Şamil | Kategoriler | Konular

Naziat suresi

NAZİAT SÛRESİ

Kur'an-ı Kerim'in yetmiş dokuzuncu suresi.
Kırk altı ayet, yüz yetmiş kelime ve yedi yüz otuz
harften ibarettir. Fasılası, elif, mim ve he harfleridir. Mekkî
sûrelerden olup, Nebe' suresinden sonra nazil olmuştur.
Adını ilk ayetinde geçen "Nâziât' kelimesinden almıştır.
'

Sure, ahiret hayatını inkâr edenlerin bu
inançlarında ne kadar dayanıksız olduklarını
izah eden, özellikle kıyamet ve ahiret hayatını konu alan
ve müşrikleri uyaran tehditkâr ayetlerden oluşmaktadır.
İnkârda direnenlere, Hz. Musanın getirdiklerine inanmayıp
düşmanlık yapan Firavunun acı sonu
hatırlatılarak, onun akıbetinden ders almaları
hedeflenmektedir.

Surenin ilk beş ayetinde, vücudun en uç noktalarından
kâfirlerin canım "söküp çıkaran", müminlerin canım
ise "yavaşça çeken? ; Allahın emirlerini süratle
yerine getirmek için "yüzüp yüzüp giden ", bunu yerine
getirirken birbiriyle adeta "yarışıp geçen";
"derken (Allah'ın izniyle kâinatı idare etme) işi(ni)
düzenleyen" meleklere yemin edilerek, ardından gelen ayetlerde
kıyamet, tüm şiddetiyle gözler önüne serilmektedir: "O
gün bir sarsıntı sarsar, ardından başka bir
sarsıntı gelir. O gün kalpler korkudan titrer. Gözler donakalır"
(6-9). O gün yalnızca kâfirlerin, fâsıkların, günahkârların
ve münâfıkların kalpleri oynar. Çünkü Allah; "O an
büyük korku onları asla tasalandırmaz. Melekler onları
şöyle karşılar: İşte bu size vâdedilen gündür"
(el-Enbiyâ, 21/103) buyurarak müminlerin o günün korkusundan emin
olacakları müjdesini vermektedir. Allah kıyamet gününün
şiddetini açıklıyor ki; Biz çukura girip çürümüş
kemikler olduktan sonra yeniden mi diriltileceğiz. (Eğer öbür
taraf Muhammed'in dediği gibiyse bizim) bu dönüşümüz zararlı
bir dönüştür" (10-12) diye alay edenler, belki düşünürler.
Çünkü, o anın gelmesi öyle pek uzak ve zor değildir; "Tek
bir haykırmaya bakmaktadır, onlar (uykularından uyanır
gibi) hemen uyanırlar" (13, 14).

Müşrikleri, kıyamet gününün dehşetiyle
korkutan Allah Teâlâ, küfürlerinde direnenlere, bu kez tarihten örnek
veriyor; onların da iyi bildikleri Hz. Musa-Firavun
kıssasını anlatıyor ki, belki bundan ibret alıp
yola gelirler. Kur'an, olayı ayrıntısıyla açıklıyor.
Çünkü durumları, hakka düşmanlığın
cezasını suda boğulmakla ödeyen Firavuna çok
benzemektedir. Üstelik, Firavun onlardan daha güçlüydü, emrinde
hazineler ve ordular vardı. O bile, kendisini Allah'ın
azabından kurtaramadı. Toplumun başında iyice azan
Firavun, belki yaptıklarından arınır diye Allah,
kendisine Mûsâ'yı gönderdi. Allah Teâlâ, Mûsâ'nın
getirdiği mucizeler karşısında bile etkilenmeyen,
üstelik ona düşman kesilen Firavun'u, adamlarını
toplayıp: "Sizin büyük tanrınızım" diye
meydan okuduğu için dünya ve âhiret azabıyla
yakaladı" (15-25).

Sure boyunca Allah, müşrikler belki
inatlarından vazgeçerler diye herşeyi kullanıyor,
anlamaları için ibret alınacak herşeyi kendilerine
hatırlatıyor. Onların gözleri, yirmi yedi ila otuz
üçüncü ayetler arasında sürekli gördükleri tabiat olaylarına
çevrilmek isteniyor: "Yaratılışça siz mi daha
çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu (Allah) yaptı. Yükseklik miktarını
yükseltti, onu düzenledi. Gecesini örtüp kararttı,
kuşluğunu (güneşin ışığını)
açığa çıkardı. Bundan sonra da yeri döşedi.
Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.
Dağları sapasağlam çaktı (ki), sizin ve
hayvanlarınızın geçimi için" (27-33). Buradaki;
Bundan sonra da yeryüzünü serip döşedi" ifadesi, yeryüzünün
gökyüzünden sonra yaratıldığı anlamına gelmez.
"Sonra" kelimesi iki cümlenin arasında sadece bir
bağlaçtır. Çünkü, Kur'an-ı Kerim'in başka
bazı ayetlerinde yeryüzünün yaratılışı gökyüzünden
önce zikredilmiştir.

Tüm bu hatırlatmalardan sonra, küfredenlere son
uyarı yapılıyor: Herşeyi bastıran o büyük
felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan neyin peşinde
koşmuş olduğunu hatırlar. Gören kimseler için
Cehennem ortaya çıkarılmıştır (o gün) Artık
kim azar ve dünya hayatını tercih ederse (onun için) gidilecek
yer Cehennemdir. Ama kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi kötü
heveslerden vazgeçirirse (onun için) gidilecek yer Cennettir"
(34-41).

Surenin son ayetlerinde hitap, Resulullah'a
döndürülerek bu kadar uyandan sonra hâlâ yola gelmeyip kıyametin
ne zaman kopacağım sorarak alay eden müşriklere, onun
gaybden haber veren bir kâhin değil anlayan ve korkan kimseler için
bir uyarıcı olduğu bildirilmekte ve son kez yapılan
bir uyarıyla sûre sona ermektedir: "Onlar onu gördükleri
zaman sanki bir akşam veya kuşluk vaktinden fazla
kalmamış gibi olurlar" (46).

Ömer TELLİOĞLU


Konular