Şamil | Kategoriler | Konular

Hulefa-ı rasıdın

HULEFÂ-İ RÂŞİDİN

Peygamber Efendimizden hemen sonra İslâm
devletini sırasıyla yöneten ilk dört halife. Hz. Ebûbekr, Hz.
Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali.

Peygamber Efendimiz, Cenâb-ı Hak'tan
aldığı hidayet yolunun prensiplerini ve İslâm'ın
esaslarını insanlara ileten Allah'ın elçisi olduğu
gibi, aynı zamanda merkezi Medine olmak üzere kurduğu İslâm
devletinin de başkanı idi. O'nun vefatından sonra
artık peygamberlik müessesesi son bulmuş olmakla birlikte,
İslâm dininin iki temel kaynağı Kur'ân ve Sünnet,
müslümanları ve tüm insanları dünya ve âhiret mutluluğuna
eriştirecek şaşmaz iki ölçü olarak kalmıştır
ve hükümleri kıyâmete kadar sürecektir .

İşte bu temel İslâmî esaslara göre
İslâm toplumunu yönetme işini Hz.Peygamber'den sonra üstlenen
İslâm devlet başkalarına "halife" adı
verilir. Halife kelimesinin çoğulu hulefâdır. Halife,
Peygamber Efendimizin yerine, O'nun devlet başkanlığı
sıfatını devralarak iş başına gelen
kişidir ve aynen Hz. Peygamberin İslâm toplumunu yönettiği
şekilde temel İslâmî esaslara bağlı kalarak, adâlet
ölçülerine riâyet ederek idarecilik görevini yerine getirmesi gerekir.

Ama ne yazık ki Peygamber Efendimizden sonra,
Hulefâ-i Raşidin müstesna, İslâm toplumunun basına geçen
tüm idareciler tam olarak İslâmî esaslara bağlı
kalmamışlar, Hz. Peygamberin yolunu takip etmemişlerdir.
Hz. Peygamberden hemen hemen otuz yıl gibi kısa bir süre sonra
idare yön ve mahiyet değiştirmiş; Hakk'ın hâkimiyetine
dayalı olup halkın istek ve düşüncelerini gözeten idare,
babadan oğula intikâl eden bir saltanat şekline dönüştüğü
gibi, İslâm'la katiyetle bağdaşmayan, adâlet ve insaf
ölçülerine sığmayan zulümler, haksızlıklar, gayr-i
meşrû icraâtlar tarih sahnesine çıkmıştır.

İşte bu uygulamalara ve işbasına
gelen sultanların âile kökenlerine göre İslâm tarihi ve
idarecileri, Hulefâ-i Râşidîn, Emevîler, Abbâsîler vs. gibi
bölümlere ayrılmıştır.

Bu bölümler içerisinde Hz. Peygamber'in devlet
idaresini temel özellikleriyle mahiyetinden saptırmadan olduğu
gibi devam ettiren halifeler grubu, Hz. Peygamber'den hemen sonra iş
başına gelen ve toplam otuz yıllık bir sürede
idarecilik yapan Hz. Ebûbekr, Hz. Osman ve Hz. Ali'den oluşmaktadır.
Bu halifeler, ardı ardına ve toplu bir dönem olarak
idarelerinde doğruluk ve istikâmet üzere bulunan, haktan ve
hidâyetten ayrılmayan halifelerdir. Bu sebeple işte bu ilk dört
halifeye"Hulefâ-i Râşidîn" (doğruluk üzere bulunan
halifeler) denmiştir.

Hulefâ-i Râşidîn tâbiri bizzat Peygamber
Efendimizin bir hadisinde geçmekte olup Hz. Peygamber bu hadisinde
ümmetine Hulefâ-i Râşidîn'in sünnetine aynen kendi Sünnetine
sarıldıkları gibi sarılmalarını tavsiye ve
vasiyyet etmiştir. Bu hadis meâlen şöyledir: Ashâb'tan lrbâz
b. Sâriye naklediyor: Peygamber Efendimiz bir gün bize namaz kıldırdı.
Namazdan sonra bize dönüp gözlerin yaşardığı,
kalblerin ürperdiği tesirli, belîğ bir konuşma yaptı.
Konuşmadan sonra bir zât kalkıp: "Ey Allah'ın Rasûlü!
Sanki bu, vedâ eden bir şahsın konuşması gibi! Bize
neyi tavsiye ve vasiyyet edersiniz" dedi. Bunun üzerine Peygamber
Efendimiz şöyle buyurdu: "Size Allah'tan korkmayı (takvâyı)
ve başınızdaki idareci Habeşli bir köle de olsa itaat
etmenizi tavsiye ve vasiyyet ediyorum. Benden sonra hayatta kalanlarınız
bir çok ihtilâflar görecek. O zaman benim Sünnetime ve hidâyet üzere
olan Râşid halifelerin (Hulefâ-i Râşidîn'in) Sünnetine sarılın.
Aman ha bu esaslara sıkı sıkıya, iyice
yapışın. Dinde aslı esası olmayan sonradan çıkma
islerden sakının! Bu şekilde sonradan ortaya atılan
her şey bid'attır. Her bid'at ise sapıklıktır"
(Ebû Dâvûd, Sünnet, 6; Tirmizî, İlm 16; İbn Mâce,
Mukaddime 6; Dârimî, Mukaddime 16; Ahmed b. Hanbel, IV 126, 127).

Hadis âlimleri bu hadiste zikri geçen "el-Hulefâ'
er-Râşidûn" tâbirinden kasdın Hz. Ebû bekr, Hz. Ömer,
Hz. Osman ve Hz. Ali olduğunu belirtmişlerdir. İslâm
tarihçileri de ilk dört halifeyi Hulefâ-i Râşidîn diye
isimlendirirken elbette bu hadisi göz önünde bulundurmuşlardır.

Bazı kaynaklar, Hz. Ali'nin şehid
edilmesinden sonra iş başına gelen ve altı ay kadar
halifelikte kalan Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hasan'ı da râşid
halifelerden sayarlar. Bu kaynaklar, Hz. Peygamber'e isnâd edilen "Benden
sonra halifelik otuz senedir; bunu tâkiben saltanat hâline gelecektir"
(Ebû Dâvûd, Sünnet 9; Tirmizî, Fiten, 48; Ahmed b. Hanbel V, 220,
221) hadisine dayanarak Hz. Peygamber'den sonraki otuz yıllık
övülen idare döneminin, Hz. Hasan'ın altı aylık
halifeliği ile dolduğunu da belirtmektedirler.

Ayrıca daha sonraki dönemlerde icrâatları
ile İslâmî esaslara bağlılık gösteren ve takdir
gören bazı halifeler de fert olarak Hulefâ-i Râşidîn'den sayılmışlardır.
Elbette bunların başında zâhid, müttakî, büyük
şahsiyet, Emevî idaresinde İslâmî bir inkılâp meydana
getiren Ömer b. Abdilazîz gelecektir. Tefsir ve hadis ilminin önde
gelen şahsiyetlerinden büyük âlim Süfyân es-Sevrî, Ömer b.
Abdilazîz'i de Hulefâ-i Râşidîn'den kabul etmekte ve şöyle
demektedir: "(Râşid) halifeler beş kişidir: Ebû bekr,
Ömer, Osman, Ali ve Ömer b. Abdilazîz" (Ebû Dâvûd, Sünnet, 8).

Allah onlardan râzı olsun. Hulefâi Râşidîn'in
hayat ve icrâatları için her birinin adlarına ayrı
ayrı bakınız.

Ahmed ÖNKAL


Konular