Şamil | Kategoriler | Konular

Satranç

SATRANÇ

İki kişi arasında, altmış dört
kareye bölünmüş dört köşe tahta üzerinde onaltışardan
otuz iki taşla oynanan, yargıya ve zekâya dayanan bir oyun.
Satranç, eskiden beri düşünmesini ve zihnini işletmesini
seven kimselerin zevk aldığı bir oyundur.

Bazı tarihçilere göre satrancı ilk defa,
Truva'nın kuşatılması sırasında askerlerin
oyun oynayıp vakit geçirmeleri için Palamides adında bir
komutan bulmuştur.

Arap kaynaklarına göre, satranç, Hindistan'da
genç bir prense ders veren bir Brahman rahibi tarafından,
kralların bile tek başına hiç bir şey
yapamayacağını, başkalarının
yardımına muhtaç olacağını göstermek için
düzenlenmiş bir oyundur. Bu oyun çok beğenilir ve rahibe bir
ödül verilmek istenir. Rahip, satrancın her karesi için bir
öncekinin katı olan sayıda buğday tanesi verilmesini rica
eder. Ancak hesabı yapılınca altmış dört karenin
katlarına isabet eden buğday tanelerinin bütün dünya kıtalarının
yetmiş altı kat daha geniş toprak parçasına
buğday ekilse, bunların toplam ürünü kadar tuttuğu
hesaplanır.

Satranç oynamanın İslâmî hükmü onun
kumar sayılıp sayılmaması ile yakından ilgilidir.
İslâm fakihleri kumar çeşitlerinin haramlığı
konusunda görüş birliği içindedir. Çünkü Kur'an-ı
Kerim'de şöyle buyurulur: "Sana şarabın ve
kumarın hükmünü sorarlar. De ki: Bu ikisinde büyük bir günah ve
insanlar için bazı faydalar vardır. Ancak bunların günahı,
kazandıracağı faydadan daha büyüktür" (el-Bakara,
2/219). Kendisinde, oynayanlardan bir taraf için kazanç, diğer
taraf için zarar bulunan her oyun haram kılınan kumar
niteliğindedir. Bu, tavla, satranç ve benzeri oyunlardan olabilir.
Günümüzde yaygın olan piyango oyunları da bu kapsama girer.
Bunların bir hayır amacı taşıması veya mücerret
kazanç için oynanması, hükmü değiştirmez. Bunlardan
elde edilen kazanç (habis, pis, kirli) kazanç" sayılır.
Hadiste:" Âllah temizdir, ancak temiz olanı sever" (Müslim,
Zekat, 64; Tirmizî, Tefsîru Süre, 3/26) buyurulmuştur.

Satranç haram olan kumara vesile yapılarak
oynanırsa, haram olduğunda fukahanın icma'ı
vardır. Çünkü harama alet olmuştur. Harama alet olan şey
ise haramdır. Ama kumar sayılacak bir şekilde
oynanmıyorsa, yâni araya bir şeyler koymadan, sırf zihin
jimnastiği olmak veya yarışma yapmak için oynanıyorsa,
bu konuda İslâm hukukçuları farklı görüşler
belirtmişlerdir.

Şiîlerden İmamiyye ve Zeydiyye'ye göre, ne
şekilde oynanırsa oynansın, satranç, haramdır
(el-Huliyy, Şeraiul-İslâm, II, 9; İbn Miftâh,
Şerhul-Ezhâr, IV, 383).

Hanbeli hukukçuların sahih olan görüşü de
satrancın her ne olursa olsun haram olduğu şeklindedir.
Ancak Hanbelîlerin diğer görüşüne göre, oynarken araya bir
şey konmazsa, farzı terke ve haramı işlemeye sebep
olmazsa satranç oynamak mekruhtur. Buna bağlı olarak satranç
aletini alıp satmak da haramdır (İbn Kudame, el-Muğnî,
IX, 171).

Hanefî ve Malikilere göre satranç tahrimen mekruhtur
yani harama yakındır (el-Bâci, el-Münteka, VII, 278; İbn
Abidin Haşiyesi, VI, 394).

