Şamil | Kategoriler | Konular

Dünya hayatı

DÜNYA HAYATI

İnsanın doğumundan ölümüne kadar yaşadığı
süre, ömür. İnsan bu sınırlı hayatını dünyada
geçirir; orada yaratıcısı tarafından sunulan
nimetlerden faydalanır. İyi veya kötü işlerle bu
hayatını geçirir. Sonunda Allah'ın huzuruna gider.

"Hayat" hakkında tarih boyunca birçok
felsefî nazariye ortaya atılmış; hayatın
başlangıcı, gayesi, anlamı konularında
tutarsız ve insanı tatmin etmekten uzak çeşitli yorumlar
yapılmıştır. Kur'ân-ı Kerîm bunlardan bazılarını
örnek olarak bize tanıtmaktadır: "Dediler ki: Ne varsa dünya
hayatımızdır, başka birşey yoktur. Ölürüz, yaşarız;
bizi zamandan başkası helâk etmiyor (bizi öldüren yalnız
zamandır). Fakat onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur.
Onlar sadece zannediyorlar." (Câsiye, 45/24) "Ne ise hep bu
dünya hayatımızdır, ölürüz ve yaşarız (bir
kısmımız ölürken bir kısmımız doğar),
biz öldükten sonra diriltilecek değiliz" (Mü'minûn, 23/37)

Âyetlerde bahsedilen inanç sahipleri "hayatın
sadece bu dünya hayatından ibaret olduğunu" zanneden,
öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden ateist (dinsiz) ve
materyalistlerdir.

"Dünya Hayatı" konusunda en açık
ve doyurucu bilgiyi Kur'ân-ı Kerim ve Hadîs-i Şerifler
vermektedir. Kur'ân-ı Kerim'de "dünya hayatı"
ifadesi kırka yakın yerde geçmektedir. Bunun karşılığında
bazan "âhiret" kelimesi (el-Mü'min, 40/39) (Fussilet, 41/31;
ez-Zuhruf, 43/35; el-A'lâ 87/16); bazen (yevmü'l-kıyame) (el-Kasas
28/61) terkibi kullanılmıştır.

İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem (a.s.) ve eşi
Hz. Havva Cennet'te kendilerine yasak edilmiş ağacın
meyvesinden yiyince Allah (c.c.) onları yeryüzüne indirdi: "Derken
Şeytan onları(n ayağını) oradan
kaydırdı, içinde bulundukları (nimet yurdu)ndan çıkardı.
(Biz de) dedik ki: "Birbirinize düşman olarak inin; sizin yeryüzünde
kalıp bir süre yaşamanız lâzımdır. " (el-Bakara,
2/36)

Kur'ân-ı Kerim, dünya hayatını şöyle
tarif ve tasvir ediyor: "Bilin ki, dünya hayatı bir oyun,
eğlence, süs, kendi aranızda (birbirinize karşı)
övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır. (Bu)
tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekicilerin
hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra
çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azap; Allah'tan mağfiret ve
rıza vardır. Dünya hayatı ise, sadece aldatıcı
bir geçinmedir" (el-Hadîd, 57/20)

"Onlara dünya hayalının tıpkı
Şöyle olduğunu anlat: (Dünya hayatı) gökten indirdiğimiz
bir su gibidir. Yerin bitkisi onunla karıştı ve (sonunda
bitkiler) rüzgarların savurduğu çöp kırıntıları
haline geliverdi. (İşte hayat böyle bir mevsim kadar kısadır.
Hayatı yeşerten, kurutan, tekrar yeşertecek olan hep
Allah'tır) Allah her şeye kâdirdir. " (el-Kehf, 18/45)

"Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden
ibarettir. Eğer inanır, (günahlardan) korunursanız (Allah)
size mükâfatlarınızı verir ve sizden (bütün) mallarınızı
istemez (sadece zekât ve sadaka gibi cüz ı bir miktar taleb eder)
" (Muhammed, 47/36)

Allah, ölümü ve hayatı insanları imtihan
etmek için yarattığını şöyle ifade ediyor:
"O hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için
ölümü ve hayatı yarattı. O üslündür, bağışlayandır"
(el-Mülk, 67/2)

"Andolsun, sizi korku, açlık, mallardan
canlardan ve ürünlerden eksiltme gibi şeylerle deneriz;
sabredenleri müjdele" (el-Bakara, 2/155)

Allah, yapacağımız işlere göre
bizi hesaba çekmek, iyi işlere mükâfat, kötü işlere ceza
vermek üzere bu dünya hayatını yarattığından
iyi ve kötü işleri peygamberleri ve kitapları
aracılığıyla insanlara bildirmiştir. Bu,
Allah'ın rahmetinin bir eseridir. İnsanlar Allah'ın gönderdiği
programa göre hayatlarını düzenlerlerse kurtuluşa ererler.
Bunu düşünüp muhakeme etsinler diye Allah insanlara akıl da
vermiştir.

