Şamil | Kategoriler | Konular

Azimet

AZÎMET

Allah'ın yapılmasını emrettiği
ve yapılmamasını istediği hususlarda tam bir titizlik
gösterip bir emir ve yasaklara kuvvetle ve kesin kararlılıkla
uymakla ilgili bir fıkıh ıstılahı. Azimet,
kuvvetle, ısrarla ve büyük bir kararlılıkla bir şeyi
istemek veya yapmaktır. Azimetin karşıtı olarak;
ruhsat tabir ve ıstılahı kullanılmıştır.
Bir İslâmî emir ve hükmü tam ve mükemmel olarak yerine getirme
hususunda dikkat ve sağlam irade kullanılırsa bu tavır
azimettir. Fakat bu hükmü tam ve mükemmel bir şekilde yerine
getirmek mümkün olmazsa o zaman ruhsatları kullanmak sözkonusudur.

Bu duruma göre azimet; farz, vacip, sünnet, müstehap,
mübah, mekruh ve haramların tümünü içerir. Meselâ vaktinde ve
bütün şartlarını yerine getirerek namaz kılmak bir
azimettir. Fakat hastalık halinde oturarak; yolculukta cem ve takdim
yaparak kılmak ruhsattır. Oruç, normal zaman ve şartlarda
bütün müslümanların tutması ve yerine getirmesi gereken bir
ibadettir. Fakat hastalık ve yolculuk halinde daha sonra kaza etmek
şartıyla orucu Ramazan'dan sonraya bırakmak bir
ruhsattır.

Zaruretler bazı haram ve yasak olan şeyleri mübah
kılar. İşte buna ruhsat denir. Bu açıdan haram olan
şeyler üç kısma ayrılır:

1-Hiç bir şekilde işlenilmesine ruhsat
verilmeyen haramlar. Meselâ bir kimse ne kadar tehdit ve baskı
altında kalsa da başkasını öldürmesi veya bir uzvunu
kesmesi caiz değildir. Buna ruhsat verilmemiştir.

2-Zaruret ile sakıt olan haramlar. Zaruret
bunların işlenmesini mübah kılar ve haram
olmasını ortadan kaldırır. Ölmek tehlikesiyle karşı
karşıya kalan kimse, ölmeyecek kadar murdar et yiyebilir.
Tedavi maksadıyla doktor, kadın ve erkeklerin avret mahallerine
bakabilir.

3-Haram olması tamamen ortadan kalkmayıp,
zaruret anında ruhsat ihtimali olan ve mübah muamelesi gören
haramlar. Meselâ bir kimsenin malına tecavüz etmek haramdır. Aç
kalıp da ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalan
bir kimse başkasının malını rızası
olmasa da alıp yiyebilir. Bundan dolayı günahkâr olmaz ve
sorguya çekilmez. Ancak sonra mal sahibine hakkını vermesi veya
helâlleşmesi gerekir. (Ali Haydar, Mecelle Kavaid-i Külliye
Şerhi, İstanbul, 1317, 28-29)

Aslî emir ve hüküm olduğundan dolayı
ibadetlerde azimeti kullanmak esastır. Bir mazeret
olmadığı müddetçe ruhsatlara başvurmamak, takvaya en
yakın olan yoldur. Meselâ Allah'ı inkâra veya onun emir ve
hükümlerini redde zorlanan bir insanın, bu imanında direnip kâfirler
tarafından şehit edilmesi bir azimettir. Fakat böyle bir işkenceye
katlanamayıp, bir an için imanı içeride gizleyerek,
kâfirlerin dediğine uymak bir ruhsattır. Aynı şekilde
yolculuk veya hastalık anında ölüm söz konusu ise, o zaman
azimetle amel edip oruç tutmağa kalkmak haramdır. Böyle
tehlikeli bir durumda ruhsatı tercih etmek müslüman için farzdır.
Açlıktan ölmek üzere olan bir kimsenin de başka bir yiyecek
olmadığı takdirde ölü hayvan eti veya domuz eti yemesi de
onun için farzdır. Böyle bir durumda da azimetle amel edilemez. (es-Serahsî,
el-Usûl, Kahire, 1372, I, 118, 121)

Ahmed AĞIRAKÇA


Konular