Şamil | Kategoriler | Konular

Salabet-i diniyye

SALÂBET-İ DÎNÎYYE

Dînî gayret. "İzzet; Allah'ındır,
Rasûlünündür ve Mü'minlerindir" (el-Münâfıkûn, 63/8)
âyeti, mü'minin haysiyet sahibi olduğunu, bunu koruması
gerektiğini ifade eder. Ümmet-i Muhammed'in özelliklerinden biri de
"Muhammed Allahın Rasulüdür.

O'nunla beraber olanlar (ümmeti), kâfirlere karşı
sert, kendi aralarında merhametlidirler" (el-Fetih, 48/29)
âyetinde belirtildiği gibi, İslâm düşmanlarına
karşı sert olmaktır. Hadisler müslümanın, korkak
değil, cesur olmasını tavsiye etmektedir. Şahsı
ile ilgili olaylarda böyle olması gerektiği gibi, dinini
ilgilendiren hususlarda da cesur, gayretli olması gerekir. Dine veya
müslümanlara yapılacak maddî-manevî, sözlü-fiilî sataşmalar,
tecâvüzler, mü'minler tarafından bertaraf edilmelidir. Mü'mini
buna sevkeden duygu, salâbet-i diniyesidir. Günümüzde medeni cesaret
denilen şeyin dinden kaynaklanan şeklidir. Müslüman, medeni
cesaret ve dini cesareti şahsında toplamalı, fakat yerinde
ve zamanında kullanılmasını da bilmelidir. Dinî
cesaretin ancak, sağlam bir iman ve doğru İslâmî
bilgilerle sağlanabileceği de unutulmamalıdır.
İslâma yönelik sataşmaları en güzel bir şekilde
savuşturmak ta Kur'an'ın emridir. Salâbet-i dîniyye, yerli
yersiz, kaba bir kuvvet kullanma değil, bilakis, zaman ve zemine göre
muhataba cevap verebilme, onu ikna veya susturmadır. Mesela, din
hakkında yanlış bilgiler vererek ileri geri konuşan
birine yapılacak en doğru hareket, onu kırmadan
doğruyu anlatabilmektir. Bunu anlamıyorsa, onu ilzam etmek,
doğruları söylemek suretiyle susturmaktır. Fakat müslüman,
mütecaviz olmamalıdır. Çünkü maksad, İslâma gelecek
zararı defetmek ve mümkünse mütecavizi İslam adına
kazanmaya çalışmaktır.

Akif KÖTEN


Konular