Şamil | Kategoriler | Konular

Enfus

ENFÛS

Nefisler, ruhlar, canlar, yasayanlar. Nefsin çoğulu;
enfûs ve nüfûs.

nsanın iç dünyası, psikolojik
yapısı, ruh âlemi.

Mâbi'l enfûs: Nefislerde olan enfûs, sübjektif
demektir.

Nefislerde olan fikirler, kavramlar, zanlardır.

Allah, insana nefsinde olanı değiştirme
yetkisi verdi. Zaten emâneti insan yüklendi (el-Ahzâb, 33/72).

İnsan çok zâlim (bu emânetin gereğini
yapmadı), sok câhil (öğrenmek istemedi, cehâlete daldı)
diye anlatılır.

"Nefsini arındıran kurtulmuştur;
azdıransa ziyandadır" (eş-şems, 91/10).

"Andolsun nefse ve onu düzenleyene ki, nefse
fücûrunu da, takvâsını da ilham etmiştir" (eş-şems,
91/7-8).

"Onlar, nefislerinde olanı
değiştirmedikçe, Allah, bir kavmin durumunu değiştirmez
" (er-Ra 'd, 1 3/ 11) .

"Nefislerinizde olanı gözlemiyor musunuz?"
(ez-Zâriyât, 51/21).

''Onlara ayetlerimizi âfâkta (evrende) ve enfûste (nefiste)
göstereceğiz. Tâ ki Kur'an'ın hak olduğu onlar için açıklığa
kavuşsun '' (Fussilet, 41/43).

Allah'ın âyetleri, hem kitapta, hem de âfak/enfûstedir.
Enfûs'teki âyetleri yalanlamak kolay değildir.

Bu ayetler, "kitap ayetleri"nin gerçek olduğunu
gösterme gücüne sahiptir. Onların gerçek olduklarına
tanıklık ederler. Yeryüzünde dolaşıp da, âfâktaki
ve kendi isinde enfûsteki âyetleri görebilen bir insanın hidâyete
erişmemesi için, kalp gözünün kapanmış olması
gerekir. Onlar ise hevâlarına uyanlardır (er-Rum, 30/25),
dolayısıyla Allah da kalplerini mühürlemiştir (Muhammed,
47/16). Onlar, karanlıklar içindedirler ve azâbı
haketmişlerdir (el-Hadîd, 57/9).

Mücâhid, Taberî ve Beydâvî gibi müfessirler,
enfûsü, Mekke'nin fethi şeklinde tefsir etmişlerdir. Atâ b.
Ebı Rebah âfâkı "dış dünyada mevcut olan
bütün varlıklar" şeklinde tarif etmiştir. Âlemdeki
maddî görünen şeyler, âfâkı âyetleri; insanın iç
dünyası ile ilgili şeyler enfûsı ayetleri teşkil
eder.

Mücâhid, Hasan el-Basri "enfûslerinde
göstereceğiz " lâfzını, Bedir olayı; Mekke'nin
fethi; Allahu Teâlâ'nın Muhammed ve ashâbına
yardımı ve bâtıl taraftarlarını yalnız
bıraktığı; insanın mürekkep olduğu
şeyler, insandaki maddeler, karışımlar ve garip
durumlar, hey'etler; teşrih ilmi ya da insanın
yaratılışında bulunan birbirine zıt güzellik-çirkinlik
vb. haller; insanın kendi güç, kuvvet ve kabiliyetleriyle
üstesinden gelemeyeceği şeyler altında kendi bedeninde
tasarrufta bulunması, sakınması ve onları yenememesi
şeklinde izah ederler.

Tasavvufî tefsirlerde, ayetlerin âfâk ve enfûste
gösterilmesi "ölüm" şeklinde tefsir edilmiştir.
Ölüm, genel ve özel olarak ikiye ayrılır. Tabii ölüm;
nefislerin, şehvetlerin ölümüdür. Özel ölüm; hak gözüyle
bakmak, kâinattan geçip hakka bakmak, bütün sıfatların bir
tek sıfat olması ve sırf hakkı görmek, kulun halden
hâle geçerek, eşyayı hak ile kâim görmesi, eşyayı
hakta fâni görmesi.

Tasavvuf düşüncesine göre insanı
kuşatan dış dünya büyük, (âlem-i kübrâ, makro kozmos);
insanın kuşattığı dünya, enfüs küçük
âlemdir (âlem-i asgar, mikro kozmos). İnsan ve iç dünyası, büyük
âlemin küçültülmüş bir örneğidir. Bu nedenle
dış dünyada varolan her şeyin insanda da bir
karşılığı vardır. Sözgelimi insanın gövdesi
yeryüzünün, ruhu gökyüzünün, kalbi dağların ve cennetin,
kalbindeki bilgiler cennetteki meyvelerin, kalbe gelen feyz ve ilham
yağmurların, nefs karaların
karşılığıdır. Dolayısıyla
Allah'ın dış dünyadakiayetleri, aynen insanın iç
dünyasında da bulunmaktadır. Fakat dış dünyadaki
ayetler akıl ve tecrübe yoluyla kavranırken enfûsteki ayetleri
lûb ya da basiret denilen akıl-üstü güçle kavranır. Basiret
Allah'tan kaynaklanan bir güçtür ve dış dünyayı görmeyi
sağlayan gözün (basar) enfûsteki karşılığıdır.
Enfûsteki ayetleri basîret yoluyla kavrayan insan, Allah hakkında
kesin, yakın bilgiye ulaşır.

Enfûs ve âfâk hakkındaki bu temel
yaklaşımlar mutasavvıfları, Kur'an'ın
dış (lâfzı, zâhirî) anlamı yanında enfûsî (iç,
bâtın) anlamlarını araştırmaya, Kur'an'da geçen
kıssaları insanın iç dünyasına tatbik etmeye götürmüştür.
İç anlamları araştırma ve tatbik yoluyla tefsir,
İbn Arabî, Kâşânî ve Simnânî gibi mutasavvıflarca
zirveye ulaştırılır. Bu tefsir yöntemine göre
sözgelimi Hz. Musa kıssasında geçen "na'leyn" (iki
ayakkabı) iki dünyayı simgeler. Dolayısıyla "iki
ayakkabını çıkar" buyruğu iki dünyayı da
bir yana atarak ilim ve irfana ulaşmayı emretmektedir. Yûsuf kıssasında
da Hz. Yûsuf yetenekli kalbi; babası Hz. Yâkub aklı;
kardeşleri de iç ve dış duyuları (havas-ı zâhire
ve bâtına), temsil eder.

Ahmed ÖZALP


Konular