Şamil | Kategoriler | Konular

Muallel hadis

MUALLEL HADİS

Dış görünüşü bakımından
sahihlik şartlarının tamamını taşıyan,
ancak buna rağmen sıhhatini zedeleyen gizli bir kusuru bulunan
hadis. Muallel arapça hastalık, sakatlık, sebep, maksat, gaye,
niyet gibi anlamlara gelen "illet" kelimesinden türetilmiş
olup, değişik ilim dallarında farklı istilâhî kullanımlara
sahiptir (bk. İllet Mad.).

Hadis ıstılâhında, sened ve metin yönünden
hiç bir kusuru yokmuş gibi görünen bir takım hadislerin ancak
hadis ilminde ihtisas ve görüş sahibi kimselerin
keşfedebildikleri bir illete (hastalık, noksanlık) sahip
olmaları durumunu belirtmek için kullanılmaktadır.

Bazı hadisçiler bu terimi "Ma'lûl"
şeklinde kullanırlar. Ancak doğru olanı "âle"
fiilinin mef'ulu olan (mu'alle) şeklinde olanıdır. Muallel,
"oyaladı, meşgul etti" anlamındaki "âle"
fiilinin mef'ulüdür. Yanlış bir kullanım olmakla birlikte,
yerleşik olan tabir mualleldir. Buhârî, Tirmizi, Hâkim ve diğer
mu'teber muhaddisler, "ma'lûl" şeklini
benimsemişlerdir.

Muallel hadisleri tesbit etmek, onlardaki
sakatlığı ortaya çıkarmak çok zor bir iştir.
Hadis ilimleri içerisinde en kapalı ve en hassas olanı illet
ilmidir. Hadis, gözden geçirildiği zaman kusursuz gibi görünür.
Ancak, onun sıhhatine halel getiren ve anlaşılması
fevkalade bir ilmî feraset, geniş bir hadis kültürü, ravileri
hakkında eksiksiz bir bilgi ve senedlerle metinleri bir bütün
olarak kavrayabilecek ve onların iç durumlarına nüfuz
edebilecek kuvvetli bir melekeye ihtiyaç duyan bir illet bulunur (İbn
Hacer el-Askalânî, Nuhbetu'l-Fiker, İstanbul 1306, 45).

Hadislerdeki illeti anlamanın zorluğu ifade
edilirken, onun hadis konusundaki teknik bilgilerle
anlaşılmasının imkânsız gibi olduğu ve
bunun ancak, kendilerini hadis ilimlerine hasretmiş bir takım seçkin
hadis alimlerinin kalplerine Allah Teâlâ'nın bir ilhamı ile mümkün
olabileceği söylenmiştir (Askalanî, a.g.e., 45; Suphi es-Salih,
Hadis İlimleri ve Istılahları, Tec. Yaşar Kandemir,
Ankara 1981,150). Bu öyle bir durumdur ki, çoğu zaman hadisin
muallel olduğunu söyleyen alim, bunun hangi sebeplerden dolayı
muallel olduğunu açıklamakta zorluk çeker (İbn Hacer,
a.g.e., 45).

Hadislerdeki illetlerle uğraşan alimler bir
nevi sarraflara benzetilirler. Nasıl ki sarraflar uzun
uğraşılar neticesinde dirhemlerin sağlam ve kalbini
bir bakışta anlama melekesini kazanırlar, bazı alimler
de uzun eğitim, tartışma ve ihtisasın neticesinde,
hadislerin bozuğunu, illetlisini sağlamından öylece ayırma
melekesini elde ederler (a.g.e., 151).

Bu ilmin hadis ilimleri içerisinde hem zorluk hem de
ehemmiyeti bakımından ayrı bir yeri olduğundan bu
konuda söz söyleyebilmiş olan alimlerin sayısı oldukça
azdır. Bunların başında, İmam Buharî'nin
şeyhi Ali b. el-Medenî, Buharî, Ahmet b. Hanbel, Yakub b.
Şeybe, Ebi Hatem er-Razi, Ebi Zur'a ve Darekutnî gelmektedir (Askalanî,
a.g.e, 45; Suphi es-Salih, a.g.e., 151).

