Şamil | Kategoriler | Konular

Cennet

CENNET

Ağaçlı bahçe; yeşillikleri bol bostan;
sık dal ve yaprakları ile yeri gölgelendiren hurmalık ve
bağlık.

Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, dünya ve
ahirete ait işleri, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel
bir şekilde yapan temiz ve müttakî kişiler için hazırlanmış
bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca ahiretteki nimetler yurdunun
adıdır. Çoğulu Cinân ve Cennât'tır.

Kur'an-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde Cennet,
çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir. Bilhassa
Kur'an-ı Kerîm'de ağaçları altından ırmaklar
akan Cennetler şeklinde anlatılmaktadır:

"Cennet takva sahiplerine, uzak olmayarak
yaklaştırılmıştır. İşte size
va'dolunan, gördüğünüz şu Cennet'tir ki, O, Allah'ın
taatına dönen onun (hudud ve ahkâmına) riayet eden çok
esirgeyici Allah'a bütün samimiyetiyle gıyâben saygı gösteren,
hakkın taatına yönelmiş bir kalble gelen kimselere aittir.
" (Kâf, 50/31-33).

"Tövbe edenler, iyi amel ve harekette bulunanlar
öyle değil. Çünkü bunlar hiç bir şeyle
haksızlığa uğratılmayarak Cennet'e, çok
esirgeyici Allah'ın kullarına gıyâben va'd buyurduğu
Adn Cennet'lerine gireceklerdir. Onun vadi şüphesiz yerini bulacaktır.
Orada selâmdan başka boş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada
sabah, akşam rızıkları da ayaklarına gelecektir.
O, öyle Cennet'tir ki biz ona kullarımızdan gerçekten
müttakî olanları vâris kılacağız. " (Meryem,
18/60-63).

Cennet, bu dünyada yapılan iyiliklerin ahirette
Allah tarafından verilen karşılığıdır.
Kur'an'da Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:

"Adn Cennetleri vardır ki altlarından
ırmaklar akar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar.
İşte günahlardan temizlenenlerin mükâfatı." (Tâhâ,
20/76).

Kur'an'da Cennet'in niteliklerinden bazılarına
şu şekilde değinilir:

1- Altlarından ırmaklar akan, birbiri
üzerine bina edilmiş yüksek köşkler (ez-Zümer, 39/20),
güzel meskenler (et-Tevbe, 9/72)

2- Türlü ağaç ve meyvalara, akar kaynaklara,
görünüş ve kokusu güzel, isteyenlerin yanına kadar
sarktığından koparılması kolay, türlü bol
meyvelere sahip (er-Rahmân, 55/58-54)

3- Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler,
türlü kokulu içecekler, temiz şaraplar ve çeşit çeşit
tükenmez nimetleri içeren bir mekân.

"Onlara Cennet'te bir meyve, içlerinin çekeceği
bir et verdik (vereceğiz)" (et-Tûr, 52/21).

"Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı
ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak
kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız
ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız
Cennet'tir. Sizin için orada çok meyveler vardır, onlardan
yiyeceksiniz." (ez-Zuhruf 43/71-73).

"Cennet şarabından (dünya
Şarabı gibi) mide ızdırabı yoktur" (Saffât,
37/47).

4- Cennet'te hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş lâf
ve günah'a sokacak söz işitilmiş. "Biz o Cennetliklerin
kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler
olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar.
Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak
da değillerdir" (el-Hicr, 15/47-48).

"Onlar Cennet'te ne bir boş laf
işitirler ne de bir hezeyan. Ancak bir söz işitirler: Selâm..
(birbirleriyle selâmlaşır dururlar)." (el-Vâkıa,
56/25-26).

