Şamil | Kategoriler | Konular

Cumhur-u fukaha

CUMHÛR-U FUKAHÂ

Fakîhlerin çoğunluğu. Fıkıh, lügatte;
bilmek, anlamak bir şeyi şuurlu bir şekilde kavramak,
kendisine hüküm taalluk eden gizli bir manaya vakıf olmak (el-İsra,
17/44) ve bir şeyin künhüne muttali bulunmak mânâlarında
kullanılır. Istılahta ise; "insanın amel
cihetiyle lehine ve aleyhine olan şer'î hükümleri bir meleke
halinde bilmesi", yani, kişinin ibadet, ceza ve muamelelere dâir
leh ve aleyhinde olan şer'î hükümleri, delillerinin tafsilatıyla
birlikte tanımasıdır. İmam Ebu Hanife, fıkhı,
"İnsanın, lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir."
şeklinde tarif eder. Şer'î hükümleri bu şartlarla bilen
şahsa "fakîh"* denir. Çoğulu fukahâ'dır. Fakîh'in,
meşgul olduğu ibadet, muamelât ve ukubâta dâir şer'î
meselelerin tümüne "Fıkıh* ilmi" adı verilir. (Ö.
N. Bilmen, Hukuku İslâmiye ve Istılahat-ı Fıkhiye
Kamusu, I, 13) "Fakihlerin çoğunluğu" manasına
gelen "Cumhur-ı fukaha, bir asırda ve aynı bölgede
mezhep farkı gözetmeksizin mevcut olan fıkıh âlimlerinin
çoğunluğu demektir." Şer'î delillerden olan "icmâ-i
ümmet (bir asırda yaşamış bütün İslâm
müctehidlerinin bir mesele hakkında aynı görüşte
bulunmaları) teriminde geçen "ümmet" ifadesi, bütün
müctehid ve fakihleri içine alır. Cumhûr-ı fukahâ'nın görüşü
ise belli bir muhitte tanınmış fakihlerin ekserisinin görüşünü
yansıttığından, icma gibi delil sayılmaz. Zira az
da olsa çoğunluğun dışında kalan fakihlerin
muhalefeti söz konusudur. Sahabe devrini takib eden Tâbiûn ve onları
takip eden Tebe-i tâbiîn* döneminde yaşayan fakihler, İslâm
devletinin değişik bölgelerinde toplanmışlardır.
İctihada dayanan bir çok meselelerde aynı bölgede yaşayan
bir çok fakih aynı görüşü paylaştığı
gibi, bu görüşe bir diğer bölgede yaşayan fakihlerden
bir kısmı da katılabilir. Böylece fakihlerden çoğunun
kabul ettiği görüşü dile getirmek için "cumhur-ı
fukahanın görüşü budur" denir. Mezhep imamları ve
ekollerinde bulunan fakihler aynı tabirin içinde yer alırlar. Dört
mezhepten üçü bir mesele hakkında aynı görüşte
olduğu zaman bunlar için "cumhûr-ı fukaha" veya
"cumhur" adı verilir. Hanefi mezhebinde imam Ebu Hanife, Ebû
Yusuf, Muhammed eş-Şeybani, Züfer ve Hasan'dan dördü veya
üçü aynı kanaati paylaştıklarında bunlara mezhebin
cumhuru, görüşlerine de "Müîtâbih" denir.

Çeşitli bölgelerde ün yapmış fakihler
şunlardır:

Medîne'de: Sa'îd b. el-Müseyyeb, Urve b. ez-Zübeyr
(ö. h. 94), Kasım B. Muhammed (ö. 102 h.), Harice b. Zeyd (ö. 100
h.), Ebu Bekir b. Abdurrahman b. Haris (ö. 94 h.), Süleyman b. Yesar
(ö. 107 h.), Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe (ö. 98 h.), Bunlara "el-Fukahâ
us-Seb'a"*da denir. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm (ö. 120
h.); bu zatın oğulları Muhammed ve Abdullah, Ebu Cafer b.
Muhammed b. Ali (ö. 117 h.), Rabî'atu'r-ra'y (ö. 136 h.), Muhammed b.
Şihabu'z-Zuhrî (ö. 124 h.).

Mekke'de: Ata b. Ebî Rebah, Tavus b. Keysan, Mücahid
b. Cebr (ö. 100 h.), Ubeyd b. Umeyr (ö. 68 h.), Amr b. Dînar (ö. 126
h.), Abdullah b. Ebî Müleyke (ö. 119 h.), İkrime, İbn Cüreyc
(ö. 150 h.), Süfyan b. Uyeyne (ö. 198 h.),

Basra'da: Hasan el-Basrî, Câbir b. Zeyd (ö. 103 h.),
Muhammed b. Sîrîn, Müslim b. Yesar (ö. 100 h.), Ebu'l-Âliye (ö. 106
h.), Humeyd b. Abdurrahman (ö. 95 h.), Mutarrif b. Abdullah eş-Şihhîr
(ö. 87 h.), Zürare b. Evfa (ö. 93 h.), Eyyub es-Sahtiyanî (ö. 131
h.), Katade (ö. 117 h.).

Kûfe'de: Alkame b. Kays en-Nehâî (ö. 62 h.), Esved
b. Yezîd (ö. 75 h.), Ebû Amr Ubeyd b. Amr el-Hamedanî (ö. 72 h.),
Şureyh b. el-Haris (ö. 82 h.), Mesruk b. el-Ecda (ö. 63 h.),
Abdurrahman b. Yezid en-Nehâi, Abdullah b. Utbe, Hayseme b. Abdurrahman
Şerîk b. Abdullah (ö. 177 h.) Ebu Vâil, Abdurrahman b. Ebî Leyla
(ö. 148 h.), Meysere, ed-Dahhak (ö. 105 h.), İbrahim en-Nehaî (ö.
96 h.),

Amiru'ş-Şa'bî (ö. 103 h.), Saîd b. Cübeyr
(ö. 95 h.), Hammâd b. Ebî Süleyman (ö. 120 h.),

Şam'da: Ebu İdris el-Havlanî, Şurahbil
b. es-Simt, Ebu Zekeriyya el-Huzaî, Kabîsa b. Züeybi'l-Huzâî (ö. 86
h.) Süleyman b. Habîbi'l-Muharibî, el-Haris b. Umeyr, Hâlid b. Ma'dân,
Mekhûl (ö. 116 h.), Ömer b. Abdu'l-Aziz (ö. 101 h.).

Mısır'da: Leys b. Sa'd (ö. 175 h.); Yemen'de:
Mutarrif b. Mâzin (ö. 219 h.), Abdurrezzak b. Hümam (ö. 211 h.);

Bağdat'ta: Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellâm (ö.
224 h.), Dâvûd b. Ali (ö. 270 h.).

Cengiz YAĞCI


Konular