ettiği hadis de o derece
sıhhat kazanmış olur. Bir hadisin isnadını
teşkil eden ravilerin hepsi güvenilir (sika) oldukları
takdirde, o hadisin sahih olduğuna hükmolunur. Ravilerden birinin
veya bir kaçının güvenilir olmaması halinde, onların
bu halleri, rivayet ettikleri hadisin sıhhati üzerinde şüphe
ve tereddütlerin belirmesine ve dolayısıyla o hadisin sahih
olmadığı hükmünün verilmesine sebep olur. Bu önemli
kaide dolayısıyla, hadis ravilerinin gözönünde tutulmasına
ve hallerinin araştırılıp ortaya konmasına büyük
önem verilmiştir.

Diğer taraftan "sika? tabiri, hadis
ravilerin adalet vasfını taşımış
oldukları açıklanırken (tadil) kullanılır ve
bazan bu kelime tadilin en yüksek mertebesini göstermek üzere iki defa
tekrarlanarak söylenir;" sika sika? gibi, yahut da tadile delâlet
eden diğer tabirlerle birleştirilerek kullanılır;
"Sika sebt, sika mutkın, sika hücce, sika hâfız"
gibi. Bazan da "evseku'n-nâs" (insanların en sika
olanı) tabiri kullanıldığı görülür.

Sika ve zayıf olan ravilerin bilinmesi, hadis usulünün
üzerinde durduğu önemli konulardan biridir. Bu nedenle hadis
târihinde sika ravilerin isimlerini ve tercemelerini bir araya getiren
kitapların telifine büyük önem verilmiştir. Muhaddislerden
bazıları sadece sika ravilerin tercüme-i hallerini anlatmak
maksadıyla "Kitabu's-sikât" adı verilen eserler
yazmışlardır. Bu şekilde "Kitabu's-sikât"
isminde eser yazan muhaddisler arasında İbn Hibban el-Büstî,
Zeynuddin Kasım b. Kutluboğa ve Halil b. Şahîn bulunmaktadır.
Bazı muhaddisler de sika râvilerle birlikte zayıf râvileri de
toplayan kitaplar yazmışlardır. Bunların pek çok
misali bulunmaktadır. Mesela Buharî'nin üç târihi, İbn
Hıbban'ın Kitabul-cerh ve't-tadîli, İbn Ebî Hatim
er-Razi'nin, Ebu İshak İbrahim b. Yaküb el-Cüzecânî'nin
Kitabul-Cerh ve't-tadili, İbn Kesir'in Kitâbut-Tekmile fi
marifeti's-sikat ve'd-duafâ vel-mecâhîl, isimli eseri, Zehebi'nin
Mizânul-İ'tidâl'i, İbn Hacer'in Tehzibu't-Tehzib'i, bunlardan
bir kısmıdır. Bu tür eserler arasında yer alan
İbn Sa'd'ın et-Tabakatül-Kübrâ'sı, Sahabe, Tabiün ve
kendi zamanına kadar yaşamış olan kimseleri de
alması bakımından meşhûr olmuş önemli bir
eserdir.

Muhaddislerin râvilerin sika olup olmadıklarını
tesbit etmek için göstermiş oldukları fevkâlâde ilmi
gayretler, Hz. Peygamber (s.a.s)'den rivâyet olunacak hadisleri sağlam
ve sıhhatli bir şekilde elde etme gayesine yöneliktir. Hiç
şüphesiz adâlet ve zabt vasfını tam olarak
taşıyan sika bir râvi ancak sağlam ve sahih rivayetler
nakleder. Zayıf, asılsız ve münker rivâyetleri de ancak
tanınmaları için ele alırlar. Sika olmayan râvilerin de
özel kitaplardan toplanıp tanıtılması onlar
kanalıyla naklonulmuş rivâyetleri tanımak açısından
büyük bir kolaylık sebebidir. Çünkü sika olanın rivayeti
kabul olunur ve onunla amel edilir. Sika olmayan râvilerin de çok iyi
tanınması gerekmektedir. Muhaddisler rical ile ilgili
yapılması gereken tüm çalışmaları en ince
teferruatına kadar açıklığa
kavuşturmuşlardır.

Sabahaddin YILDIRIM


Konular