Şamil | Kategoriler | Konular

Hayber gazvesı

HAYBER GAZVESİ

Hz. Peygamber'in hicretin 7. yılında
fethettiği, Şam-Medine yolu üzerinde Medine'nin 150 km.
kuzeyinde Yahûdilerin oturduğu bir yerleşim merkezi. Hayber Yahûdi
dilinde kale demek olup burası aynı zamanda hurma ve tahıl
merkezidir. Kalesinin yedi burcu vardır. Bunlar Nâim, Kamûs,
Şık, Netah, Sülâfim, Vatih ve Ketîbe'dir (İbn Sa'd
et-Tabakâtü'l-Kübrâ II,106) Hz. Peygamber Hayber Yahûdilerinin
Medine'ye karşı müşriklerle ittifak halinde olmaları
ve pek çok Yahûdi kabilesi'nin burada toplanmasından dolayı
Hudeybiye musalahasından sonra Hayber'i fethetmek üze re hazırlıklara
başladı (Vakıdî, Kitabü'l Meğazî, II, 441-442,
İbn Hişâm, es-Siretü'n-Nebeviyye, III, 201)

Hz. Peygamber, bu cihad hareketi için sadece cihada rağbet
edenlerin katılmasını emretti. Medine'de Siba' b.
Urfuta'yı vekil bıraktı. Eşi Ümmü Seleme'yi yanına
alarak 1400 yaya, 200 süvari ile yola çıkarken; "Biz
buranın hayrını isteriz" buyurmuştur. Rasûlullah
Medine'den hareket ettikten sonra Hayber ile Gatafan kabilesi arasına
karargahım kurdu. Sabaha kadar burada bekledi (İbn Hişâm,
es-Sîre, III/343). Gatafanlıların Hayber'e
yardımını engellemek için burada konaklamış
bulunuyordu. Hayberliler sabaha kadar, müslümanların
gelişinden haberdar olmamışlardı. Sabahleyin
kalelerinin kapısını açtıklarında; "Muhammed
gelmiş ve günlerden de cumartesidir" diyerek kalelerine tekrar
döndüler. Yahûdiler mukaddes günleri olduğu için cumartesi
günü muharebe etmezlerdi. Rasûlullah bunu görünce; "Allahû
Ekber, Hayber harab oldu" buyurdu (İbn Sa'd, et-Tabakat,
II,106). Müslümanların bu muharebede beyaz renkli
sancağını da Hz. Ali taşıyordu. Bu gazvede müslümanların
kullandıkları parola; "Yâ Mansür, Emit, Emit" "Ey
Allah'ın galip kıldığı müslüman asker öldür
öldür' idi (İbn Sa ıt, II,106, İbn Hişâm, III,
347).

Hayber'in fethi, Nâim kalesi ile başladı.
Burada Mahmûd b. Mesleme atılan taşla şehit oldu. Sonra
Kamûs kalesi ele geçirildi. Daha sonra, Vatîh, Sülâlim, Şık,
Netah ve Ketîba kaleleri alındı. Bu kalelerin ele geçirilmesinde
şiddetli çarpışmalar oldu. Müslümanlardan yirmi beş
kişi şehid olurken, Yahûdilerin kaybı doksan üç kişi
oldu. Hayber'in ileri gelenlerinden Useyr, Yâsir, Emir ve Kinâne b.
Ebi'l-Hukayk ve kardeşi öldürüldü (İbn Sa'd, II, 107).

Müslümanlar bu gazvede pek çok esir aldılar.
Ancak Hayber halkı esirlerinin iadesini, kendilerinin de
affedilmesini istediler. Rasûlullah da bunu kâbul etti. Yahûdilerin
ileri gelenlerinden Huyey Ahtab'ın kızı Safiyye de esirler
arasında idi. Rasûlullah Hz. Safiyye'ye ailesinin yanına dönmeyi
teklif ettiği halde Safiyye, müslüman olarak Hz. Peygamber'e eş
olmayı tercih etti. Hz. Safiyye Hayber gazvesinden önce Kinâne b.
Rabia ile evlenmişti. İlk gece, gördüğü bir rüyayı
Kinâne'ye anlatmış O da; "Sen ancak Muhammed'i istiyorsun"
diyerek yüzüne bir tokat vurmuştu da, gözü morarmıştı.
Safiyye'nin Hz. Peygamber ile evlendiği zaman hâlâ bu morluğun
izi vardı. Nitekim Rasûlullah'ın bunu sorması üzerine eşi
de bu hadiseyi ona anlatmıştır (İbnü'l-Esîr,
el-Kâmil, II, 221)

