HIDRELLEZ
Hızır ve İlyas (a.s)'ın her bahar
başlangıcında buluştuklarına inanılan milâdi
6 Mayıs, Rumî 23 Nisan'a rastlayan güne verilen isim. Söz konusu
günde Hızır ve İlyas (a.s)'ın buluşarak sohbet
ederler ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve
birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı.
Hızır (a.s)'ın Allah'ın lütfu ile dolaştığı
yerde yeşillikler çıkar ve çorak yerler çiçeklere bezenirdi.
İşte bu olaya dayanarak, halk zamanla bu günlerde buluşup
Hızır ve İlyas (a.s) ın geleneğini sürdürmek
amacıyla özel anda ve dua günleri tertib eder olmuşlar. Ancak
bu zamanla aslî hüviyetinden çıkarılarak günümüzde olan
şekliyle Hıdrellez adını almıştır. Günümüzde
kullanılan mânası ise; İnsanların kıştan
kurutuluşlarının bir işareti ve bahar güneşinden
faydalanma, piknik yapma, stres atma, eğlenme, nişan, düğün,
sünnet törenleri tertip etme, uğursuzlukları giderme, adak
adama, dilekte bulunma gibi düşünceleri gerçekleştirme
amacıyla gelenekselleşen "bahar bayramı"
inancıdır ki tam bir bid'at olarak ortaya çıkmıştır.
Hızır, Hıdır yahut Hadır Arapça
bir kelime olup, yeşillik mânasına gelmektedir (Tecrîd-i
sarîh Tercümesi, IX,144). İslâm âlimlerinin çoğuna göre
Kur'ân-ı Kerîm'in Kehf sûresinde geçen Salih adam kıssasından
Hızır (a.s)'ın anlaşıldığı ve onun
Peygamber olduğu görüşü müfessirlerin bazılarının
tercih ettiği bir görüştür (İbn Kesîr, Tefsir, V,179;
el-Kehf,18/65). Ancak bazı âlimler tarafından da Nebî değil
Velî olduğu görüşü ileri sürülmektedir (Tecridî Sarîh
tercümesi, IX, 145). Ebû Hureyre (r.a)'den nakledildiğine göre Hz.
Peygamber (s.a.s), Hızır (a.s)'a Hızır denmesinin
sebebini izah ederken; "Hızır otsuz kuru bir yere
oturduğunda ansızın o otsuz yer yeşillenerek hemen
dalgalanırdı"buyurmaktadır (Tecrîdî Sarih tercümesi,
IX, 144).
Hızır (a.s) Kur'ân-ı Kerîm'in Kehf
suresinde "Kullarımdan birisi..." şeklinde sabit
olmuştur. Veli olduğunu dahi kabul etsek, "İkinci
Tabaka-i Hayatta bulunmaktadır. Bu mertebede aynı anda çok
yerde bulunmak mümkündür."
İlyas (a.s) İsrailoğulları
Peygamberlerinden olup Kur'ân-ı Kerîm'de ismi geçen ve Tevrat'ta
"Elia" diye zikrolunan Peygamberdir. M.Ö. IX. asırda
yaşadığı ve daha sonra zamanın hükümdarları
ile çok mücadele ettiği, çoğu zaman mağaralarda
yaşadığı kaydedilmektedir.
Hz. İlyas (a.s) yada "İlyasîn"
şeklinde ismi zikredilen (es-Sâffât, 37/130). Peygamberliği
bildirilen "Hiç Şüphe yok ki İlyas gönderilen
Peygamberlerdendir" (es-Sâffât, 37/123), şeklinde hitab edilen
İlyas (a.s.) İsrailoğullarına Allah'ın elçisi
olarak gittiğinde onlar "Ba'l" adında dört cepheli
put'a tapıyorlardı. Hz. İlyas'ın bütün gayretlerine
rağmen İsrailoğulları bu puta tapınmaktan vazgeçmemiş
Hz. İlyas'ın Peygamberliğini yalanlayarak (es-Saffât, 37/
124). Onu ülkeleri olan Ba'lbak'ten çıkarmışlardı.
Fakat Allah'ın gazabı bunların üzerine geldiğinde
pişman olmuşlar ve İlyas (a.s)'ı geri çağırmışlardı.
Ancak tekrar nankörlük etmişler, bunun üzerine İlyas (a.s)
oradan uzaklaşmıştır.
İlyas (a.s)'ın
İsrailoğullarından ayrılması Hızır (a.s)
ile buluşması gerçekleşti. Bu buluşma "Hızır
İlyas" iken sonradan Hıdrellez şeklinde
değiştirilmiştir.
Halk inançlarında Hıdrellez:
Hızır'da darda kalanlara yardımcı
olma, bereket getirme ve gelecekte dilekleri gerçekleştirme
vasıflarını görmek mümkündür. Geceden gül dallarına
gümüş kuruşlar, çeyrekler, kırmızı bezler
bağlanır, gül dibine genç kızlar yüzük atar, mani
söyler, içki sofraları hazırlanır, davullar
eşliğinde oyunlar oynanır, su kenarlarında,
yeşilliklerde eğlenilir, ateşten atlanılırsa ev
sahibi olacağına inanılır; öküzü arabaya koşmama...
vb. gibi İslâm'la çelişen ve din ile ilgisi olmayan inançlara
rastlanmaktadır. Aynı şekilde Hıristiyan inancına
göre Saint Georges yortusu da bizim halk geleneklerimizle paralellik
arzeder ve Hıdrellezle aynı günde kutlanmaktadır. Görüldüğü
üzere İslâm'ın Tevhid bilinçliğinden uzak, sahte
mitolojik dürtülerin ve şamanist kalıntılarını
uzantılarını yansıtan günümüz Hıdrellez
anlayışıyla, Hıristiyan Saint Yortusunun
paralelliği de göstermektedir ki İslâm dışı her
şeye yakınlık duyma ama İslâm'ın gerçek kimliğine
karşı çıkma düşüncesinin neticelerini gözler
önüne sermektedir.
Şu anda geçerli ve yürürlükte bulunan
Hristiyan kültürüne paralel olarak İslâm dünyasının
Secular rejimlerle yönetilmesi ve bu kültürlerinde İslâm Öncesi
mitolojik özelliklerden oluşan geleneksel "Ulusal İslâm"
anlayışıyla paralellik arzetmesi, müslümanların
tevhidî bilinçlerinden uzak olmalarının bir neticesidir.
Şüphesiz ki Allah'ın va'diyle İslâm dünyası kendini
değiştirmedikçe Allah'ta müslümanların durumunu düzeltmeyecektir.
Allah şöyle buyuruyor; "Kim İslâm'dan başka bir din
(hayat Nizamı) ararsa, ondan (bu din) asla kabul olunmaz ve o,
ahirette de en büyük zarara uğrayanlardandır: Kendilerine apaçık
deliller gelmiş, O Peygamber'in şüphesiz bir hak olduğuna
da şahitlik etmişlerken imanlarının arkasından küfre
sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir (muvaffak eder)? Allah zâlimler
gürûhunu hidâyete erdirmez. Muhakkak Allah'ın Meleklerin, bütün
insanların lâneti onların üzerlerinedir. İşte
onların cezaları" (Âlu İmrân, 3/85-87).
Naci YENGİN
|