Şamil | Kategoriler | Konular

Kolonya

KOLONYA

Hafif koku ihtiva eden tuvalet ispirtosu.

Bayılmalarda, fenalaşmalarda,
başağrılarında, mikrop kırıcı özelliği
bakımından da temizlik için kullanılır. İçine
karıştırılan kokuya göre "limon kolonyası",
"Lavanta çiçeği kolonyası" gibi adlar alır.

Kolonyayı ilk defa kimin yaptığı
kesin olarak bilinmemektedir. Eski vesikalara göre onu ilk defa 1690'da
Almanya'nın Köln şehrinde yaşayan Jean Paul Feminis
adlı bir seyyar satıcı yapmıştır. Bu
şahıs kolonyayı yaptığı reçeteyi Giovanni
Antonio Farina adlı birisine bırakmış, o da
yeğeni Giovanni Maria Farina'ya vermişti. Giovanni Maria kolonya
yapımı üzerinde çalışmış ve "hoş
lavanta suyu" adıyla ilk kolonyayı
yapmıştır. Bundan sonra kolonya yapımı işi Köln
(Kolonya) şehrinde gelişti. XIX. yüzyıl
başlarında kolonya yapımı Fransa'ya geçti ve
"Eau de Cologna (Kolonya suyu)" adı ile üretildi. Bundan
sonra bu hos kokulu sıvıyı dünya kolonya olarak tanıdı.

Bu gün yapılan ispirto ve kolonyalar da, maliyeti
yükseltmemek için şarap (hamr) dışındaki alkol çeşitleri
kullanılmaktadır. Kolonyanın asıl maddesi
kamış, patates, bazı ağaçlar, mısır ve
benzerleridir. Ayrıca limon, lavanta, çam vb. ferahlatıcı
kokular da karıştırılır. Kolonya
yapılırken önce etil alkolün derecesi alkolometre ile
bulunduktan sonra istenilen dereceye düşürülünceye kadar damıtık
suyla karıştırılır. İstenilen derecede alkol
elde edildikten sonra 95,5 derece alkol içinde eritilmiş tesbit
edici (fiksatif) esans ilâve edilir ve hazırlanan alkolle
karıştırılır. 7-10 gün kadar ağzı
iyice kapalı bir kapta bekletilir. Sonra da şişelenir.

Kolonyanın İslâmî hükmünü, içinde
bulunan "alkol unsuru"na göre belirlemek gerekir.

Cenab-ı Hak içkiyi yasaklamıştır.
Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Ey iman edenler!
İçki, kumar, putlar ve fal okları sadece şeytanın
işinden birer pisliktirler. Bu pislikten kaçının ki,
kurtuluşa eresiniz" (el-Maide, 5/90).

Bu âyette zikredilen "hamr" kelimesi, Ebû
Hanîfe ile birçok sahabe ve tabiin bilginlerine göre "üzüm
şarabı" anlamındadır. Dil bilginleri de,
hamr'ın bu anlamı üzerinde görüş birliği
iğindedir.

Kur'ânî anlamda "Her sarhoş edici içki
hamr'dır" denilemez. Ebû Hanife ve ayni görüşe olanlara
göre, bazı hadislerde "hamr" sözcüğünün kullanılması
(bk. Buhârî, Edeb, 80, Ahkâm, 22, Meğazî, 60; Müslim, Eşribe,
73-75; Ebû Dâvud, Eşribe, 5,7) ve hamr'ım buğday, arpa,
kuru üzüm veya baldan yapılmış olabileceğinin
bildirilmesi (bk. Buhârı, Tefsîru Sûre, 5, Eşribe, 2,5; Müslim,
Tefsir, 32,33; Ebu Davud, Eşribe, 1,4), üzüm şarabı
dışındaki müskirât için mecaz yoluyla kullanılmıştır.
Çünkü, üzümden yapılan şarabın (hamr)
dışındaki diğer içkilere arapçada; müselles,
bâzuk, musannaf gibi başka adlar verilmiştir (İbn
Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, İstanbul, 1984, VI, 448, 449).

Bu duruma göre, üzüm şarabının aynen
haram ve necis olduğunda görüş birliği vardır.
Kur'an'da ona, şeytanın işinden bir "rics
(pislik)" denilmesi, bizzat kendisinin haram olmasından
dolayıdır. Ayrıca hamrın haramlığı mütevatir
sünnetle de sabittir ve bu konuda icma' da vardır. İçene had
uygulanması için, sarhoşluk verecek kadarını içmek
de şart değildir. Onun tek damlası dahi haramdır, içene
had uygulanır.

Galîz necâset çeşidinde pis
sayıldığından alım-satımının caiz
olmadığında da şüphe yoktur.

