Şamil | Kategoriler | Konular

Kaza

KAZÂ

Emir, hüküm, ilan, yaratma, yerine getirme,
tamamlama. Dil bilginlerine göre biri ilahi, diğeri beşeri
olmak üzere iki tür kullanımı vardır. Kelime Allah için
kullanıldığında, "Rabbin ancak kendisine ibadet
etmenize hükmetti (kaza)" (el-İsra, 17/23), "Allah hakla hükmeder
(kaza), Ondan başka çağırdıkları ise hiçbir
şeyle hükmedemezler" (Mü'min, 40/20), âyetlerinde olduğu
gibi emiri ve hüküm anlamlarını; "Onları iki günde
yedi gök yaptı (kazahünne)"(Fussilet, 41/2) gibi âyetlerde de
Allah'ın fiilini ve yaratmasını ifade eder. İnsan için
kullanıldığında da "Musa süreyi doldurduğu
(kaza ecelen) zaman..." (el-Kasas, 28/29), "Onlardan kimi
adağını yerine getirdi (kaza nahbehu)" (el-Ahzab,
33/23) ve "Senin verdiğin hüküm hakkında (mimma kazayte)
içlerinde bir sıkıntı duymadan ve tam olarak teslimiyet göstermeden
iman etmiş olmazlar" (en-Nisa, 4/65) gibi âyetlerde olduğu
gibi yerine getirme, ikmal etme, hüküm verme, davayı karara
bağlama gibi anlamları verir.

Kelâm ilminde kaza, kader konusuyla birlikte ele alınır.
Kelamcılara göre kaza ve kader aynı olayın
başlangıç ve sonunu belirtir. Bu konuda sözbirliği içinde
bulunmakla birlikte hangisinin başlangıç, hangisinin sonuç
olduğu konusunda farklı görüşler öne sürmüşlerdir.

Maturidi kelamcılara göre kaza, Allah'ın
ezelde takdir ve irade ettiği (kader) olayın ortaya çıkması,
yine Allah tarafından yaratılmasıdır. Bu nedenle
takdirden, eş deyişle kaderden sonra gelir ve Allah'ın
Tekvin (yaratma) sıfatıyla ilgilidir. Eş'ari kelâmcılar
ise bunun tersini düşünürler. Bunlara göre kaza, Allah'ın
eşyayı ezelde nasıl olacaksa öylece irade etmesidir ve
irade sıfatıyla ilgilidir. Ezelde irade edilen (kaza) şeyin
yaratılması ise kaderi oluşturur. Tanımlarına
uygun olarak Maturidiler "kader ve kaza" derken Eş'ariler
"kaza ve kader" demeyi tercih ederler.

Bağımsız bazı kelâmcılar kaza
konusuna kelimenin ihtiva ettiği hüküm anlamı açısından
yaklaşırlar. Bunlara göre kader ve kaza ilahi hükmün iki
yönünü temsil eder. Kader, hükmün toplu biçimini, kaza ise ayrıntılı
biçimini belirtir. Kader, olayları hükmüne uygun olarak takdir
etmek, ölçü ve sınırlarını belirlemektir. Kaza ise
olayı hükme uygun biçimde yaratılmasıdır. İslâm
filozofları ile mutasavvıflar da kaza konusunda görüş
belirtmişler, kazayı kendilerine özgü terimlerle tanımlamışlardır.
Ne var ki terim farklarına karşın hem filozoflar, hem de
mutasavvıflar kaza konusunda Eş'arilerle aynı görüşü
paylaşırlar. Filozoflara göre kaza ezeli inayetle aynı
anlama gelir, Allah'ın ilim sıfatıyla ilgilidir. Kader ise
tüm varlıkların dış dünyada ortaya çıkışı
demektir. Mutasavvıflara göre kaza, Feyz-i Akdes; kader Feyz-i
Mukaddes'tir. Varlıkların gerçeklikleri ezelde Feyz-i Akdesle
sabit hakikatler (ayan-ı sabitler) olarak ortaya çıkar; bu
sabit hakikatler Feyz-i Mukades ile dış dünyada varlık
kazanırlar.

Kur'ân'da belirtilen iman esasları arasında
geçmese de kazaya iman Maturidi ve Eş'arî kelamcılarca,
kaderle birlikte iman esaslarının altıncısı
olarak kabul edilmiştir. Allah'ın ilim, irade, kudret ve tekvin
sıfatlarına inanmanın bir gereği sayılan kaza ve
kader inancı konusunda temel dayanaklar hadiste bulunmaktadır.
(Bu konudaki ayrıntılar için irade, irade-i cüz'iye, kader ve
kesb maddelerine bakınız.)

Ahmet ÖZALP


Konular