Şamil | Kategoriler | Konular

Kiramen katibin

KİRÂMEN KÂTİBİN

Cenab-ı Allah'ın İnsanların her
birinin iyi ve kötü bütün işlerini yazmakla görevlendirmiş
olduğu iki melek. Bu iki melek Kur'an-ı Kerim'de şu
şekilde anlatılır: "Muhakkak sizin üzerinizde
gözetici (hafız) çok şerefli yazıcılar vardır
ki bunlar yaptığınız amel ve işlerin hepsini
bilirler" (el-İnfitâr, 82/10-12); "Hatırla ki
insanın hem sağında hem solunda oturan ve onun amellerini
tesbit etmekte olan iki de (melek) vardır. O bir söz atmaya dursun
mutlaka onun yanında hazır olan gözcü(melek)vardır"
(Kâf, 50/17-18).

Allah Teâla, amellerini yazmakla vazifelendirilmiş
oldukları kullara şahidlik edecekleri için, yazdıkları
defterlerin önemine dikkat çekerek bu şerefli meleklerin dört
özelliğini belirtmektedir:

a- Kirâmen kâtibin melekleri müvekkel oldukları
kulun iyi ve kötü bütün amellerini hıfz ederler, unutmazlar.
Çünkü unutmakla bir işe dair hüküm sabit olmaz.

b- Bu melekler kerîmdirler. Yani şerefli,
doğru ve âdildirler. Çünkü hâin, şerefsiz ve
yalancının şehadetiyle hüküm sabit olmaz.

c- Kâtiptirler. Kulların bütün işlerini
yazarlar. Zira, insanın ömrünün başlangıcından
sonuna kadar bütün işlerini ezberleyip bilmek mümkün olsa bile,
bunları yazmakta daha fazla bir sağlamlık vardır.
Yazı ile bir şeye dair şüphe ortadan kalkar ve ilim sağlamlaşır.

d- Kulların işlerini bilerek yazarlar. Bir
işi resim ve yazı ile zaptetmek ilim değildir. İlimde
şuurlu olarak idrak etmek şarttır. Şahidlik,
şuurlu olarak bilmekle câiz olur. Kirâmen Kâtibîn kıyamet gününde
şahitlik ederlerken, kulların yaptıklarını ve
bunlara dair ne yazdıklarım gayet iyi bilirler.

Bazı âlimler, Kirâmen Kâtibin meleklerinin
şu hadiste bildirilen melekler olduğunu söylemişlerdir:
"Gece bu takım melekler, gündüz bir takım melekler size
gelirler. Bunlar, sabah ve ikindi namazlarında bir araya gelip
buluşurlar. Sonra sizinle kalmış bu meleklerden
yukarıya çıkanlara, Rableri-onların hallerini en iyi bilen
olduğu halde- kullarımı ne halde bıraktınız?
diye sorar. Onlar da namaz kılarlarken bıraktık; namaz
kılarlarken kendilerine gittik derler" (Buhârî, Mevakid, 16;
Bed'ül-Hakk, 6; Müslim Mesacid 210; Ahmed b. Hanbel, II, 257, 486;
Nesâf, Salât, 21).

Kurtubî bu gece ve gündüz meleklerinin Kirâmen
Kâtibin meleklerinden başka olduğunu söylemiştir.
Çünkü Kirâmen Kâtibin melekleri gece ve gündüz ayrılmaksızın
kullar; gözetlerler. Halbuki hadiste bildirilen bu melekler gece ve
gündüz vazife değiştirirler.

