Şamil | Kategoriler | Konular

Birr

BİRR

İyilik, hayırda genişlik, güzel davranış.
Birr, müslümanların gerek kendi aralarında gerekse İslâm
devletinin gayr-i müslim vatandaşlarına karşı güzellik
ve adaletle davranmaları anlamında
kullanıldığı gibi, Müslüman'ın Allah'a
karşı olan görevlerini ifa ederken işlediği sâlih
amellerin bütünü anlamına da gelmektedir. Birr takvanın
kendisidir. Allah'ın emrine uyup, ilâhî mürakâbeyi yakînen
kavramaktır. Tasavvuru, şuuru, ameli ve Allah'a yönelişi
birleştirmek demektir. Ferdin ve toplumun vicdanına hükmeden
tasavvur ile ferdin ve toplumun hayatını düzenleyen amel,
Allah'ın istediği ölçüler dahilinde birleşirse işte
o zaman birr gerçekleşir. Çünkü Kur'an genel olarak toplum hayatında
hakkaniyet ve sevgiyi özellikle vurgulamaktadır. Yani
başkalarına karşı hakkı gözetmek ve sevgi
göstermek, Kur'an'ın insanlar için emridir. İşte bu, birr
ile açıklanabilen geniş, bol ve sürekli olan bir hayırdır.

Be-r-ra', "iyilik etti, iyi davrandı,
hayırda bol ve geniş oldu" demektir; kelime Kur'an'ı
Kerîm'de bu anlamda değişik şekillerde
kullanılmıştır:

"Allah sizi din konusunda sizinle savaşmayan
ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik ve adaletle
davranmaktan alıkoymaz, Allah adaletle davrananları sever"
(el-Mümtehine, 60/8).

'Adele' fiilî ism-i fâilinin "adl" ve
"âdil" şeklinde geldiği gibi "Berra"
fiilinin ism-i faili hem "berr", hem de "bârr" olarak
gelir. Adl, âdilden daha beliğ ve daha öte bir anlam ifade ediyorsa,
berr de bârr'dan daha beliğ ve daha geniş bir anlam ifade eder.
Berr öncelikle Hakk Teâlâ hakkında kullanılır.

"Biz bundan önce O'na dua ederdik; muhakkak O
berr ve rahîm olandır" (et-Tûr, 52/28).

"Kul Rabbi'ne bol itaatte bulundu" anlamında
kullanıldığı gibi, Allah'ın berr olması da
kulun ibadetine karşılık çok fazla sevap vermesi demektir.
Berr melekler hakkında da kullanılır ve çoğulu
berara'dır. Berr'in Kur'an'da aynı zamanda insanlar, daha
doğrusu peygamberler hakkında da
kullanıldığını görüyoruz:

"(O Kur'an Allah katında) pek şerefli
son derece yüksek ve tertemiz sahifelerdedir. Emrine itaatkâr değerli
(kiramen berara) kâtiplerin ellerindedir. " (Abese, 80/13-16).

"(Yahya) anne-babasına berr idi, zorba ve
isyankâr değildi " (Meryem, l9/14-15).

"(İsa): "Beni bulunduğum her yerde
mübarek kıldı ve sağ olduğum sürece bana namaz ve
zekât'ı emretti. Ve anneme karşı berr (kıldı)
beni, zorba ve şakıy kılmadı beni". (Meryem,
19/31-32).

"Rabbimiz, bizim günahlarımızı
bağışla ve kötülüklerimizi ört ve bizi ebrarla (salih
kimselerle) birlikte vefat ettir" (Âli İmrân, 3/193).

"Muhakkak ebrâr Naim'dedir" (el-İnfitar,
82/13).

Rasûl-i Ekrem'e "birr" nedir diye sorulduğunda
şu ayet- kerimeyi okumuşlardır:

"Birr, yüzünüzü doğu ve batı yönüne
çevirmeniz değildir fakat birr Allah'a, ahiret gününe, meleklere,
kitaplara ve nebilere iman eden, sevdiği halde malı
yakınlara, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışa,
dilenenlere ve boyunduruk altındakilere infak eden, namazı
kılan ve zekâtı veren, ahidleştiklerinde ahdini yerine
getirenler, zorluk hali, zarar anları ve güçlük zamanında
sabredenlerdir. Onlardır sâdık olanlar; ve onlardır müttaki
olanlar" (el-Bakara, 2/117).

Ayette açık olduğu üzere, "birr"
hem imanı, hem de aşağı yukarı bütün amelleri (nafilelere
varıncaya değin) içine almaktadır. Bir diğer husus
"birr"in şahıslaştırılmasıdır;
yani ayet "birr"i amel olarak değil, bir kişi olarak
sunmaktadır. Zaman zaman belirttiğimiz gibi, insan maddi gaflet
örtüsünden sıyrıldığı zaman ameliyle özdeşleşir.
Artık ona mümin yerine iman; muhsin yerine husn ve berr yerine birr
diyebiliriz. Aynı zamanda o, âlim olmaktan ilm olmaya da geçer.
İradesini Allah'ın iradesinde eriten ve ilâhî irade karşısında
adeta bütünüyle edilgen duruma geçen insan, Allah'ın her
yarattığı gibi güzel olur ve hayatıyla,
kimliğiyle şahsiyetiyle bol bir hayr ve iyilik (birr) halini
alır. Ayetten anlaşılan bir diğer husus birr'in "sıdk
ve takva"yı da içine almasıdır. Birr konusunda gelen
diğer ayetler, yukarıdaki kapsamlı ayetin bazı yönlerini
açıklayıcı niteliktedir. Sözgelimi, malın zekâtını
vermek farzdır; infak, farzı içine aldığı gibi
fazlasını da kapsar. Kur'an duruma göre ihtiyaçtan arta kalanın
infak edilmesini emreder (el-Bakara, 2/219); "Birr", infak
ederken kişinin sevdiği şeyden vermesini içine alır.

"Sevdiğinizden infak etmedikçe birr'e erişemezsiniz.."
(Âli İmrân, 3/92).

Evlere ancak kapılarından girilir.
Arkalarından değil, önlerinden gelinir. Aynı şekilde,
her emanet ehline verilir ve her şey ehlinden alınır. Sözgelimi,
ilim ancak âlimden öğrenilir; yarı bilenden değil,
bilinmeyince zikr ehline (o işi bilenlere) sorulur; ancak bu yollarla
birr'e ulaşılabilir.

"Evlere arkalarından gelmeniz birr
değildir, ancak birr ittika edendir; ve evlere kapılarından
gelin, Allah'tan ittika edin. Umulur ki, felah bulasınız" (el-Bakara,
2/189).

Ali ÜNAL


Konular