5- Cennet nimetleri insan hayalinin
erişemeyeceği güzelliktedir. Cennet'i aslında dünya
ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Bununla beraber
Cennet'teki eşsiz nimet ve saltanatı anlayabilmemiz için Allah
Teâlâ onu bize şu şekilde tasvir etmiştir:

"İşte bu yüzden Allah onları o günün
fenâlığından esirger. (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine)
sevinç verir. Sabretmelerine karşılık onlara Cennet'i ve
oradaki ipekleri lütfeder. Orada koltuklara kurulmuş olarak
bulunurlar. Ne yakıcı sıcak görürler orada, ne de
dondurucu soğuk. Ağaçlarının gölgeleri üzerlerine
sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.
Yanlarında gümüş kaplar ve billür kaselerle, gümüşî
beyazlıkta (billûr gibi) şeffâf kupalarla dolaşılır
ki (Cennet sakinleri bunlara dolduracakları Cennet
şarabını Cennet'teki insanların iştahları)
ölçüsünde tavin ve takdir ederler. Onlara orada bir kâseden içirilir
ki karışımında zencefil vardır. (Bu şarap)
orada bir pınardandır ki adına Selsebil denir.
Cennettekilerin etrafında öyle ölümsüz genç nedenler dolaşır
ki, onları gördüğünde kendilerini etrafa saçılıp
dağılmış inciler sanırsın. Ne yana bakarsan
bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün.
Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır.
Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara
tertemiz içecekler içirir. Onlara: "İşte bu sizin
işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız
şükre değer" denir. " (el-İnsan, 76/11-22).

Cennet'in tasviri konusunda söylenecek son söz
şu kudsî hadis*in ifade ettiği durumdur: Hz. Peygamber (s.a.s.)
şöyle buyurmuştur: Cenâb-ı Hak buyuruyor ki: "Salih
kullanım için ben, Cennet'te hiç bir gözün görmediği hiç
bir kulağın işitmediği ve hiç bir insan gönlünün
hatırlamadığı bir takım nimetler
hazırladım." (et-Tâc, el-Câmiu li'l-Usül, fî
ahâdisi'r-Rasul, V, 402).

Başka bir hadislerinde de, Rasûlullah (s.a.s.)
Cennet'in gümüş ve âltın kerpiçten yapıldığını,
harcının misk, taşlarının inci ve yakut
olduğunu, oraya girenlerin bolluk ve refâh içinde, üzüntüsüz ve
kedersiz yaşayacağını ebedî kalacaklarını,
ölmeyeceklerini, elbiselerinin eskimeyeceğini ve gençliklerinin yok
olmayacağını ifade eder (et-Tâc, aynı yer).

Ehl-i Sünnet inancına göre mü'minler Cennet'te
Allah'ı görecekler, bu onlar için en büyük nimet olacaktır.
Buna "Rü'yetullah*" denir. Bu hususta Kur'ân-ı Kerîm'de:
"O gün Rablerine bakan ter-ü tâze (ışık saçan)
yüzler vardır. " (el-Kryame, 75/22-23) buyrulur. Rasûlullah da
bir hadislerinde şöyle buyurur: "Siz gerçekten tıpkı
şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi gözle (açıkça)
göreceksiniz. Onu görmekte haksızlığa
uğramıyacak, izdihâma düşmeyeceksiniz. " (Buhârî,
Mevâkıt 16, 26). Suheyb (r.a.)'ın rivayetine göre Peygamber
(s.a.s.): "iyi iş ve güzel amel işleyenlere daha güzel
karşılık ve bir de ziyâde (Allah'ı görmek) vardır.
" (Yunus, 10/26), ayetini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
"Cennetlikler Cennet'e girdiği zaman Allah (c. c.) şöyle
buyuracak: " Size daha da vermemi istediğiniz bir şey var
mı?" Cennetlikler de Şöyle derler: "Yüzlerimizi ak
çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi
Cehennem'den kurtarmadın mı? (o yeter)." Rasûlullah
sözlerine devam buyurarak: "Cenâb-ı Hak perdeyi
kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha
sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz. " (Müslim'in
rivayeti, et-Tâc, V, 423).

Müminlerin Allah'ü Teâlâ'yı Cennet'te görmeleri,
herhangi bir yön, yer ve şekilden uzak olarak vukû bulacaktır.
Bunun keyfiyeti bizce meçhuldür. "Allah bilir" deriz. Kur'an
ve Sünnet'te bildirildiği için kesinlikle böyle inanırız.
Ehl-i Sünnet inancına göre, Cennet halen vardır,
yaratılmıştır, hazırlanmıştır.
Nitekim şu ayet bunu açıkça ifade eder: "Rabbinizin mağfiretine
ve eni göklerle yer kadar olan Cennet'e koşun. O Cennet takva sâhipleri
için hazırlanmıştır. " (Âli İmrân,
3/133).