Peygamberimizin (s.a.s) açıklamalarından öğrendiğimize
göre; bu meleklerden kulun sağ tarafındaki iyilikleri yazar.
Sol tarafındaki melek sağ taraftakinin emrindedir. İnsan
bir iyilik işlediği vakit, hemen sağ taraftaki melek on
sevap yazar. Fakat (hemen helallaşılmayan kul hakları hariç)
bir günah işlendiğinde sağ taraftaki melek sol taraftaki
meleğe- ki bu yazmak istediği halde- yazmayı bırak,
altı saat bekle, belki pişman olur, Allah'a tevbe istiğfar
eder; eğer tevbe ve istiğfar etmezse bir günah olarak yaz, diye
söyler (Suyûtî, Cem'u'l-Cevamı' 6624 nolu hadis, ed-Dürri'l-Mensur,
ilgili âyetlerin tefsiri, V, s. 47, Mısır, 1314; Ali el-Muttekî,
Kenzu'l Ummâl, 10192, 10212 nolu hadisler, Lakkanî, Şerhu
Cevhereti't- Tevhid, Mısır, 1375/1955, s.210).

Bazı İslâm âlimleri, bu meleklerin mübah
olan işleri yazmadığına kail olmuşlarsa da, kulun
zâhire çıkan her şeyini yazdıklarına dair rivayetler
daha kuvvetlidir. Sağdaki meleğin yazmadığı
şeyleri soldaki melek yazmakla görevlidir. Böylece, kulun her işini,
hatta hastalık anındaki inlemesini bile melekler yazarlar (Suyutî,
el-Hakaik fi Ahbâri'l-Memâlik, Beyrut 1988/1408, s.92).

Kulun nefsinde gizli kalan düşünce, niyet ve
vesvese gibi şeylere gelince; kulların organları ile
işleyerek zahire çıkan işleri ile beraber bütün bunları
bilir: "Andolsun, insanı Biz yarattık, nefsinin ona ne
vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Biz ona sah damarından
daha yakınız" (Kâf, 50/16) âyeti bunu açıkça ifade
etmektedir. Kulların, işlemeyi azmetmeyip kastetmedikleri
vesvese ve düşünceleri yazılmaz. Peygamberimizden (s.a.s)
rivayet olunduğuna göre; Kul, hayırlı bir işi
işlemeyi kasdeder de, işleyemezse buna bir sevab
yazılır. Kötülük işlemeyi diler de, bunu bilfiil
teşebbüs etmeyerek işlemezse, bir günah bile yazılmaz.
Melekler, gaybı, kulun içinden geçen niyetlerini bilmezler. Fakat,
kul bir iyilik yapmayı kasd edince, ondan meleklerin idrak
edeceği misk kokusu gibi bir koku yayılır da bundan o kulun
iyilik yapmaya azmettiğini bilirler. Kötülüğü kasdedince de,
onun kötülük yapmaya niyet ettiğini anlarlar (Celâleddin
es-Suyûtî, el-Habâik, s.106). Lakkânî'nin naklettiğine göre
Kirâmen Kâtibîn, kulun itikad, niyet, ve kasıtlarının
hepsini anlayıp muhafaza ederler (Lakkânı, Şerh-u
Cevhereti't- Tevhîd, s. 108).

Kirâmen Kâtibin, kulun iyi ve kötü her işinin
günah ve sevablarını yazarlar. Fakat kul iyi işini içinden
samimi olarak, Allah rızası için yapmayınca,
katıksız Allah rızası için yapılmayan ameller geçersiz
sayılır. Hatta melekler, kulun iyiliklerini çok sayıp
beğenerek Allah'ın dilediği katına
ulaştırdıklarında, Allah, onlara şöyle vahyeder:
"Siz kulumun amelini gözetip zapt eden idiniz. Ben ise kulumun
nefsinde olan niyetinin gözeticisiyim. Kulum, amelini halis ve katıksız
olarak benim rızam için yapmadı. Bunu Siccîn'e atınız".
Melekler, az ne önemsiz buldukları kulun amelini de Allah'ın
dilediği mülk ve saltanatından olan katma ilettiklerinde, Allah
onlara vahyeder ki, "Sizler kulumun işini yazıyordunuz. Ben
ise onun nefsinde olanı bilir ve gözetirim. Amelini katlayın da
onu İlliyyin'e atın" 'Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, VI, Mısır,
1314; s.104, el-Habâık, s.95; İbn Ebi'd-Dünya, el-İhlâs).

