Şamil | Kategoriler | Konular

Nefs-i mutmainne

NEFS-İ MUTMAİNNE

Hiç bir şüphe ve tereddüt taşımadan,
itmi'nân-ı kalple Allah'ı Rab kabul edip, O'nun
peygamberlerinin getirdiği dini de hak din bilerek Allah'a teslim
olan ve O'na ulaşan insanın nefsi (es-Seyyid eş-Şerif
el-Cürcânî, et-Ta'rifât, İstanbul 1283, s. 165; el-Gazalî,
İhya-u Ulumiddin, Beyrut (t.y.) III, 4).

Sufiler, Kur'an-ı Kerimin çeşitli ayetlerine
dayanarak, insan nefsinin altı mertebesinin olduğunu ileri sürmüşler
ve kendilerinden de yedincisi diye nefs-i kâmileyi ilave ederek yedi
mertebeye çıkarmışlardır.

1- Nefs-i Emmâre: Allah'ın emirlerine uymayan,
yasaklarını çekinmeden yapan ve zevkine tabi olan nefistir.

2- Nefs-i Levvâme: Allah'ın emirlerine bazen uyan,
bazen uymayan, işlediği günahlardan dolayı üzülen ve
sevaplardan dolayı sevinen nefistir.

3- Nefs-i Mülheme: Mümkün mertebe Allah'ın emir
ve yasaklarına uyan nefistir.

4- Nefs-i Mutmainne: İmân esaslarına inanan,
İslâm'ın emir ve yasaklarına uyan, bu konularda hiç bir
şüphe ve tereddüdü olmayan, neticede Allah ile manevî bir bağ
kuran ve bunun lezzetine ulaşan nefistir.

5- Nefs-i Radiye: Her yönüyle Hakk'a yönelen,
Allah'tan gâfil olmama şuuruna eren ve O'ndan razı olan
nefistir.

6- Nefs-i Mardiyye: Bütün benliği ile Hakk'a
teslim olan ve böylece Allah'ın kendisinden razı olduğu
nefistir (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili,
İstanbul 1970, VIII, 5817).

7- Nefs-i Kâmile: Bütün kötülüklerden sıyrılıp
manevi olgunluğa eren nefis. Bu mertebeye erişen bir
kişinin bütün sıfatları güzeldir ve her hali ibadet sayılır
(Süleyman Uludağ, Kuşeyri Risalesi tercümesi, s. 222, 277,
290).

Aslında nefs, bir şeyin kendisi, benliği,
zatı ve hakikatıdır. Ona göre nefs-i mutmainne, o dereceye
ulaşan insanın kendisi demektir (Elmalılı, Hak Dini
Kuran Dili, VIII, 5814).

Nefs-i mutmainne, Kur'anda bir yerde geçmektedir:

Ey huzura eren nefis, sen Allah'tan ve O da senden razı
olarak Rabb'ine dön!... (lyi) Kullarımın arasına gir!..
Cennetime gir!.. " (el-Fecr, 89/27, 28, 29, 30).

"Nefs-i mutmainne", genelde Türkçeye "huzura
eren nefis" olarak tercüme edilmiştir. Bu dereceye
ulaşmış olan bir insan, Allah Resulunün getirdiği her
inanç ve ameli hak olarak kabul eder; Allah'ın dininin
yasakladığından mecburen değil, seve seve kaçınarak
uzak durur; Allah yolunda ne fedakârlık gerekiyorsa yapar; dünyanın
İslâm dışı lezzet ve menfaatlerinden mahrum
kaldığı halde, onları özlemez ve tersine bu konuda
kalbi mutmain olarak hak dini takib edip çeşitli pisliklerden
korunur. Nefs-i mutmainne dendiği zaman, bu vasıflara sahip olan
insan akla gelir (Muhammed b. Cerir et-Taberî, Camiul-Beyân fi Te'vil'i
Ayil-Kur'an, Mısır 1954, XXX,190 vd.; Muhammed b. Ahmed el-Ensârî
el-Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmil-Kur'an, Kahire 1967, XX, 57 vd.).

Bazı âlimlere göre bu ayet, Hz. Osman (r.a) hakkında
nazil olmuştur. Diğer bazı âlimlere göre ise, Hubeyb b.
Adiy hakkında nâzil olmuştur. Mekkeli müşrikler onu idam
edip yüzünü Medine'ye çevirdikleri zaman, Yüce Allah onun yüzünü
Ka'be'ye doğru çevirmişti (el-Kurtubî, el-Cami', XX, 58).

Nefs-i mutmainne derecesine ulaşan insan, dünyada
bu şekilde Allah'a tam manasıyle teslim olmuş bir halde
yaşar. Gönül huzuruna, ruhî saâdet'e ulaşır. Gam ve
kederden uzak olur. Ahirette de Allah'ın iltifâtına nail olur.
Yüce Allahın nefs-i mutmainne seviyesindeki insana yönelik bu

"Rabb'ine dön, (iyi) kullarım arasına
gir, Cennetime gir" meâlindeki hitapların ne zaman vuku
bulacağı hakkında da alimlerin farklı yorumları
vardır. Alimlerin değişik tefsirlerine göre bu hitâr ya
ölüm anında veya kıyâmet gününde yahutta Cennet'e girişte
yapılacaktır (ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, VI,
233).

Nureddin TURGAY


Konular