Haram olduğunu söyleyenler şu delilleri
ileri sürüyorlar:

Ey iman edenler; şarap, kumar, dikili taşlar
(putlar), fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan
kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan şarap ve
kumar yolu ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi
Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak istiyor. Artık vazgeçtiniz
değil mi?" (el Maide, 5/90-91) âyetine göre satranç haramdır.
Bu âyetin tefsirinde İmam Kurtubî şöyle der: "Bu âyet
kumara alet olsun, olmasın tavla ve satranç oynamanın haram
olduğuna delâlet etmektedir. Çünkü Allah Teâlâ şarabı
haram kıldığı zaman, Ey iman edenler, şarap,
kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi birer
pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz"
buyurdu. Bunun gerekçesi olarak da şunu gösteriyor: "Şeytan
şarap ve kumar yolu ile aranıza düşmanlık ve kin
salmak, sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak istiyor.
" Demek ki azı, çoğunu yapmaya sevkeden, oynayanlar
arasına kin ve düşmanlık girmesine sebep olan ve
Allah'ın zikriyle namazdan alıkoyan her oyun, aynen şarap içmek
gibidir. Bu da o oyunun haram olmasını gerektirir. Şayet,
"şarap içmek sarhoşluk verir ve içen namazı
kılmaya güç yetiremez. Tavla ve satranç oynamakta bu yoktur"
denilirse buna şöyle cevap verilir: "Allah, şarapla
kumarı, haram olma bakımından aynı manâ içine aldı
ve insanlar arasında kin ve düşmanlık salmak,
Allah'ın zikri ile namazdan alıkoymak gibi vasıflarla
vasıfladı. Şu bilinen bir şeydir ki şarap
sarhoşluk verir, fakat kumar sarhoşluk vermez. Ancak mahiyetleri
değişik olmakla beraber, Allah katında bu ikisi haram olmak
bakımından aynı seviyededir.

Aynı şekilde şarabın azı
sarhoşluk vermez. Nitekim tavla ve satrancı oynamak da
sarhoşluk vermez. Sonra da şarabın çoğunun haram
olduğu gibi azı da haram olur. Bu durumda sarhoşluk vermese
dahi tavla ve satranç oynamak şarap gibi haramdır. Bunlarla
oyuna başlandığında insana gaflet gelir. Kalbi etkisi
altına alan bu gaflet, bir tür sarhoşluk verir. Şarap
sarhoşluk vermek suretiyle namazdan alıkoyduğu için haram
olmaktadır; Tavla ve satranç oynamak da önce insanı gaflete
sevkedip oyalamakta ve dolayısıyla namazdan
alıkoymaktadır" (Kurtubî, el-Cami' li Ahkamil-Kur'an, VI,
291).

Ebû Bekr b. el-Esrem, el-Cami' isimli eserinde Vâsıle
b. el-Eska' (r.a)'dan şu hadisi rivayet eder: Rasûlüllah (s.a.s):

"Her gün ve gecede Cenabı Hak mahlûkatına
üç yüz altmış defa (rahmet) nazarıyla bakar.
"Şah" diyenlerin bu bakıştan nasibi yoktur"
buyurur.

Bilindiği gibi satrançtaki taşlardan
birisinin adı şahtır ve oynanırken sık sık
"şah!" kelimesi kullanılır.

Deylemî, Enes (r.a)'den Rasûlüllah (s.a.s)'in şöyle
buyurduğunu rivayet eder: "Satranç oynayan mel'undur".

Bu konuda hadis olarak nakledilen başka sözler de
vardır, ancak bunların sıhhati şüpheli
görülmektedir. Zira satranç Rasûlüllah (s.a.s) döneminde
bilinmiyordu. O, Sahabe döneminde ortaya çıktı (İbn Hacer
el Heytemi, ez-Zevâcir, II/320).

