Şamil | Kategoriler | Konular

Müstakim

MÜSTAKÎM

Düz, doğru ve hatasız olan; namuslu, ahlâklı
ve doğruluk üzere bulunan kimse.

Müstakim kelimesi Kur'ân'da otuz yedi ayrı yerde
geçmektedir. Bunların ilki Fatiha suresindeki "Bizi doğru
yola ilet" (el-Fatiha 1/6) ayetidir.

Bu ayetteki "sırat-r müstakîm" doğru
yol şeklinde tercüme edilir. Hiç bir yerinde meyil ve eğrilik
bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru yol veya cadde demektir. Fakat bu
cadde, bu yol, manevî bir yoldur. Yüce Allah'ın ortaya koyduğu,
batıl olmayan, izleyenleri hayra götüren hak yoldur. Kur'an'da bir
kaç yerde geçen "sırat-ı müstakîm", müfessirler
tarafından Allah yolu, hak yol, Allah'ın kitâbı (Kur'an-ı
Kerim), Îmân, imâna tabi olanların yolu, İslâm, İslâm
şeriatı, Peygamberimiz (s.a.s)'in sünnetleri, O'nun ve ashâbının
yolu, Ehl-i Sünnet vel Cemâat'ın yolu, Cennet yolu,
kısacası İslâm ümmetinin yolu diye tarif edilmiştir
(Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul
1971, 1, 123 vd).

Bu ayetteki istikamet; marifet gibi Allah'ın
verdiği bir hidayet ve rahmettir. Allah'a ihlâs ve samimiyetle
inanmanın ürünüdür. Mü'minlerin Allah'tan en çok istedikleri
nimetlerden biri bu yoldur. Ondan sonra gelen ayette, sırât-ı müstakîm'in
ilâhî bir nimet, mutluluk ve saadet olduğu, Allah'ın
gazabına uğrayan ve sapık olanların yolu
olmadığı anlatılmaktadır (Muhammed Ali es-Sâbûnî,
Revâi'l-Beyân Tefsir'u Ayâti'l-Ahkâm Mine'l-Kur'ân, Dımaşk
I977, I, 35, 36).

"Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na
kulluk edin, doğru yol (sırat-ı müstakim) budur" (Alu
İmrân, 3/51).

Bu ayetteki ifade, hem Hz. Muhammed (s.a.s)'in ve hem
diğer peygamberlerin ortak ifadesidir. Bütün peygamberler insanları
Allah'a kullukta bulunmaya davet etmişlerdir. Bu durumun sırât-ı
müstakîm olduğu, burada vurgulanmaktadır (ez-ZemahŞerî,
el-Keşşaf, Kahire 1977,1, 176). Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) de
bir hadiste, bu ayetin açıklaması mahiyetinde şöyle
buyurmuştur: "Allah'a inandım (imân ettim) de ve
müstakîm (istikamet sahibi, doğru) ol!.. " (Müslim, İmân,
67; Ahmed b. Hanbel, III 413, IV, 385).

"Kim Allah'a sarılırsa muhakkak ki o
doğru yola iletilmiştir" (Alu İmrân, 3/101).

Görüldüğü gibi bu ayette de, müstakîm olan (doğru)
yol, Allah'a O'nun dinine sarılmak veya bütün işlerimizde O'na
sığınmak olarak tarif edilmiştir (Kâdî el-Beydâvî,
Envâru't-Tenzîl ve Esrâru't-Te'vîl, Mısır 1955, I, 73).

"Allah dilediği kimseyi saptırır (şaşırtır),
dilediği kimseyi de doğru yola koyar" (el-E'n'âm, 6/39).

Bu ayete göre ise, Yüce Allah müstakîm (doğru)
yolu, sapıklığın zıddı ve ilâhî bir lütuf
olarak haber vermiştir (ez-Zemâhşerî el-Keşşâf, II,
66).

"Sen onları doğru bir yola çağırıyorsun"
mealindeki ayette de sırat-ı müstakîm, Allah ve Peygamber yolu
olan İslâm dini olarak tanıtılmaktadır (Tefsiru'l-İmâmeyn
el-Celîleyn, Dımaşk, s. 458). Bununla berâber sırât-ı
müstakîm, Peygamber yolu olarak tarif edilmiştir (Yasin, 36/4;
el-Har 22/54; eş-Şurâ 42/52; ez-Zuhruf 43/43). Ayrıca (el-En'âm,
6/126, 135; Hud, 11/56); sırat-ı müstakîm, Allah yolu bazan
hidayet (el-En'âm, 6/87; Yunus 10/25; es-Saffât 37/118; en-Nisâ, 4/68,
175; el-Feth 48/2, 20), bazan ibadet (Meryem, 19/36; Yasin 36/61;
ez-Zuhruf, 43/64; en-Nahl 16/76) ve bazan da adâlet anlamında
kullanılmıştır.

Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'in de, "müstakîm"
kelimesinin ifâde ettiği doğruluk, dürüstlük ve İslâm'a
tabi olma hususunda söylediği hayli hadisi vardır. Hz.
Peygamber; "Doğru, dürüst olun, felâha kavuşursunuz"buyurmak
suretiyle, felâha kavuşup çeşitli sıkıntı,
huzursuzluk ve perişanlıklardan kurtulmanın, müstakîm (doğru,
dürüst) olmaya bağlı olduğunu anlatmıştır.
Bununla beraber o, "Doğru, dürüst ve birlikte olun!.. "
(Ahmed b. Hanbel, IV, 231) diyerek, müslümanların bu yolda
birleşmelerini emretmiştir.

"Allah'tan korkmanız, takva sahibi
olmanız ve doğru dürüst olmanız ne güzeldir!.. "
(ed-Dârimî, Mukaddime, 19) demek suretiyle, müstakîm olmayı
övmüştür.

Müstakîm kelimesinin, bu kadar ayet ve hadiste anılması
ve tavsiye edilmesi, ifâde ettiği geniş manayı ve bunun
İslâm dinindeki önemini ortaya koymaktadır.

Nureddin TURGAY


Konular