Enes b. Mâlik (r.a.)'den rivayet olunan bir hadiste de
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:

"Demincek Cennet ile Cehennem şu duvarın
yüzünde bana arz olundu. " (Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi,
II, 483).

Başka bir hadislerinde şöyle buyururlar:
"Cennet bana yaklaştı, (yaklaştı), o kadar ki,
eğer cür'et edeydim salkımlarından bir tânesini (alıp)
size getirebilecektim. " (Aynı eser, II, 713).

Bu hadislerden de anlaşılacağı
gibi, Cennet yaratılmış olup hâlen mevcuttur.

Cennetlikler: Kur'an ve Sünnet'te ifade buyrulduğuna
göre, peygamberlerin davetine uyup iman eden ve amel-i sâlih işleyen
kimseler Cennet'e gireceklerdir. Bu kimseler Cennetliktir. Esasen Allah'a
ve insanlara karşı görevlerini yerine getirmekle insan daha
dünyada iken manevî bir huzura kavuşur, maddî refah sağlanır
ama tam manasıyla huzur ve kardeşlik Cennet'te gerçekleşir:
"Takva sahipleri, elbette Cennet'lerde ve pınarlardadırlar.
Girin oraya selâmetle, emin olarak. Biz, O Cennetliklerin kalblerindeki
kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak
tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada
kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak
da değiller. " (el-Hicr, 15/45-48).

Kur'an-ı Kerîm namazını eksiksiz
kılanların, malından bir kısmını yoksullara
ayıranların, ceza-hüküm gününe inananların,
Allah'ın gazabından korkanların, ırzlarına sahip
olanların, sözlerine ve emânete sadık kalanların,
doğru şahitlikte bulunanların Cennete gireceklerini
bildirmektedir. (el-Meâric, 70/23, 24, 25, 26, 27, 29, 33). Ayrıca
Cenâb-ı Hakk'ın rızasını dileyerek sabredenlere
(er-Ra'd, 13/20, 21, 22, 23); şükredenlere (el-Ahkâf, 35/15-16)
yürekten tövbe edenlere (et-Tahrim, 66/8); Allah yolunda canını
feda eden şehitler (el-Bakara, 2/154) ve Allah'a yönelmiş bir
kalble idealize olmuş müslümanlara "Allah'ın
ölçüsünde Allah'a yönelenlere" (Kaf, 50/31-34) içinde ebedî
kalınacak Cennet'e girecekleri yüce Rabbimiz tarafından müjdelenmiştir.

Cennetliklerin hallerini dile getiren Kur'an
ayetlerinden bazılarında şöyle buyrulur:

"İman edip sâlih amel işleyen
kimseleri, Rableri, imanları sebebiyle, ağaçları
altından ırmaklar akan, nimeti bol Cennetler'e hidâyet buyurur.
Bunların, Cennet'te duâları: Allah'ım, seni tesbih ve
tenzih ederiz. sözüdür ve aralarındaki dilekleri de hep selâmdır.
Duâlarının sonu ise; "Bütün hamdler, âlemlerin Rabbine
mahsustur." gerçeğidir" (Yunus, 10/9-10).

"Kim de O'na bir mümin olarak sâlih ameller işlemiş
olduğu halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler var.
"

" Adn Cennetleri vardır ki, (ağaçları)
altından nehirler akar, orada ebedî kalacaklar. İşte böyle
Cennetler' de ebedî kalış, küfür ve isyandan temizlenenlerin
mükâfatıdır" (Tâhâ, 20/75-76).

"İmran b. Husayn (r.a.)'dan rivayete göre
Hz. Peygamber (s.a.s.) Cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu
ifade buyurmuşlardır (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IX, 40). Hadis
yorumcuları bunu şöyle açıklarlar. Bir çok
kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal yüzünden
azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu
oluşturduğundan bunların Cennet ehlinin çoğunluğunu
teşkil etmesi de olağandır.

Cennet'e ilk giren bir cemâatin yüzleri ayın ondördüncü
gecesindeki gibi berraktır. Onlardan sonra girenler de en keskin
ışık yayan yıldızlar gibidir. Hz. Muhammed
(s.a.s.)'in ümmetinden yetmiş bin, yahut yediyüz bin kişi
hesap ve ikap görmeksizin ilk olarak Cennet'e girecektir. (Tecrid-i Sarih
Tercemesi, IV, 41-43).