Kişinin halis olarak iyi niyeti, niyetsiz
amelinden hayırlıdır. Kul, Allah rızası için iyi
amel işlemeye niyet edince, hastalık gibi bir engel çıkınca,
veya sıhhatli zamanındaki gibi salih ve çok amel işleyemeyince,
Allah, ona sıhhatli zamanında işlediği gibi niyetine göre
sevab yazdırır. Bu konuda pek çok hadis vardır: İbn
Ömer'den; Resulûllah buyurdu ki: "Vücuduna bir hastalık ve bu
belâ isabet eden müslümanların amellerini muhafaza eden meleklere
Allah Tealâ şöyle emreder: Kulum için benim bağım
(engelim) ile engellendiği müddetçe, önceden her gün ve her gece
işlediği kadar hayırlı ameli yazınız"
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, s. 194, 198).

Kiramen Kâtibin melekleri kullar cima ettiklerinde ve
ayak yoluna çıktıklarında yanlarından
ayrılırlar. Hattâ kişi guslederken, çıplak vaziyette
bulunduğu zaman ve cünüb iken de yanından ayrılıp
geriden gözetlerler (Suvûtı, ed-Dürrü'l-Mensûr, V, s.323;
Lakkânî, Şerhu Cevhereti't-Tevhîd, s.208). Fakat insan her ne
vaziyette bulunursa bulunsun mutlaka onu gözetleyip amelini hıfzedip
yazarlar. Kişi ölünce de kabrinin başında beklerler (Suyûtî,
ed-Dürrü'l-Mensûr, VI s.105; Cema'u'l-Cevâmi 5089 nolu hadis; ali
el-Muttakî, Kenzü'l-Ummâl, 42967 nolu hadis).

Allah Teâlâ'nın her bir insana işlerini
yazmak için iki melek tayin buyurması aklen mümkündür.
Peygamberliği delillerle isbatlanmış olan Hz. Muhammed
(s.a.s) ve onun Allah katından tebliğ ettiği Kur'an-ı
Kerim, aklen mümkün olan Kiramen Kâtibîn meleklerinin varlığını
bildirmiştir. Mutlaka bunlara inanmak lazımdır.

İnsan, meleklerin iyilik ve kötülüklerini yazdığına
ve Allah'ın da her şeyi bildiğine inanınca, günahlardan
vazgeçip iyilik yapmaya çalışır. Kişi mahşerde,
günahını inkâra yeltenirse, Allah'ın bilmesi, meleklerin
şahidliği ve defterlerin elde bulunması onu susturur. Biz
bu defterlerin mahiyetini bu dünyada bilemeyiz. Allah'ın bu
meleklerini kullarının yanında bulundurup bunlara
amellerini yazdırması, O'nun tam adaletinin gereği ve
tecellisi ve kıyamet kopunca, kurulacak büyük mahkemenin önemini
belirtmek içindir.

Kiramen Katibin meleklerinin tuttuğu defterler
mahkeme-i kübrâda sahiplerine verilecektir. Bu konuda Cenab-ı Allah
şöyle buyurur: "Biz her insanın amelini (amel defterini)
boynuna doladık. Kıyamet gününde onun için (her bir insan
için amelleri yazılmış) bir kitab çıkarınız
ki, açılmış olduğu halde o (insan) buna kavuşur;
kitabını oku, bu gün sana karşı bir hesab görücü
olmak bakımından nefsin yeter (denilir)" (el-İsrâ,
17/13, 14). İnsana, "Bu deftere senin işlediğin her
şey yazıldı, hiç bir şey eksik
bırakılıp unutulmadı" denilir. O gün herkes
defterinde yazılanlara vakıf olacaktır. İnsanın
yaptıkları, bütün iyi, kötü amelleri boynuna dolanmıştır.
Hiç bir kimseye yaptığı amelinin sorumluluğundan kaçış
ve kurtuluş yoktur.

Muhiddin BAĞÇECİ


Konular