Şamil | Kategoriler | Konular

Anasır-ı erbaa

ANASIR-I ERBAA

Dört unsur. Unsurların çoğul haline
anasır denmektedir. Çeşitli cisimlerin kendisinden meydana
geldikleri asıl'a unsur adı verilir.

Anâsır-ı erbaa felsefî bir terimdir. Anâsır-ı
erbaa, yaşanılan alemde var olan nesnelerin asılları
olarak farzedilen ateş, su, hava ve topraktır. Bu terim, felsefe
tarihi içerisinde çeşitli teorilerin kalkış noktası
olmuştur. Bu terime ilk defa eski Yunan düşüncesinde rastlanır.
Sicilyalı Empedokles'in ilk olarak bu fikri ortaya
attığı söylenmektedir. Empedokles'e göre, sevgi ve nefret
kâinattaki devamlı ve değişmez unsurdur. Heraleitos da kâinatta
değişme ve hareket olduğunu; bu dört ana unsurdan biri
olarak düşündüğü ateş'teki değişmeden ilham
alarak öne sürmektedir.

Eski inanç ve felsefeler, insan ve kâinatın,
toprak, su, hava ve ateş gibi dört temel maddeden hasıl
olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu dört temel unsurdan; kuruluk,
rutubet, sıcaklık ve soğukluğun da ortaya çıktığı
söylenmiştir .

Bu görüş bazı İslâm filozoflarına
da tesir etmiştir. Fârâbî'ye göre bu alem, göklerdeki feleklerin
yardımı ile ilk dört unsurun varlığının
illetidir. O, bu dört unsurun madde ile ilgileri bulunmayan saf suretler
olduğunu belirtir ve devamlı hareket halinde bulunan fikirler
olduğunu söyler. Bunun sonucu olarak faal aklın Ay'ın
altında ve arzın üzerinde bulunan alemi idare etmekte olduğu
sonucuna varır. Aynı şekilde on aklın doğrudan
veya dolayısıyla Vacibü'l-Vücut'tan geldikleri için ilâhî
mahiyette oldukları kabul edilir. Alemin kendisinden meydana
geldiği anâsır-ı erbaa da, bu ilâhî iradeye tâbi olur.
Çünkü bütün eşya ve akıllar, varlıklarını ve
kudretlerini bir olan yaratıcıdan almışlardır.
Sonuç olarak Fârâbî, bu âlemin ilâhî iradenin bir tecellisi olarak
dört unsurun birbiriyle karışımı, bileşimi veya
çözülmesinden meydana geldiğini söyler.

Ana çizgisi itibariyle vahdet-i vücudcu bir anlayış
özelliği gösteren bu mesele, Batı tesirinde kalan felsefî bir
kâinat açıklaması olarak göze çarpmaktadır. Dikkati
çeken yönü, müslüman ilim adamlarının bu "faraziye"
niteliğindeki görüşe dayanarak bazı açıklamalar
yapmış olmasıdır.

Şamil İA


Konular