Bu muharebe sonunda Zeynep bint el-Hâris,
Rasûlüllah'a zehirli bir koyun ikram etti. Rasûlullah ondan bir parça
aldı, ancak yutmadan koyunun zehirli olduğunu bildirdi.
Kadın çağırıldı, suçunu itiraf etti ve şöyle
dedi:

"Gerçekten Peygamber isen, sana bundan haber
verilir, eğer hükümdar isen senden kurtulmuş oluruz."
Ancak Bişr b. Berâ bundan aldığı lokma ile
zehirlenerek vefat etti. Bunun üzerine kadın Bişr'e kısas
olarak öldürüldü. Rasûlullah son hastalığında dahi
Hayber'de aldığı bu lokmanın tesirini
hissettiğini beyan buyurmuştur (İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
II, 222).

Bu gazve sonunda Hayberlilerin hayatlarının
korunması, çoluk ve çocuklarının serbest
bırakılması şartıyla Hayber'den çekilip gitmeyi
ve topraklarını, altın ve gümüşlerini,
üzerindekiler hariç, elbise ve silâhlarını teslim etmeyi, hiç
bir şey saklamayacaklarını kabul etmek şartıyla
Hz. Peygamber ile sulh andlaşması yaptılar. Rasûlullah da
Hayber arazisini, ashabı arasında taksim etmişlerdi. Ancak
Yahûdilerin; "Biz toprağı işlemeyi ve hurma
yetiştirmeyi biliriz, bizi yerimizde bırak" demeleri
üzerine Hz. Peygamber, onları kendi mülklerinde yarıcı
olarak çalışmalarına ve orada kalmalarına izin
vermiştir (el-Belâzürî, Fütûhu'l-Büldân, Çev: Mustafa Fayda,
Ankara 1987, s. 88). Bu duruma göre çoluk ve çocukları
bağışlanmış, araziler elde edilen mahsulün ikiye
ayrılması suretiyle onlara bırakılmıştı.
Buna mukabil hiç bir mal saklanmaksızın teslim edilecekti.
İşte Kinâne b. Rabi' bu andlaşma hükümlerine uymadığı,
iâdesi gereken malları sakladığı ve Mahmûd b.
Mesleme'nin ölümüne sebep olduğu için öldürülmüştür (İbn
Hişâm III, 351). Ayrıca yapılan bu andlaşmaya göre
Rasûlullah onları Hayber'den istediği zaman çıkaracaktı
(Ebû Dâvûd, Harâc, 24).

Hayberliler, Hz. Peygamber'in irtihalinden sonra da Hz.
Ebû Bekir ve Hz. Ömer zamanına kadar belirlenen usûl ile yancı
olarak orada kalmaya devam ettiler. Bu arazilerin gelirlerin toplamak
işi ile, Hz. Abdullah b. Ravâha görevlendirilmişti. Ancak Hz.
Ömer zamanında aralarında zinânın çoğalması, müslümanlara
kârşı iyi davranmamaları, Hz. Ömer'in oğlu
Abdullah'a suikast girişiminde bulunmaları ve müslümanların
Hayber toprağını işletecek duruma gelmeleri üzerine
yahûdiler Hayber'den Şam'a sürülmüşlerdir (el-Belâzürî,
a.g.e, s. 38-40; Yâkût el-Hamevî, Mu'cemü'l-Büldân, Hayber mad.)
Yahûdilerin Hayber'den çıkarılmalarına Rasûlullah'ın
"Arabistan'da iki dinin bir arada olmayacağına dâir"
hadisinin de sebep olduğu rivayet edilmektedir (İmâm Mâlik,
Muvatta', Medine 17-19; İbn Hanbel, Müsned VI, 275). Hz. Ömer,
Yahûdileri Hayber'den çıkardıktan sonra Hayber arazisini daha
önce Rasûlullah'ın taksim ettiği ashaba ve ailelerine
dağıtmıştır.

M. Ali KAPAR


Konular