Şamil | Kategoriler | Konular

Cebbar

CEBBÂR

Allah'u Teâlâ'nın esmâu'l-hüsna* (doksan dokuz
güzel ismi)'sından biri. Ebû Hureyre (r.a.)'dan rivayet edilen bir
hadis-i şerifte Allah Teâlâ'nın doksandokuz isminin
olduğu zikredilmiş, bunlardan birinin de "el-Cebbâr"
olduğu belirtilmiştir. (Tirmizî, Daavât, 82) Kur'an-ı Kerîm'de
de Allah'ın Cebbâr ismi zikredilmiştir. (el-Haşr, 59/23).
Râğıb el-İsfahânî, el-Müfredât'ında "cebr"
kelimesini şöyle tarif eder: Herhangi bir şeyi bir çeşit
baskı ile ıslah etmek, düzeltmek. (el-Müfredat, 117) Cebr
kökünden gelen el-Cebbâr ismi, Kur'an-ı Kerîm'de: "O,
kendinden başka hiçbir ilah bulunmayan, hükümran, noksan sıfatlardan
uzak, selamete erdiren, emniyete kavuşturan, gözetip koruyan, her
şeye galip olan, istediğini zorla yaptıran, (el-Cebbâr)
her Şeyden yüce olan Allah'tır Allah, müşriklerin ortak
koştuklarından münezzehtir. " (el-Haşr, 59/23) ayeti
kerimesinde geçmektedir.

Cebbâr, Arapça cebr kökünden mübâlağalı
ism-i fâitdir. İki manada kullanılmıştır:

1- Cebr, kırık veya çıkık
kemiği yerine getirerek iyice bağlayıp sarmak, eksiği
düzeltip tamamlamak demektir. Bu manada cebbâr, halkın
eksikliklerini tamamlayan, ihtiyaçlarını karşılayan,
işlerini düzelten ve bunları yapmakta çok güçlü olan
demektir. Müfessirlerin birçoğu Allah'ın Cebbâr isminin bu
manada olduğunu söylemişlerdir. Allah'u Teâlâ "dertlere
derman veren, kırılan onaran, yoksulları zengin eden,
perişanlıkları yoluna koyup düzelten"dir. (Elmalılı,
M.H. Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VII, 4872-4873).

2- Cebr, icbar etmek, dilediğini zorla
yaptırmak manasına da gelir. Buna göre Cebbâr, zorlu, zora başvuran
demektir. Allah'u Teâlâ için kullanılması "Kahhâr"
ismi gibi, halkı iradesine mecbur eden, dilediğini ister istemez
zorla yaptırmaya gücü yeten, hükmüne karşı gelinemeyen
demektir. Ama bundan Cebriyye'nin dediği gibi kullara hiç irade
vermez, her emrini zoraki yerine getirir, insanlarda cüz-î irade* yoktur
manasını çıkarmamalıdır. Çünkü teşriî*
olan emirlerini, kullarının cüz-î iradelerine bağladığı
naslarla sabittir. Ancak Allah'u Teâlâ, insanlara bir çok fiillerde
irade vermiş, hür yaratmış olmakla beraber onların bütün
irade ve isteklerini yerine getirmek mecburiyetinde değildir. Allah
Teâlâ bazen onların istemediği şeyleri de yapar. Nitekim
Allah'tan korkmayan, emirlerine karşı gelen asîler hiç bir
zaman cezaya çarptırılmak istemezler. Ama zamanı gelince
Allah'ın takdir edeceği cezayı çekmeye mecbur olurlar.

Bunun dışında Allah'ın
sıfatı olarak kullanılan "Cebbâr"ın iki
manası daha vardır. Biri, İbn Enbârî'nin dediği gibi
"kendisine erişilmez, el uzatılmaz" demektir.
Diğeri de İbn Abbâs hazretlerinden rivayet olunduğuna göre
"azametli, büyük, yüce (azîm)", manasınadır. (Elmalılı
M. H. Yazır, a.g.e., VII, 4873-4874).

Kur'an-ı Kerîm'de cebbâr, insanların
sıfatı olarak da zikredilmiştir. Bu durumda şu
manalarda kullanılmıştır:

a) Zorba, zorlayıcı. Allah'u Teâlâ
Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'e hitaben şöyle buyurur: "Biz
onların ne dediklerini biliyoruz. Sen onların üzerinde bir
zorlayıcı değilsin. Sadece tehdidinden korkanlara Kur'an
ile öğüt ver. " (Kâf, 50/45).

b- İri cüsseli (el-Mâide, 5/22). c- Allah'a
ibadet etmeyen, kötülükte direnen (Meryem, 19/32). d- Çok insan
öldüren (eş-Şuârâ, 26/30; el-Kasas, 28/19).

Durak PUSMAZ


Konular