İbn Ebî Şeybe, İbnül-Münzir ve
İbn Ebî Hatim, Hz. Ali'nin şöyle dediğini rivayet
etmişlerdir: "Tavla ve satranç kumardandır"
(ez-Zuhayli, el-Fıkhul-İslâmî, Dımaşk 1985, III,
572-573).

Abd b. Humeyd de Hz. Ali'nin şu sözünü rivayet
etmiştir: "Satranç acem (Arab olmayan)ların
kumarıdır" (Şevkânî, Neylül-Evtâr, VIII, 108).

Ebû Mûsa el-Eş'arî şöyle demiştir:
"Hatalı kişiden başkası satranç oynamaz."

İbn Abbas'a sorulduğunda şöyle dedi:
"O, kumarın en şerlisidir" (İbn Hacer, ez-Zevâcir,
II, 321).

Satranç konusunda rivayet edilenlerin en sıhhatlisi
Hz. Ali'den rivayet edilenlerdir (İbn Kudâme, el-Muğnî, IX,
121).

Şafiîlere göre satranç tenzihen mekruhtur,
haram değildir. Mezhebin sahih görüşü budur. Bunlara göre
satranç tavladan hafiftir. Tavlanın özünde, fal oklarında
olduğu gibi, atmak vardır. Satrançta ise düşünme temel
esastır. Bu da savaş taktiğini öğrenmekte
faydalıdır. Yine Şafiîlere göre satranç aletini alıp
satmak mekruhtur (Nevevi, el-Mecmu', IX, 244; İbn Hacer, ez-Zevâcir,
II, 326).

Zahirîler'de satranç mubahtır. İbn Hazm,
satranç hakkında nakledilen rivayetlerin sıhhatini kabul
etmemektedir (İbn Hazm, el-Muhallâ, IX, 55-61).

Müfessir Alûsî ise, tavla ve satrancın, hatta
çocukların oynadığı ceviz, bilye, bezik ve kur'a
oyununu kazanma ve kaybetme duygularını
hortlattığı için haramdır ve kumarın bir çeşididir
(Alûsî, Ruhul-Meanî, II,114) demektedir.

Hanefîlerden İmam Ebû Yusuf'a göre de satranç
mubahtır (İbn Abidin Haşiyesi, VI, 394).

Hanefilere göre İbn Abbas, Ebû Hureyre, İbn
Sîrîn, Hişam b. Urve, Saîd b. el-Müseyyeb ve Saîd b. Cübeyr
gibi Sahabe ve Tabiîn satrancı mubah görmüşlerdir (Yusuf
el-Kardavî, el-Helâl vel-Harâm fil-İslâm, s. 217).

Malikîlerden İbn Kudâme, Şafiîlerin
"savaş taktiğini öğretir" şeklindeki
ifadelerini şöyle reddediyor: "Satranç oyununda böyle bir
maksat yoktur. Oynayanların çoğu ya sırf oyalanmak veya
kumar kastıyla oynarlar.

"Satrançta temel esas savaş taktiğini
öğretmektir" Sözlerine şu cevabı veririz: "Böyle
bir kasıt olmayıp sadece insanı bol bol meşgul edip
Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymaktan başka bir
faydası yoktur" (İbn Kudâme, el-Muğnî; IX, 171).

Satrancı mekruh ve mubah görenler de bunun için
bir takım şartlar ileri sürmektedirler. Bu şartlara
uymadığı takdirde onlara göre de haramdır:

1- Hanbelîler gibi, haramlığına inanan
birisi için, harama yardımcı olduğundan dolayı
haramdır.

2- Oynarken namazı geçirmemek gerekir. Çünkü
bu çeşit oyunlar vakit hırsızıdır. Namaz geçirmeye
sebep olursa, bu, haram olur.

3- Düşük karakterli kimselerle oynanmamalıdır.

4- Kin, düşmanlık ve yalan yere yemin etmeye
sebep olmamalıdır.

Oyun heyecanına kapılıp sövmekten,
çirkin sözler söylemekten kaçınılmalıdır (İbn
Hacer, ez-Zevâcir, II, 326-327).

İsmail KAYA


Konular