Şamil | Kategoriler | Konular

Müevvel

MÜEVVEL

Birkaç anlama gelebilen ve anlamı ancak galib bir
zan ile tespit edilen Kur'an ve Sünnet lafızlarından biri.

Kur'an ve Sünnet manâlarının açık ve
kapalı olmaları açısından lafızlarını
iki ana gruba ayırmak mümkündür.

Manâları açık olan lafızlar,
sırasıyla "zâhir", "nass",
"müfesser" ve "muhkem" olmak üzere dört kısma
ayrılırlar. Manâsı kapalı olanlar da
sırasıyla "hafi", "müşkil", "mücmel"
ve "müteşâbih" olmak üzere yine dört kısma
ayrılırlar.

Manâsı kapalı olan lafızlardan ne
kastedildiği başka bir açıklayıcıya ihtiyaç
gösterir. Bunlardan bir kaç anlama gelebilen ve anlamı ancak
zann-ı galip ile tesbit edilene "müevvel" denilmiştir
(Ömer Nasûhî Bilmen, Hukukî İslâmiyye ve Istilahatı
Fıkhiyye Kamusu, İstanbul 1985, I, 20).

Kur'an ya da Sünnet lafızlarının zahir
anlamlarına sarılmak asıldır. Aksi takdirde dinî emir
ve hükümler heva sahiplerinin elinde oyuncak durumuna düşerler.
Mevcut bir delilden dolayı zahir anlamları kabul edilemeyecek
nasslar ancak te'vil edilir ve yakın muhtemel manâlardan birine
yorumlanırlar.

Ferî meselelerin çoğunda te'vile
başvurulabileceği konusunda alimler ittifak etmişlerdir.
Ancak inançla ilgili meselelerde ve özellikle Allah'ın
sıfatları ile ilgili olarak te'vile gidilip gidilemeyeceği
konusunda üç görüş vardır:

a- Lafızları zâhirleri üzere kabul edip,
Allah hakkında kullanılan bu nassların yaratıklar
hakkında kullanılanlarla aynı anlamda
kullanıldıklarını söyleyen görüş. Bu görüşe
sahip olanlar Müşebbihe -Allah'ı yaratıklara benzetenler-
olarak adlandırılırlar.

b- Lafızları zâhirleri üzere kabul edip
yaratıklar hakkında kullanılanlarla anlam
bakımından bir ayniliğin sözkonusu olmadığını
söyleyen görüş. Selef alimleri ve müctehid imamlar bu görüştedir.

c- Bu lafızların zâhirleri üzere kabul
edilmeyip muhtemel anlamlarından birine te'vil edilirler görüşü.
Müteahhir Kelâmcılar bu yolu benimsemişlerdir. İmam el-Cüveynî,
Gazzalî ve Fahruddin er-Razî gibi meşhur alimler,
başlangıçta müteahhir kelamcıların yolunu
izlemişlerse de sonradan bu yolun hatalı olduğunu
anlamış ve selefin yoluna dönmüşlerdir (Muhammed
eş-Şevkânî, İrşâdu'l-Fuhûl, Mısır 1937,
s. 176-177).

M.Sait ŞİMŞEK


Konular