Allah'ın bildirdiği emir-yasak ve tavsiyeler
aklı selim ile birlikte insanı sırat-ı müstakime (doğru
yola) götürür. İnsanda meleklerden farklı olarak, kötü yola
sevkeden nefis ve şeytan vardır. İnsan ne ıs ve
şeytanın saptırmalarına karşı daima
uyanık olmalı, onlarla devamlı mücadele halinde bulunmalıdır.

Dünyanın insanı cezbeden metaı
vardır. Bunlar âyette şöyle sayılmıştır:
"Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca
yığılmış altın ve gümüşten, (otlağa)
salınmış atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere
aşırı düşkünlük, insanlara süslü (cazip)
gösterildi. Bunlar sadece dünya hayatının geçimidir. Asıl
varılacak güzel yer, Allah'ın yanındadır." (Âli
İmrân, 3/14)

"Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür.
Bâki kalacak olan güzel işler ise Rabbinin katında sevapça da
daha hayırlıdır, umutça da daha hayırlıdır"
(el-Kehf, 18/46)

Dünya (metaı)nın ne olduğu
hakkında hadis-i şerifler de vardır: Buna göre nefse hoş
gelen, insanı cezbeden şeyler dünya metaıdır: "Dünya
tatlı ve hoş manzaralıdır. Allah sizi orada
başkasının yerine geçirecek de nasıl iş göreceğinize
bakacaktır. Bu sebeple dünyadan sakınınız,
kadınlardan sakınınız.
İsrailoğullarının (uğradıkları)
fitnenin ilki kadınlar arasında (vâki) olmuştur. " (Riyazü's-Sâlihîn,
çev. M. Emre, I, 84)

Dünya hayatından sonra ebedî olan âhiret hayatı
vardır: Orası çalışma yeri değil, dünyadaki
çalışmaların karşılığını görme
yeridir. Ebedî saadet bu dünyada kazanıldığı için
dünya hayatı çok değerlidir. İyi değerlendirilmeli,
ömür boşa geçirilmemelidir. Yüce Allah şöyle buyurur:
" Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp)
gönderdiğine baksın, Allah'tan korkun, çünkü Allah yaptığınızı
haber âlmaktadır" (el-Haşr, 59/18)

Kur'ân-ı Kerim bize çalışmayı
emretmiş, dünya nimetlerinden meşru şekilde istifade
etmemizi tavsîye etmiştir:

"Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne
dağılın ve Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayın.
Allah'ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz" (el-Cum'a,
62/10)

"İnsana çalışmasından
başka bir şey yoktur. Ve çalışması da
yakında görülecektir" (en-Necm, 53/39-40)

Müslüman herşeyi yerli yerinde yapar, dünya
hayatını iyi işle (salih amel) değerlendirir.
Çocuklarının rızkını helâlinden kazanmak için
çalışır, elinin emeğiyle geçimini temin eder.
İbadetlerini vaktinde yapar, kazandığından Allah
yolunda harcamada bulunur. İnsanlara faydalı olmaya gayret eder.
Dünyası için âhiretini, âhireti için dünyasını
terketmez. İkisi arasında uyumlu ve dengeli bir hayat düzeni
meydana getirir.

Allah Teâlâ düşmana karşı güçlü
olmamızı, üstün silahlar hazırlamamızı, böylece
Allah'ın düşmanlarını korkutmamızı
istemiştir:

"Onlara karşı gücünüz yettiği
kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp beslenen atlar (savaş
araçları) hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanını,
sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin
bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri
korkulursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız tam olarak size ödenir,
hiç haksızlığa uğratılmazsınız."
(el-Enfâl, 8/60)

Kur'ân-ı Kerim bizi esas olarak âhiret
amellerine teşvik ediyor, fakat dünyadan da nasibimizi unutmamamızı
hatırlatıyor. İyilik yapan da kötülük yapan da karşılığını
eksiksiz görecektir:

"Artık kim zerre
ağırlığınca hayır yapmışsa onu görür.
Ve kim zerre ağırlığınca Şer
yapmışsa onu görür." (İnsana ameli gösterilir,
insan yaptığını görür) (ez-Zilzâl, 99/7-8).

