Şamil | Kategoriler | Konular

Hasta zıyaretı

HASTA ZİYARETİ

Hasta bir mü'mini ziyaret etmek Peygamberimizin (s.a.s)
sünnetidir. O, hastaları ziyaret eder, mü'minlere de hasta
ziyaretini tavsiye ederdi (Buhârî, Cenâiz, 2; Müslim, Libâs,114).
Hasta bir mü'mini ziyaret eden kişi hem hastaya moral vermiş
olur, hem de kendisi sevap kazanır (Tirmizî, Edep, 45; Nesâî,
Cenâiz, 53).

İnsan, hasta olmadıkça sağlığının
kıymetini bilemez. Hastalıklar imtihandır. Kaza ve kadere
inanan bir mü'min için hastalıklara karşı tevekkül
göstermek ve istircâ etmek (Allah'a teslimiyet) gerekir. Allah'ın
her hastalığın şifasını
yarattığı unutulmamalıdır (Buhârî, VII,158).
"Rasûlullah, karın ağrısından şikayet eden
bir hastaya "bal içmesini" tavsiye etmişti" (Buhâri,
VII, 159). Bu, bir "tedavi" öğütüydü.

Peygamberimiz (s.a.s) hastaların ziyaret
edilmesini, cenazelerin takip edilmesini, zira bunların "ahireti"
hatırlatacağını söylemiştir (Buhârî, Cihâd
171; Atime, I). Hastaları ziyaret ettiğinde elini hastanın
alnına kor, hastanın elini kendi eli içine alır,
şefkatle hatırını sorar: "Geçmiş olsun,
inşallah hastalığın günahlarını temizler.
"buyurur (Buhârî, Tevhid 31) ve hasta için dua ederdi. Kıyamet
günü Allah Teâlâ'nın, " Falan kulum hastalandı da sen
onu ziyaret etmedin, etseydin beni onun yanında bulacaktın"
diyeceğini bir kudsî hadisinde bize bildiren Rasûlullah (Müslim,
Birr, 43), Hz. Âişe'nin nakline göre ailesinden hasta olan birine
şöyle dua ederdi: "Ey insanların Rabbi olan Allah'ım!
Bu ızdırabı gider. Şifayı veren sensin, senden
başka kimse şifa veremez" (Tirmizî, Cenâiz, 4; Ebû
Dâvud, Tıb, 17). Yine o şöyle buyurmuştur: "Vücudunun
ağrıyan yerine elini koy ve üç defa Bismillah dedikten sonra
yedi kere şöyle de; " Hissettiğim
hastalığın zararından ve tehlikesinden Allah'ın yüceliğine
ve kudretine sığınırım" (Tirmizî Tıb,
32; Hanbel, I, 239).

Eğer hasta, ölüm hastası ümitsizse, ona
kelime-i tevhîd telkin edilir (Buhârî, İsti'zân, 29). Hasta yanında
daima hayır konuşulur. Ban rivayetlere göre Yasin ve Ra'd
suresi okunur.

Rasûlullah (s.a.s), mü'min, gayr-i müslim ayırdetmeden
hasta olan bütün insanları ziyaret etmiştir (Ahmed b. Hanbel,
III, 175). Hasta ziyareti gerçek müslüman için bir görevdir. Çünkü
Rasûlullah, mü'mileri bir vücudun organları gibi birbirine
bağlı görmüş, "Sevilmede, merhamet ve şefkatte
mü'minleri bir vücut gibi görürsün. O vücudun herhangi bir azası
rahatsız olursa diğer azalar da onunla beraber ızdırap
duyarlar" (Buhârî, VIII, 12) buyurmuştur.

Rasûlullah, müslümanın müslüman üzerindeki
beş hakkından söz ederek şöyle buyurmuştur: "Onunla
karşılaştığında selâm ver, seni davet
ederse icabet et, senden nasihat isterse nasihat et, aksırır da
Allah'a hamdederse ona yerhamükallah' de, hastalandığında
ziyaret et, öldüğünde cenazesini takip et"(Tirmizî, Edeb,1;
Nesâî, Cenâiz, 52; İbn Mace, Cenâiz, I).

