Şamil | Kategoriler | Konular

Kuru

KURÛ'

Hayız, hayızdan temizlik (tuhr).Kurû',
el-kar'ü kelimesinin çoğulu. Hanefiler ve bir rivâyete göre
İbn Hanbel bundan hayız, Şâfiî ve Malikîler kadının
hayızdan temizlenme "tuhr" manâsını
anlamışlar ve boşanmış kadınların
iddetlerini bu esasa göre hesaplamışlardır.

Ayette şöyle buyurulur: "Boşanan
kadınlar, kendi kendilerine üç kurû' beklerler. Eğer Allah'a
ve âhiret gününe inanıyorlarsa, rahimlerinde Allah'ın
yarattığını gizlemeleri helâl olmaz" (el-Bakara,
2/228).

Ayetteki kurû' sözcüğü hayız
anlamında alınınca boşanan kadının iddeti
şöyle hesaplanır: Bu kadın her ay, 6 gün hayız, 24 gün
temizlik (tuhr) hâli devam eden bir kadınsa ve temizlik günlerinde
iken boşanmışsa, üçüncü hayzının sona
erdiği tarihte iddetini tamamlamış olur. Bundan sonra
başkasıyla evlenebilir. Kadın hayızlı günlerinde
boşanmışsa, içinde boşandığı ilk
hayız dışındaki, üç hayız sonunda iddet
bitmiş olur. Ancak hayızlı kadını boşama geçerli
ise de bid'attir. Kurû'a temizlik (tuhr) anlamı veren Şafiîlere
göre, kadın temizlik günlerinde boşanmışsa, içinde
boşandığı temizlik dışında, iki
temizlik daha bekler. Hayızlı iken boşanmışsa;
üç temizlik süresi bekler. Kadın ortalama olarak ayda bir
hayız görüyorsa, boşanma iddeti üç ay kadar bir süre
içinde gerçekleşir (Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm
Hukuku, İstanbul 1983, s.333).

Hanefiler kurû' sözcüğüne ay hali (hayız)
anlamı verirken şu delillere dayanırlar:

1. İddet, boşanan kadının hâmile
olup olmadığının anlaşılması için
emredilmiştir. Kadının hâmile olmadığı, ay
hali görmesiyle belli olur. Temizlik hâli bunu belirlemez.

2. Hadiste "Câriyenin talâkı (boşanma
sayısı) ikidir; iddeti iki ay halidir" (İbn Mâce,
Talâk, 30) buyurulur. Hz. Peygamber burada, kurû' yerine, hayız sözcüğünü
kullanmıştır. Bu durum, iddet konusunda, iki terimin
eş anlam ifade ettiğini gösterir.

3. Ebû Hubeyş Kızı Fâtıma'nın
ay hâli iken namazın durumunu sorması üzerine Hz. Peygamber
şöyle buyurmuştur: "Kutû' günlerinde namazı
bırak" (Tirmizî, Tahâret, 94; Zemahşeri,
el-Keşşâf, I, 205). Burada da kurû' günlerinden maksadın
hayız günleri olduğu açıktır. Çünkü kadın
hayızlı iken namaz kılmaz.

4. Boşanan kadınların iddetinden söz
eden âyetin devamında; "Boşanan kadınların
rahimlerinde Allah'ın yarattığı şeyi gizlemeleri
helâl olmaz" (el-Bakara, 2/228) buyurulur. Burada "Allah'ın
yarattığı şey" den maksat hayız
kanıdır. Çünkü kadın, dışarıdan öğrenilmesi
güç olan bu hâlini gizleyerek bir an önce yeniden evlenmek, kocasının
ric'î boşamada geri dönme hakkını sona erdirmek, veya
uzun süre iddet nafakası almak isteyebilir (İbnü'l-Arabî,
Ahkâmü'l Kur'ân, I, 185; el-Cassâs, Ahkâmü'l Kur'ân, I, 434;
er-Râzî, et-Tefsîru'l Kebîr, VI, 96; Zemahşerî, a.g.e., I, 206).

Şâfiî ve Mâlikîler kurû' sözcüğüne
temizlik hali "Tuhr" anlamı verirken şu delillere
dayanmışlardır:

1) İddet âyetinde geçen "üç kurû"'
ifadesinde "üç" sayısı kelimesi müennes (dişil)
olarak gelmiştir. Arapça dil kaidesine göre sayı müennes
olunca, sayıları kelime müzekker gelir. Biz kurû' kelimesine,
tuhr anlamı verirsek, bu dil kaidesi gerçekleşir.

2) Hz. Aişe'den rivâyete göre şöyle demiştir:
"Siz kurû' (el-akrâ)dan maksadın ne olduğunu biliyor
musunuz? el-Akrâ'dan maksat, el-Athâr (tuhurlar) yani kadının
temizlik halidir" (er-Râzı, a.g.e., VI, 94; İbnü'l-Arabî,
a.g.e., I, 185).

3) Âyette; "Onları iddetlerinde
boşayın" (et-Talak, 65/1) buyurulur. Bunun anlamı,
"iddet süresi içinde boşayın" demektir. Kadın
hayızlı iken boşama yasak olduğuna göre, maksat; kadının
temizlik günleridir (Ebu Zehra, Usûlü'l-Fıkıh, s.129).

Boşanma halinde, iddetin sonuna kadar kocanın
nafaka yükümlülüğü devam eder. Nafaka kapsamına geçim
masrafları ve mesken ihtiyacı da girer. Hanefiler
dışında, çoğunluk İslâm hukukçularına göre,
bâin talâk (kesin ayırıcı boşama) halinde
yalnız mesken temin edilir, diğer giyecek, yiyecek vb. gerekmez
(es-Sâbûnî, Tefsîru Âyâti'l Ahkâm, II, 616 vd.).

Boşanma iddetinin hesaplanması hayız
esasına dayandırılınca, ay hali düzenli olmayan kadınlarla
ilgili bazı uygulama zorlukları ortaya çıkabilmektedir.
Nitekim boşanan bir kadın bir veya iki defa hayız gördükten
sonra, ay halinde uzun süre gecikme olsa, iddeti elli beş
yaşına kadar uzayabilir. Böyle bir kadına, İslâm fıkhında
"mümteddetü't-tuhr (temizlik hali uzayıp giden)" denir.
Bu durumda kadın, iddet süresince evlenemez ve sıkıntıya
düşer. Erkek ise uzun yıllar iddet nafakası ödemek
zorunda kalacağı için onun açısından da başka
bir sıkıntı doğar. Diğer yandan kadının
mahrem sayılabilen özel halinin tespiti, tıb
bakımından zorluklar getirir. Kadının kendi
beyanına göre amel etmek, kocayı istismara çok elverişlidir.
İşte bu sakıncalarından dolayı Hanefiler yirminci
yüzyıl başlarında, düzensiz ay hâli gören kadınlar
hakkında Mâlikî mezhebinin görüşünü benimsediler.

Mâlikîlere göre, temizlik hali uzayıp giden
boşanmış kadın, son hayızdan temizlendiği
tarihten itibaren, hamileliğin üst sınırı olan dokuz
ay bekler. Buna, şüphe yüzünden üç ay daha eklenir (bk.
et-Talâk, 65/4). Bir yıl sonunda kadın serbest olur (bk.
İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 77-78). Osmanlı
Devleti'nin son devir uygulamalarında Mâlikî mezhebine göre
düzenleme yapılmıştır. (1917 tarihli Osmanlı
Hukuk-ı Aile Kararnamesi, Madde, 140).

Hamdi DÖNDÜREN


Konular