Şamil | Kategoriler | Konular

El

el-AFÜV

Allah'ın isimleri olan doksandokuz Esma-i Hüsna*sından
biri. Çok affeden, günahları silen, tevbe edeni
bağışlayan, suç işleyene ceza uygulamayan
anlamındadır.

Allah'ın kullarını
bağışlaması suçlarını affetmek
şeklinde olduğu gibi mükellefiyetlerini hafifletmek ve kolaylaştırmakla
da ortaya çıkar.

Allah'ın affetmesi, inanan ve işlediği
suçtan dolayı pişmanlık duyarak tevbe eden
hakkındadır. İşlediği suçta ısrar edip ona
devam eden için af değil, öç almak söz konusudur: "Allah
geçmişi affetmiştir. Kim düşmanlık ederse Allah
ondan öç alır. Allah daima galiptir, öç alandır." (el-Mâide,
5/95) "Odur ki kullarından tevbeyi kabul eder, kötülüklerden
geçer ve yaptıklarınızı bilir." (eş-Şûrâ,
42/25) Yüce Allah, bağışlanacak muttakilerin
vasıflarını sıralarken şöyle buyurmaktadır:
"Ve onlar bir kötülük yaptıkları, ya da nefeslerine
zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının
bağışlanmasını dilerler. Günahları da
Allah'tan başka kim bağışlayabilir? Ve onlar,
yaptıklarında bile bile ısrar etmezler." (Âlû
İmrân, 3/135).

Af mağfiretten daha şumullüdür. Cezadan
önce de sonra da olabilir. Mağfiret ise cezadan önce olur. Af
günahların izlerini de silip büsbütün yok etmektir. Mağfiret
ise günahların üstüne bir perde çekmektir. Af intikamın
zıddıdır. Yüce Allah bazı suçluları
intikamıyla sorguya çeker, bazılarını da affiyle
sevindirir. Allah günahkâr kullarına af ve lütfûyle muamele
etmeyi onları cezalandırmaktan daha çok sever ve onları
hemen cezalandırmaz. Tevbe etmeleri için mühlet verir. Bağışlanabilmelerinin
yollarını gösterir.

Ancak Cenâb-ı Hakk şirk ve küfür suçu ile
huzuruna gelen kullarını affetmez. Zira şirk, af
kapsamına girmez. (en-Nisa, 4/48) Allah tevbe eden
kullarını bağışlar.

O hâlde Allah, affı çok olmakla birlikte, kulun
affedilmesi için birtakım kayıtlar da koymuştur. Kulun,
affedilmeğe yaraşır davranışlar içerisine
girmesi gerekir. Bir ayette, toplumlarına kötüler ve kötülükler
hakim olduğu halde bunlara karşı gelmeyenler arasında
sadece güçsüzlerin, yani karşı gelme gücü bulunmayanların
affedileceği bildirilerek şöyle buyurulmaktadır: "Nefislerine*
yazık eden kimselere, canlarını alırken melekler:
"Ne işte idiniz?' dediler. (Bunlar): "Biz yeryüzünde aciz
düşürülmüştük' diye cevap verdiler. Melekler dediler ki:
"Peki, Allah'ın yeri geniş değil miydi ki onda göç
edip gönlünüzce yaşayabileceğiniz bir yere gideydiniz?'
işte onların durağı Cehennem'dir, ne kötü bir gidiş
yeridir orası! Yalnız hiçbir çareye gücü yetmeyen ve göç
için yol bulmayan, gerçekten zayıf erkekler, kadınlar ve
çocuklar hariç. Çünkü Allah'ın bunları affetmesi umulur.
Allah çok affeden çok bağışlayandır. " (en-Nisâ,
4/97-99)

Allahü Teâlâ, kendisi affedici olduğu gibi
inanan kullarının da affedici olmalarını teşvik
etmektedir. Muttakîlerin vasıfları anlatılırken
şöyle buyurulmaktadır: "Onlar bollukta ve darlıkta
Allah için harcarlar, Öfke*lerini yutkunurlar, insanları affederler.
Allah da güzel davrananları sever." (Âlû İmrân, 3/134)

Hz. Peygamber (s.a.s.) de bir hadîslerinde şöyle
buyurmaktadır: "Sadaka hiçbir zaman malı eksiltmez. Allah,
kişinin affetmesi sebebiyle ancak şerefini arttırır.
Allah için alçak gönüllü davranan kimseyi Allah mutlaka yükseltir.
" (İmam Malik Muvatta Sadaka, 12; Tirmizî, Birr, 81)

Cenâb-ı Hakk, adâleti gereği suçlu ve
günahkârı cezalandırmaya kadir olduğu halde lütfu ile
affettiği ve edebileceği Kur'anı ifade ile
belirtilmiştir. Aslında af, cezalandırmaya güç bulan
kuvvetli ve nüfuzlu kimse tarafından yapılması halinde
değer kazanır.

M. Sait ŞİMŞEK


Konular