Kolonyanın yapımında şarap cinsi
alkol kullanıldığı takdirde, bu alkol
karıştığı sıvıyı da pis hale
getirir ve insanın beden veya elbisesinden avuç içinden daha
büyük bir kısmına sürülmesi hâlinde temizlenmedikçe namaz
kılmak caiz olmaz.

Ebû Hanîfe ve bazı sahabe ile tabiin
bilginlerine göre üzümden başka maddelerden yapılan
diğer sarhoşluk veren şeylerin haramlığı
ise; sarhoş edici özelliği yüzündendir. Bunların içme dışında
başka amaçlarla kullanılması ve
alım-satımları caizdir.

İspirtonun yakıt olarak bazı alkol türevlerinin
de sanayide temizleyici, parlatıcı; tıpta mikrop
öldürücü olarak kullanılması gibi. Hatta Ebû Hanîfe üzüm
şarabı dışındaki müskiratın, sarhoşluk
vermeyecek miktarını, fasık ve ehl-i küfre benzeme kastı
bulunmaksızın, sırf kuvvet kazanmak amacıyla az bir
miktarının içilmesinin caiz olabileceğini söylemiştir.
Buna göre, üzüm şarabından üretilmeyen ispirto, bira ve
benzeri içkiler, içilemezse de, elbiseye veya bedene sürülmeleri
hâlinde bu, namaza engel olmaz (el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi',
Beyrut, 1394/1974, V, 112,113 vd.; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr,
Bulak 1318, VIII, 153 vd.; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini
Kur'an Dili, İstanbul, 1960, 11 761-763).

Hanefilerde tercih edilen görüşe ve Şafii,
Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre, müskiratta azın hükmü çoğun
hükmüne bağlıdır. Delil, Hz. Peygamber'in şu
hadisidir: ", çoğu sarhoş edenin azı da
haramdır" (Tirmizi, Eşribe, 3; Nesaî, Eşribe, 25;
İbn Mâce, Eşribe, 10; Dârimî, Eşribe, 8; Ahmed b.
Hanbel, II, 91, 167, 179, III, 343). İslâm'a göre, içme bakımından
bütün sarhoşluk veren maddeler genel anlamda "hamr"
kapsamına girer. Tıp ilminin sarhoş edici müskiratı
aynı nitelikte görmesi ve alkol kelimesinin arapça
"elkûhl" kelimesinden Avrupa'ya geçtiği dikkate
alınırsa, hamr'ın genel ve özel anlamı birlikte
kapsadığını söylemek mümkündür. Bu müskirâtın
tıp alanında kullanılması ise, "zarûretler,
haram olan şeyleri mübah kılar" prensibine dayanır
(Elmalılı, a.g.e., II, 763).

Günümüz kimya sanayiinde, mayalanmış
şekerli sıvıların damıtılmasıyla elde
edilen sıvılara "alkol" denir. Halk arasında en
çok bilinen alkol türü ispirtodur. İspirtonun kimyadaki adı
"etanol" veya "etil alkol"dür. Alkol elde etmek için
iki yol vardır. Mayalandırma yolu, sentetik yol.

Alkol mayalandırma yoluyla; üzüm, patates, mısır,
arpa ve melâs gibi şekerli ya da nişastalı maddelerden;
sentetik yolla da, karpit (kalsiyum karbit)'ten elde edilir. Sentetik
yolla üretilen alkol, kg. başına 7.080.000 kalori ısı
verir. Bu yüzden iyi bir ısıtma aracı olarak
kullanılır. Bunun yanısıra iyi bir eritgendir de.
Özellikle koku sanayiinde, esansları eritmekte kullanılır.

Sonuç olarak, günümüz kolonya sanayiinde, üzüm
şarabı dışındaki, kamış, patates,
bazı ağaçlar, mısır ve benzerleri ile sentetik
yollarla elde edilen alkolün içilmesi caiz değildir. Ancak, Ebû
Hanîfe ve ayni görüşte olan İslâm hukukçularına göre,
elbiseye ve ya bedene sürülmesi mümkün ve caizdir. Yıkanmadan
namaz kılınması hâlinde namaza zarar vermez. Kolonya
kullanımının çok yaygın olması yüzünden, bu
konuda umûmî belvâ vardır. (bk. "Belvâ-i âmme"
maddesi) Kısa sürede buharlaşarak iz
bırakmadığı dikkate alınarak Ebû Hanîfe'nin
fetvasıyla amel etmek mümkündür. Çoğunluğun görüşüne
uyanlar da "takvâ"yı tercih etmiş ve ihtiyata
uymuş olurlar.

Hamdi DÖNDÜREN


Konular