İllet, çoğu zaman dış görünüşü
itibarıyla sahih görünen isnadlarda bulunur. Münekkid, isnad
tarikleri hakkındaki derin malumatı sayesinde ravinin, teferrudu,
mevsul hadisi mürsel, merfu'u, mevkuf olarak göstermesi, başka sika
ravilerin muhalefeti veya bir hadisin başka bir hadisle
karışması gibi durumları sezerek, ya hadisin
sıhhatini zedeleyen bir illetinin bulunduğuna zann-ı
galible karar verir veya bunda tereddüt göstererek hadis hakkında
kararsızlığını belirtir (Askalanî, aynı yer).

Bir hadisin illetinin anlaşılabilmesi, o
hadisin bütün rivayet tariklerinin bilinmesi ile mümkün olabilir.
İbn Medenî, "bütün tarikler cemi edilmedikçe hata ortaya çıkmaz"
demektedir (a.g.e., 45; derkenar).

Hakim en-Neyseburî, muallel hadisi on kısma
ayırmakta ve her birini örneklerle açıklamaktadır. Ancak
hadislerin sıhhatlerini zedeleyen gizli sebepler çok daha fazladır
(S. es-Salih, a.g.e., 153).

Bunlardan bazıları şunlardır:

Bir Medinelinin, başka bir şehirdeki raviden
rivayet etmesi, zira Medineliler başkalarından rivayet
ettiklerinde çoğunlukla hata ederler.

Bir ravinin, kendi şeyhinin ,adını söylememesi
veya müphem bırakması.

Ravinin rivayet ettiği şahsı görmüş
olmakla birlikte, ondan duymuş olduğu hadislerin belirli
olmamasından dolayı vasıtasız rivayetlerinin,
onları şeyhinden duymuş olmasının şüpheliliği
hadisi muallel yapmaktadır. Ayrıca, sened bakımından
sağlam olduğu halde arada, rivayet ettiği kimseden hadis
dinlemediği bilinen bir ravinin bulunması. İsnadıyla
rivayet edilen bir hadisi çok sağlam bulan Müslim, bu görüşünü
Buharî'ye bildirince Buharî, Musa b. Ukbe'nin Süheyl b. Ebi Salih'den
hadis dinlediği hakkında bir bilginin
bulunmadığını söyleyerek hadisin illetini ortaya
koymuştu (S. es-Salih, a.g.e., 154-155).

Bazı muhaddislerin, muallel tabirini istilahî değil
de kelime anlamında kullandıkları görüldüğünden,
hadisle uğraşanların bu kelime ile ravinin zahiri bir
durumundan dolayı cerhedildiği olaylara dikkat etmeleri
gerekmektedir. Ancak bazı münekkidler, muallelin sadece gizli
sebeplerden dolayı ortaya çıkan sakatlıklarda değil,
dış görünüşünde noksanlık olan hadisler için de
kullanılabileceğini ileri sürmüşlerdir.

Muallel hadis konusunda yazılan eserlerin bir
kısmı şunlardır: Ali b. el-Medenî'nin Kitâbu'l-İlel'i,
el-Hallal'ın aynı adı taşıyan eseri, İbn Ebi
Hâtim er-Râzî'nin İlel'i, Tirmizî'nin Süneni'nin sonuna eklediği
Kitabu'l-İlel adlı bölüm, ayrıca Ahmed b. Hanbel, ed-Dârekutnî,
Buharî, Ebi Şeybe vb. diğer bir takım alimlerin de bu
konuda yazdıkları kitaplar bulunmaktadır.

Muallel hadislerin tesbit edildiği bir kitap olan
Ebi Ferec Abdurrahman İbnül-Cevzî'nin (510-595) el-İleli'l-Mütenahiye
fi'l-Ehâdisi7l-Vafiye adlı eseri de zikredilmeye değer
niteliktedir.

Ömer TELLİOĞLU


Konular