Şamil | Kategoriler | Konular

Mutaffifin suresi

MUTAFFIFÎN SÛRESİ

Kur'ân-ı Kerim'in seksen. üçüncü sûresi.
Otuz altı âyet, yüz doksan dokuz kelime ve yedi yüz otuz harften
ibarettir. Mekkî sûrelerden olup, Ankebut sûresinden sonra nâzil olmuştur.
Adını ilk âyetinde geçen ve "ölçü, tartıda
eksiklik yapanlar" anlamına gelen "Mutaffıfin"
kelimesinden almıştır.

Bu sure bize, İslama davetin ilk günlerinde
Mekke'de meydana gelen pratik bir olayı aksettirmekte; kalpleri
uyarmakta, duygulan harekete geçirmekte; yeni yeni hükümler, nizamlar
getiren bu semavi risaletin yeryüzünde gerek Arap toplumu ve gerekse
bütün insanlığın hayatında yerlesmesini hedef
almaktadır.

Sure dört bölümden oluşmuştur. Birinci bölüm,
alışverişte dürüst davranmayanlara savas açmakla başlamaktadır:
"İnsanlardan birsey ölçüp alırken, tam alan, onlara bir
seyi ölçüp veya tartarken de eksik veren hilekarların vay haline!
Yoksa onlar, büyük bu gün için diriltileceklerini sanmıyorlar
mı? O gün, insanlar, Alemlerin Rabbi olan Allah'in huzurunda
dururlar" (1-6).

İslam'ın çıkışı
sırasında Mekke'de yasayan müsrik toplumu, ticaret hayatını
ellerinde tutuyordu. Bunların içinde güçlü ve nüfuzlu bir kesim,
halka istediği gibi baskı yapmakta, alırken fazlasıyla
almakta, satarken eksik vermekteydiler. Bunlar kervanlarıyla
kışın Yemen'e, yazın Sam'a giderek Hicaz'a mal
sevkediyor ve büyük servetlere sahip bulunuyorlardı. Aslında
Mekke'de inen sureler, daha çok akideye ait genel prensiplere yer
verirken, bu surede muamelatı ilgilendiren ticaret konusuna el
atılması, bu yeni dinin sosyal ve ekonomik alanda Medine döneminde
gerçeklestireceği reformlara bir baslangçtır. Diger yandan
ticaret hileleri bir yönüyle ahlak konusuna girer.

Medine'ye hicret edilince, orada da Yahudi tüccarlari
ticaret hilelerinde becerikli idiler. Ashab-i kiram ticaret konularına
İslami bir yaklaşımla el atınca, dürüst bir ticaret
başladı. Piyasada güven sağladılar. Ekonomi ve para gücü
giderek onların eline geçti. Artık ayet ve hadislerle
yapılan yeni ekonomik düzenlemelerde, hilekarlarin güç kazanmasına
imkan bırakılmıştı. Ayetlerde söyle buyurulur:
"Ölçüyü ve tartiyi adaletle yapın" (el-En'am, 6/152).
"Bir şeyi ölçerken tam ölçün, tartarken de doğru
teraziyle tartın" (el-Isra, 17/35). Cenab-ı Hak, ölçü ve
tartida hile yapmaları sebebiyle Suayb peygamberin kavmini helak
etmistir (İbn Kesir, Muhtasaru Tefsiri İbn Kesir, thk. M. Ali
es-Sabuni, 1402/1981 Beyrut, 111, 613). Ahirette
karşılaşılabilecek sıkıntı için de;
"Yoksa onlar, büyük bir gün için diriltileceklerini sanmıyorlar
mı? " (el-Mutaffifin, 83/4,5) buyurulur.

Ebû Hureyre'den (Ö. 57/676) rivayet edildiğine göre;
Hz. Peygamber bir gün pazar yerinden geçerken, elini bir zahire yığının
içine sokmuş, alt kısmının ıslak olduğunu görünce
sebebini sormuştur. Satıcının; yağan
yağmurun ıslattığını söylemesi üzerine
söyle buyurmuştur: "Bu ıslaklığı herkesin görmesi
için zahirenin üzerine çıkarman gerekmez miydi? Hile yapan benden
değildir" (Müslim, İman, 164; Ebu Davud, Buyu', 50;
Tirmizi, Buyu', 72).

Surenin ikinci bölümünde inkarcıların ve
azgınların durumuna yer verilir. Allah'ın emrinden
dışarı çıkanların "siccin" adlı
kitapta yazılı olduğu, bunların Kur'an-ı Kerim
ayetlerine "öncekilerin masalları" dedikleri ve ahirette
Cehennem'e girecekleri belirtilir. Üçüncü bölümde, kötülere karşılık
iyilerin durumu, yüksek makamları kendileri için hazırlanan
nimetler, kıyamet gününde koltuklara oturarak içecekleri güzel
serbetler tasvir edilir.

Son bölümde ise, iyilerin bu aldatıcı ve
batıl azgın ve sapıklardan gördükleri kötü muameleler
anlatılır: "Suçlular, süphesiz, inananlara gülerlerdi.
Yanlarından geçerken birbirlerine göz kırparlardı.
Evlerine neşe içinde dönerlerdi Mü'minleri gördükleri zaman,
"doğrusu bunlar sapık kimselerdir" derlerdi. Halbuki
kendileri, inananlara gözcü olarak gönderilmemişlerdi.
Kıyamet gününde de inananlar inkarcılara gülerler." Sure
su ayetle sona erer: "Mü'minler, kıyamet günü tahtlar
üzerinde, inkarcıların yaptıkları şeylerin
karşılığının nasıl verildigini
seyredecekler" (36).

Şamil İA


Konular