Şamil | Kategoriler | Konular

Dargınlık

DARGINLIK

Dargın olma, küsme, gücenme hâli; kırgınlık,
konuşmama.

İslâm'da dargınlık hâli, müminler
arasında herhangi bir konuda ihtilâf edilebileceği kabul
edilerek geçerli sayılmış; ancak bu hâlin üç günü
geçmemesi gerektiği emredilmiştir. (Buhârî, Edep, 57, 62;
Müslim, Birr, 23, 25).

Bu, alelâde günlük vakalar içindir. Ayrıca,
"yüz çevirme" denilen bir dargınlık türü de vardır
ki, asîler ve fasıklara karşı yapılır. Dârü'l
İslâm' da yaşayanlardan müslümanlar arasında kesinlikle
ayrılık söz konusu olamaz. Eğer küskünlük meydana gelmiş,
nefslere uyulmuşsa, Allah'ın şu emri tatbik edilir: "Muhakkak
müminler kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını düzeltin
ve Allah'tan korkun ki, size rahmet edilsin." (el-Hucurat, 49/10).

Hz. Peygamber de şöyle buyurur:

"Bir kişinin kardeşini üç günden
fazla küs bırakması helâl değildir. İki mümin karşılaştıkları
zaman birisi yüzünü şu tarafa, öbürü öte tarafa çevirir.
Halbuki bu iki mü'minin hayırlısı önce selâm vermeye başlayandır."
(Tecrid-i Sarih Tercemesi, XII 145)

Yüz çevirmeye gelince; bu, asî, fasık, zalim
kimselere karşı yapılacak bir davranıştır.
Tebük gazasına katılmayıp geride kalan Kâ'b ibn Mâlik,
Mürâre İbn Rebî' ve Hilâl İbn Ümeyye adlarındaki üç
sahabî ile Hz. Peygamber'in emriyle elli gün hiçbir müslüman konuşmamış,
onlara selâm bile verilmemiş ve selâmları
alınmamış, onlara güleryüz gösterilmemiş, tamamen
dışlanmışlardı. Kâfirlere karşı düzenlenen
cihat harekâtından geri kalan bu üç kişiden Kâb, bizzat, yaşadığı
o acıklı durumu şöyle anlatır:

"...Sonra Rasûlullah müminlerin bizimle konuşmasını
yasakladı. Savaşa katılmamış olan üçümüzle de
kimse konuşmuyordu. Herkesten ayrı kalmıştık.
Yeryüzü bana çok dar ve manasız gelmişti o zaman..."
Bunlar toplum içinde yapayalnız kalınca çok pişman
olmuş ve yaptıklarına tevbe etmişlerdi. Nihayet Allah
Teâlâ onları affedip haklarında şu âyeti indirdi:

"Ve Allah savaştan geri kalan o üç kişinin
de tövbelerini kabul buyurdu. Bütün genişliğiyle beraber yeryüzü
başlarına dar gelmiş canları kendilerini
sıktıkça sıkmış ve Allah'tan, yine Allah'a
sığınmaktan başka çare olmadığını
anlamışlardı. Allah onların tövbesini kabul Buyurdu
ki tövbe etsinler. Çünkü Allah tövbeyi çok kabul eden, çok
esirgeyendir. " (et-Tevbe, 9/118).

Bu âyet indikten sonra, kendilerinden yüzçevirilen
üç sahâbî büyük bir sevinçle ümmetle bütünleşmişlerdi.
(Hadîsin ve olayın tam metni için bk. Buhârî, Meğâzî,
Gazvetü Tebük

Bu olay göstermektedir ki, İslâm toplumunda
müslümanlar bir vücût teşkil ederler. Onlar, birlik ve bütünlük
içinde topluca Allah'ın şerîatına sarılırlar,
Ümmete aykırı düşenler hemen toplum dışına
itilirler. Ka'b ve arkadaşlarının başına gelen
olay ayrıca İslâm toplumunun samimi bir iletişim düzeni
kurmasının önemini; Allah rızası için dostluk kardeşlik
bağı ile bağlı olan müminlerin cemâat anlayışında
bulunması gereken aşıklık ve netliği:
davanın mükellefiyetlerine göğüs germe, verilen emirlere değer
verme ve müşrûiyyet dairesinde itirazsız itaat etmenin
ehemmiyetini; müslümanlardan ayrı düşüldüğünde nasıl
pişman olunduğunu da anlatmaktadır.

Rasûlullah (s.a.s.) Müslümanların birbirine
buğz etmelerini, arka çevirmelerini, hased ve birbirleriyle alay
etmelerini yasaklamıştır. (Buhârî, Edep 57; Müslim, Birr,
24, 28; Tirmizî, Kıyâme, 54) Rasûlullah, İslâm toplumunda da
insanlar arasında türlü geçimsizliklerin çıkacağını
bilerek müminlere kesinlikle üç günden fazla birbirlerini bırakmamalarını
emretmiştir. Rasûlullah, müminlerin birbirlerine üç günden fazla
küs durmalarının onları kin, nefret, buğz
duygularıyla donatacağını ve doğal olarak
zıtlaşmanın çatışmalara bile yol açacağını
haber vermiştir.

Küskünlükler, bir münakaşada
kızgınlık sebebiyle ve sarfedilen kelimelerle; eline,
beline, diline sahip olmayan şuursuz müminler arasında görülebileceği
gibi, bir başkası tarafından taşınan sözler
sebebiyle, karşılıklı vuruşma, sövme gibi
sebeplerle meydana gelmektedir. Günümüzde mezhep, meşrep vb. görüş
farklılıklarının taassup ve fanatizm derecesine
varmasından da ümmet fertleri arasında ayrılıklar görülmektedir.
Netîce itibariyle her kim Rasûlullah'ın en güzel yoluna uymuşsa,
cahilî, ilkel, kaba yobaz, ham softâ tavır ve tutumları
bırakmak zorundadır. Buna riayet eden müslümanlar asla dargın
kalmazlar. (Ayrıca bk. Takvâ, Sulh, Hased, Kibir, Âdâb, Ahlâk).

Sait KIZILIRMAK


Konular