Şamil | Kategoriler | Konular

çıle

ÇİLE

Izdırap veren hal, zahmet, meşekkat, eziyet.
Dervişlerin tasavvufta, ahlâkın tezkiyesi ve vicdanın
tasfiyesi için kırk gün kırk gece ibadet ederek nefsi terbiye
etme işi. Bunların dışında, bez dokurken eninden
artan iplik ile yay kirişi manalarına da kullanılır.
Çile-i Buzurg; Zemherir demektir. Çille diye de okunur. Arapçası
Erbaîn'dir.

Çile, tarikata girenin, hata sonucu olsun, olmasın
ahlâkının güzelleşmesi ve gönlünün cilâlanması için,
tekkelerde konulmuş olan bir çeşit uygulamadır.
Gereğine göre üç, kırk, binbir gün devam edeni vardır.
Çile geçirilen yere çilehâne adı verilir. Kelimenin lügat manası
nazar-ı itibare alınarak yapılan tarifi ise; kırk gün
kırk gece temiz ve kimsenin gelip de insanı rahatsız
etmeyeceği bir yere çekilip ibadet etmektir.

Çile, bütün dinlerde bulunan orucun aşırı
bir şekli olarak görülür. Allah adını zikrederek yükselmek
isteyen tarikatlarda ve özellikle Halvetîler'de "Erbaîn" adı
kullanılır.

Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. Musa'ya kırk gece
ibadetten sonra kitap verileceği bildirilmiştir. (el-Bakara,
2/51).

Hristiyanlarda Paskalya'dan altı hafta önce kırk
gün süren bir perhiz vardır. Çile olayı Mısır ve
Hind inanışlarından tarikatlara girmiş ve yalnız
tarikatlarda olan bir ibadet şeklidir.

Çilenin halvet, halvetin de uzletle çok yakın
mana birliği ve bütünlüğü gözlenmektedir.

Çilenin geçirildiği halvetin, insanı
halktan Hakk'a yükselteceğine inanılır. Halvet, nefisten
kalbe, kalbden ruha, ruhtan sırra ve sırdan da her şeyi
bahşedene gitmektir. Kulun insanlarla olan dertlerinden halvet
sayesinde kurtulup Hakk'a bağlanması, kolay ve külfetsizdir. (Kuşeyrî,
Risâle, (t.y.) 64-65)

Halvet'in, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Hıra
mağarasındaki peygamberlik öncesi bir aylık itikâfından
alındığını söyleyenler de vardır (Selçuk
Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, İstanbul 1984, 61).

Peygamberimiz, her sene Ramazan ayını Mekke
civarındaki Hıra mağarasında tefekkür ve zahitlikle
geçiriyor, bu inzivâdan dönüşte evine gitmeden, Kâbe'yi yedi
defa tavaf ediyordu (Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, Terc. M.
Said Mutlu, İstanbul 1966, 64).

Peygamberimiz "En iyi hayat tarzı, cihâd ve
uzlettir" buyurmuştur (Müslim, İmâret, 33).

Çile, günlük dilde ıstırap ve zorluğa
tahammül karşılığı olarak da
kullanılmaktadır. Çünkü sûfi için ızdırap ve
zorluğa tahammül, erme ve Allah'a varmanın en önemli araçlarından
biridir.

Bu yüzden dervişler birbirlerine "Allah
çileni artırsın" diye dua ederler. Tabii bu manada,
kırk gün esprisi unutulmuş görünmektedir.

Sûfîlerden "Erbaîniyye" taifesinin olduğu
kaydedilmiştir.

Hacı Bektaş Velî, çeşitli zamanlarda
ve yerlerde erbaîn çıkarmıştır. Çile (halvet), çoğunlukla
tekkelerde olur. Şeyh, halvete sokacağı dervişi bir
odaya (çilehane) götürür ve dua edip odadan çıkar. Bu müddet
içinde derviş mecbur kalmadıkça dışarı çıkmaz
ve kimseyle konuşmaz. Yemeği ve suyu her gün ayağına
gelir. Gece gündüz ibadet, zikir ve tefekkürle meşgul olur.
Kırkıncı gün geldiğinde şeyh, dervişin
bulunduğu çilehaneye girer. Sonra kurban kesilerek derviş
erbainden çıkarılır. Gerektiğinde üç erbain çıkaran
dervişler de vardır.

Mevlevîler'de çile, bin bir gün süren hizmet ile
yapılır.

Çilesini tamamlamayıp kıran, tekrar çileye
girmek isterse yeni baştan başlamak zorundadır. Çile çıkarmak,
çileyi tamamlamaktır. Çilekeşler, çile dolduranlardır.
(M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,
I, İstanbul 1983, 370-371).

Nakşîler ve müsemmâ yoluyla dervişlerini
yetiştiren Melâmiler, "halvet der-encümen" prensibine bağlanarak,
halk içinde Hak ile olmanın zevkine ermeyi tercih ederler. Bu,
halvetin en zor olanıdır. Bu ve benzeri anlayış ve
inanç şekilleri, tarikatlarda oluşan ibadetlerdir. Bunları
şekil ve biçim olarak Kur'an ve sünnette bulmak mümkün değildir.
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in peygamberlikten önceki hayatı, İslâm
şeriatında teşrî kabul edilmediği için Hıra
mağarasındaki inzivası delil teşkil edemez. Halvet, ve
halvet der-encümen gibi kavramlar tarikatlarda oluşan
kavramlardır.

Hasan Fehmi KUMANLIOĞLU


Konular