"Rabbinizden bir bağışa ve
genişliği göklerle yer arası kadar olan, takva sahipleri için
hazırlanmış bulunan Cennet'e koşun" (Âlu
İmrân, 3/133)

" Allah'ın sana verdiği (bu servet) içinde
âhiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma. Allah sana nasıl
iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et; yeryüzünde bozgunculuk etmeyi
isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez." (el-Kasas, 28/27)

Mal ve evlâd dünya hayatında insani en çok meşgul
eden iki nimet olduğundan bunların tehlikesine işaret
edilmiş, bunların Allah'a ibadete engel olmaması
istenmiştir:

"Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız
birer fitne (imtihan)dir. Allah'a gelince büyük mükâfat O'nun katındadır.
" (el-Enfal, 8/28)

"Ey inananlar, mallarınız ve çocuklarınız
sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa,
işte onlar ziyana uğrayanlardır. " (el-Münâfikun
63/9)

"Ey insanlar, Allah'ın va'di gerçektir sakın
dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (Şeytan)
Allah'ın affına güvendirmek sureti ile sizi aldatmasın
" (el-Fâtır, 35/5)

Hadîs-i Şeriflerde de dünya hayatının
aldatıcılığı ve fânîliği üzerinde durulmuş,
buna karşı insanlar uyarılmıştır:

"Haberdar olun! Dünya mel'undur. Dünyada olan
(mal, mülk) de mel'un! Ancak Allah'ın zikri ve ona
yaklaştıran şeylerle bilen ve öğreten (kimse) müstesna!"

"Siz akar edinip de dünyaya rağbet etmeyiniz.
"

"Şayet dünya, Allah katında
sivrisineğin kanadına denk olsaydı, O (Allah) hiçbir
kâfire ondan bir yudum su bile içirmezdi. "

"Ademoğlu, malım malım diyor. Ey
Ademoğlu, senin yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin, yahut
tasadduk edip (sevabını) defterine geçirdiğinden
başka senin malın mı var!"

Abdullah b. Mes'ud (r.a.) demiştir ki: Rasûlullah
(s.a.s.) bir hasır üzerinde uyumuştu. Yan tarafında iz
bırakmış olduğu halde kalktı. Biz: "Ey
Allah'ın Rasûlü, sizin için bir döşek edinsek..." dedik.
Rasûl-i Ekrem (s.a.s.): "Benim dünyaya ülfetim yoktur (ki yatağa
rağbet edeyim). Bu dünyada ancak ağaç altında gölgelenen,
sonra ayrılıp terk eden binekli (yolcu) gibiyim" buyurdular.
(Riyazü's-Sâlihîn, çev. M. Emre, s. 354-356)

Kur'ân-ı Kerim Hz. Âdem'in şeytana uyarak
işlediği hata dolayısıyla tövbe etmesinden ve
Rabbinin onun bu hatasını bağışlamasından
sonra ona dünyaya inme emrinin ve halifelik görevinin verildiğini,
bu görevin kıyâmete kadar devam edeceğini, Âdem'in sadece
şeytanın sapıttırması yüzünden yeryüzüne
indirilmediğini, Âdem'in yeryüzünde Allah'ın halifesi olarak
yaratıldığını, halifelik görevine şeytana
uyarak işlediği hatanın vebâlinden arınmış
olarak başladığını ve dünya hayatında
sadece Allah'a kullukla imtihan olmak zorunda bulunduğunu açıklamaktadır.
Oysa muharref hristiyanlıkta insanların "günahla" doğdukları
inancı vardır ki, bu, İslâm'ın açıklamasına
ters düşmektedir. Allah, nimeti kendilerine ulaştıktan
sonra onu değiştirenlere şiddetli bir ceza vereceğini
Kur'ân'da açıklamakta ve: "Küfredenlere dünya hayatı
cazip görünmekte ve bu sebeple iman edenlerle alay etmektedirler.
Halbuki Allah'tan sakınanlar kıyâmet günü onların Çok
üstündedirler. Allah dilediğine hesapsız rızık verir."
buyurmuştur. (el-Bakara, 2/212) Dünyanın anlamını açıklarken:
"İnsanlardan hangisinin daha iyi iş işlediklerini
ortaya koyalım diye yeryüzündeki şeyleri ona süs yaptık.
" buyurur. (el-Kehf, 18/7) Bütün belaların temeli dünya hayatını
gaye edinmektir. Dünya hayatına ağırlık veren, öğütten
yüz çevirir. Çünkü öğüde, hidâyete kulak vermek isteyen, yaşamını
mutlaka âhiret temeline dayandıracaktır. Ancak iman ve salih
amel insanı dünya hayatının aldanmasından
alıkoyar. Âhirete inananlar dünya hayatını kaybetmez.
Çünkü însana verilen hilâfet görevi, yeryüzünün imar edilip
nimetlerinden faydalanılmasını gerektirir. Ama sadece dünya
hayatını isteyenler haram, talan, zulüm sömürü düzenleriyle
insanlığı doğru yoldan çıkarttıkları
gibi, dosdoğru müslümanları da dünyaya uydurmak isterler.
Halbuki dünya hayatı; iman ve ibadetin ulvîliğine denk olmayan
br oyalanmadır. Asıl hayat âhirettedir. Dünya, sadece İslâm'ı
yaşamak, İslâm'ı hâkim kılma mücadelesi vermek ve
Allah'ın yolunda çalışmak içindir. Dünyaya bağlılık,
sonu hüsranla bitecek bir maceradan ibarettir.

Halit ÜNAL


Konular