Hadislerden öğrendiğimize göre (Tecrid-i
Sarih Tercemesi, II, 845). Cennete en son girecek kimseye, bu dünya
kadar, bu dünyanın on misli kadar Cennet verilecektir. Çeşitli
rivayetlerle sabittir ki, son sözü Kelimei Tevhîd olan kimsenin
mükâfatı Cennet'tir (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 264-275). Bu
durumu hadisçiler şöyle yorumlarlar: Lâ ilâhe illallah, Cennet'in
anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır,
onlarda ilâhi emirlere bağlı olmak itaat ve ibadet etmektir.
Bir de "Lâ ilâhe illallah" demekle, birinin müslümanlığına
hükmedilmez, "Muhammedün Rasûlullah" (Muhammed Allah'ın
peygamberidir) sözünü de eklemesi gerekir. Hatta İslâm dininden
başka bütün dinlerden uzak olması icab eder. Bu inançta olan
kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı
kadar Cehennem'de ceza gördükten sonra Cennet'e girecektir. Nitekim Muaz
b. Cebel (r.a.)'ın Hz. Peygamber (s.a.s.)'den rivayet ettiği
şu hadis meseleyi açıklığa kavuşturur:

"-Hiç bir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek
Allah'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed
(s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna Şehadet
etsin de, Allah ona Cehennem'i haram etmiş olmasın (herhalde harâm
eder)" (Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, IV 271).

Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat inancına göre,
"Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah" diyen ve bunun
gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse Allah'ın
izniyle mutlaka Cennet'e girecektir. Cennetlikler, hastalık,
sakatlık, ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak
yaşayacaklardır.

Cennet Tabakaları: İbn Abbâs (r.a.)'dan
gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu haber
verilmektedir. Bunlar, Firdevs, Adn Cennet'i, Nâim Cennet'i, Daru'l-Huld,
Me'va Cennet'i, Daru's-Selâm ve İlliyyûn'dur. Bu tabakalardan her
birinde, müminlerin yaptıkları iyi işler
karşılığında girecekleri veya yükselecekleri
derece veya mertebeler vardır (el-Beydâvî, Envâru't-Tenzîl,
Beyrut (t.y.), I, 119). Bunlar:

1-Cennetü'n-Nâim: "Beni Cennetü'n-Nâim'in
varislerinden kıl... " (Şuârâ, 26/85) Ayrıca (bk.
el-Mâide, 5/65; et-Tevbe, 9/21; Yunus, 10/9).

2-Cennetü'l-Adn: "Şüphesiz ki, iman edenler
ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlûkatın en
hayırlısıdırlar. Onların mükâfâtı Rableri
katında And Cennetleridir ki onların altlarından nehirler
akar, orada onlar ebedî kalıcıdırlar, Allah onlardan
razı olmuştur, onlar da ondan razı olmuşlardır.
Bu Rabb'inden korkanlar içindir. " (Beyyine, 98/8, Ayrıca bk.
et-Tevbe, 9/72; er-Ra'd, 13/23; en-Nahl, 16/31)

3-Cennetü'l-Firdevs: "Şüphesiz, iman edip
güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs Cennetleri.
vardır " (el-Kehf,18/107 ve el-Mü'minun, 23/11).

4-Cennetü'l-Me'vâ: "İman edip güzel amel işleyenlere
gelince, onlar için Me'vâ Cennetleri vardır. " (Secde, 32/19
ve En-Necm, 53/15).

5-Dârü's-Selâm: "Halbuki Allah
Dârü's-Selâm'a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri
dosdoğru bir yola hidâyet buyurur. " (Yunus, 10/25 ve
el-En'âm, 6/127).

6-Dârü'l-Huld: "O Rab ki, fazlından bizi
durulacak yurda (Cennet'e) kondurdu." (Fâtır, 35/35).