En güzel ahlâkı yaygınlaştıran
Allah'ın Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.s) en insanî duygularla donatılmış
bir yardımlaşma ve kardeşlik ortamı
oluşturmuştur. Hasta ziyareti, insanî duygulardan biridir.
Çünkü hasta, kendini yalnız hissetmez, ölüm karşısında
kendini biçare görerek bedbaht ve ümitsizliğe düşmez,
acıları hafifler. Yahudi bile olsa, Rasûlullah'ın
yaptığı gibi hasta ise ziyaretine gidilir. Enes b.
Malik'ten rivayet edilen hadiste şöyle denilmektedir:

Rasûlullah (s.a.s)'e hizmet eden bir köle vardı.
Bir gün bu köle hastalandı. Hz. Peygamber (s.a.s) onu ziyaret için
geldi ve başucuna oturdu. Ona: " Müslüman ol" dedi. Köle
yanında, olan babasına baktı. Babası: "Ebu'l
Kasım'a itaat et" dedi. Köle de müslüman oldu. Nebi (s.a.s) dışarı
çıkarken şöyle buyurdu: "Onu ateşten kurtaran
Allah'a hamdolsun" (Buhârî).

Mü'min kullar hastalıklarından dolayı
ziyaretçilerine şikayet etmezlerse, Allah onu azad eder,
hastalıktan önceki etine karşılık daha iyi et,
kanına karşılık daha iyi kan verir, sonra sıhhat
bulur ve yeniden işe başlar. Hastalık halinde ne hasta, ne
de ziyaretçiler sabırsızlık göstermemelidirler. Kahırlanmak,
feryat ve figan ederek ağlanıp sızlanmak hatta ölümü
istemek iyi değildir. Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
"Kendisine isabet eden bir zarardan dolayı sizden biriniz
ölümü istemesin. Eğer mutlaka istiyorsa şöyle desin: Allah'ım.
Benim için hayat hayırlı ise bana hayat ver, ölüm hayırlı
ise beni öldür" (Buhârî, VII, 157). Hasta olan birine sen hastasın
yani şu hastalığın var denildiğinde hastanın
"ben hastayım" demesi gerekir. Çünkü bu durumda sadaka
ve hastalıkların gizlenmesi (sünneti)ne aykırı
gelinmiş olmaz. İbn Mesud, bir gün Hz. Peygamber'in yanına
gitmiş ve onu sıtmadan titrerken bulmuştu. Elini
dokundurmuş ve ateşini yükseldiğini görmüştü.
Rasûlullah da " Evet sizden iki kişinin ateşi kadar"
demişti. Yani doğru davranış, ne
hastalığı gizlemek, ne de onu abartmaktır (Hâkim, I,
339; Buhârî-Müslim). Erkeğin, kadın hastayı usulüne
uyarak ziyaret etmesinde sakınca yoktur (Ebû Dâvûd, II, 85). Hatta
mü'min, fasık müslümanı da ziyaret etmelidir. Çünkü fasık
da olsa müslümandır. Ziyaretçinin bütün amacı hastayı
yalnız olmadığına inandırmak, onu ümitlendirmek,
moral ve yaşama sevinci vermektir. Hastaların psikolojik hali
ölüm düşüncesine meyillidir. Bu durumda hastaya Allah'ın
buyruklarından hiçbir nefsin zamanı gelmeden ölmeyeceği,
her ömür için kararlaştırılmış bir
zamanın bulunduğunu ve bu zaman gelince hiçbir gücün onu öne
alamayacağı gibi geciktiremeyeceği de söylenmelidir (Sebe,
34/30; el-A'râf, 7/34; Hud, 11/3). Hastaya, canı çeken
şeylerden hediye götürmek adaptandır. Zaten hastalıkta
insanın canı çekip alamadığı, yiyemediği
şeyler vardır (İbn Mâce, Cenâiz, 1).

' Yine, hasta zaman zaman yakınlarından
sorulmalıdır. Bir ziyaretten sonra hastayla ilgiyi kesmek, sünnetten
kaçınmak gibidir (Buhâr"ı, İstizan, 29).

Rasûlullah bir müslüman hastayı ziyaret
etmiş, ona şöyle dua etmeyi öğretmiştir. "Allahümme
atina fıddünya haseneten ve fıl ahireti haseneten ve kına
azabennar. Allah'ım. Bize dünyada türlü türlü iyilik ver,
ahirette de sayıya hesaba gelmez iyilik ver ve bizi cehennem
azabından koru" (el-Bakara, 2/201; Tirmizî, Daavât, 112).

Şamil İA


Konular