Her ne kadar İbn Abbâs Cennet'in tabakalarını
yedi ile sınırlandırmışsa da, ayetlerden
anlaşıldığına göre, Cennet'in bir çok tabakası
vardır. Burada İbn Abbâs'ın haber verdiği ve
ayetlerde adları geçen Cennet tabakaları, Cennet'in en yüksek
tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok tabaka vardır.
Nitekim Allah Teâlâ'nın Nâim Cennetleri veya "Firdevs
Cennetleri" şeklindeki çoğul ifade eden ayetleri buna
delildir. Ayrıca Ümmü Hârise Hadisinde bu gerçek Hz. Peygamberin
dilinden ifade olunmuştur. Ümmü Harise Bedir'de şehit olan
çocuğu hakkında Hz. Peygamber'den bilgi almak üzere gelmiş
ve ona Rasûlullah bir çok Cennet olduğunu belirterek, çocuğunun
da "Firdevs-i Â'lâ'da" olduğunu söylemek suretiyle
teselli etmiştir (Mansur Ali Nâsıf, et-Tâcü' el-Câmi'
li'l-Usul, fi Ahadisi'r-Rasûl, İstanbul (t.y.), V, 4033).

Nitekim Müslim'in Ebû Sâid el-Hudrî'den rivayet
ettiği hadiste de, Allah yolunda cihat edenlerin, cihatları
sebebiyle Cennet'te yüz derece yükselecekleri, her derecenin arasının
ise, yer ile gök arasındaki mesâfe kadar olduğu, Hz. Peygamber
tarafından haber verilmektedir (Müslim, İmâre, 116). Hadiste
sözü edilen dereceler konusunda ise şu ihtimaller öne sürülmüştür.
Bu dereceleri zahiriyle anlamak mümkündür. Gerçekten söz konusu
derecelerin, zahirinden anlaşıldığı üzere,
birbirinden daha yüksek menziller (tabakalar) olması muhtemeldir.
Buna karşılık, yükseklikten kasdın, Cennet'teki
nimetlerin çokluğu, insanın veya bir başka
yaratığın hiç aklına bile gelmemiş, gönlünden
dahi geçmemiş iyiliklerin büyüklüğü veya çokluğu
anlamında olması muhtemeldir. Zira Allah Teâlâ'nın mücâhide
lutfettiği iyilik veya cömertlik türleri birbirinden çok farklıdır,
birbirinden üstündür. Buna göre, nimetlerin fazilet (üstünlük)
konusundaki farklılıkları uzaklık açısından
yer ile gök arasındaki mesafe gibidir. Fakat el-Kadî Iyad
(544/1149) birinci görüşü tercih etmiştir (en-Nevevi,
Şerhu Müslim, Kahire (t.y.), XIII. 28).

Yine Buhârî'nin bir rivayetinde Hz. Peygamber, Allah
yolunda savaşan mücâhidler için Cennet'te yüz derece (tabaka) hazırlandığını
ve iki derecenin arasının yerle gök arası gibi
olduğunu haber vermekte ve sözlerine devamla "Allah'dan istediğiniz
zaman Firdevs'i isteyin... Çünkü Firdevs, Cennet'in ortası ve
Cennet'in en yükseğidir (...). Firdevs'ten Cennet nehirleri
doğar" buyurmaktadır. (Buhârî, Cihad 4)

Aynî, "Firdevs, Cennetin ortasıdır
(vasatıdır)." cümlesini, Cennet'in en iyi yeri veya
üstünü (efdali) olarak yorumlar ve bu görüşüne "Böylece
sizi en hayırlı bir ümmet kıldık" (el-Bakara,
2/143) ayetinde geçen "vesetan" kelimesini delil getirir
(el-Aynî, Umdetü'l-Kârî fî Şerhi Sahihi'l-Buhârî,
İstanbul 1309, VI, 539). Çeşitli rivayetlerde Firdevs
Cenneti'nin güzellikleri dile getirilmiştir. Diğer taraftan
hadiste söz konusu edilen Cennet dereceleri arasındaki mesafelerin
çeşitli rivayetlere göre "yüz senelik mesafe", "Beş
yüz senelik mesafe" şeklinde değiştiğine
işaret edelim (el-Aynî, aynı yer).

Bütün bu ayet, hadis ve âlimlerin yorumlarından
Cennet'in birçok tabakası olduğu
anlaşılmaktadır. Bu tabakalardan bazılarının
daha yüce ve nimetlerinin daha güzel veya daha efdal olması
sebebiyle isimleri bize bildirilmiştir. Firdevs Cenneti mertebece en
yüksek olan Cennet tabakasıdır. (Ayrıca bkz. et-Taberi,
Tefsir, Mısır 1954, XVI. 37-8)

Durak PUSMAZ


Konular